Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '08

 
Kategori
Anılar
 

Zamanımda öğrencilik

Nasıl şimdiki öğrencilerin işi ders çalışmak, dershaneye gitmek, sınavları kazanmak ise, 1960'lı yıllarda da köylü öğrencinin görevi çalışmaktı. Nasıl bir öğrenci olduğumu, bir sene yıl içinde neler yaptığımı yazmak istiyorum.

Mayıs ayı sonlarında ya da haziran başında okullar tatil olurdu. Tatil ertesi köyümüzün yolunu tutuyordum.O gün misafirlik çıkar. Ertesi günü sabahı azığını torbana koyarak önüne öküzlerini alır otlatmaya gidersin. Bu durum birkaç gün devam eder. Bu arada beş altı arkadaş birleşirsin. Bir sabah kilimini, azığını sırtlanıp, öküzlerini önünüze katarak doğru ormana. O gün en az bir ay konaklayacağın yeri yaparsın. Yıkılmış ağaçlardan, bir yerin etrafı çevrilir. Eğer o ağaçlar yetmezse canlı ağaçlarda kesebilirsin. Bu yerler genellikle köknar ağaçları altlarına yapılır ki yağmur yağdığında ıslanma olmasın diye. Bunun yanında bizlerin yatacağı yerinde düzenlenmesi gerekiyor. Etrafını kapatacaksın ki gece rüzgar akımından korunman lazım, yoksa hasta olursun. Onun için köknar dalları ile yan tarafların kapatılır. Altına bu dallardan epey döşersin ki yumuşak olsun. Üzerine de getirdiğin kilimi bir güzel yayarsın, oldu kaba bir yatak. Yatağın ön tarafına ateşini yakarsın. Isınma ve aydınlanma teşkilatını düzenlemiş olursun.

Sabahları ocakta kalan közler üzerinde hamurlu (bazlama) ekmeğini bir güzel ısıtırsın. Yanında da dereden aldığın su ile nefis bir kahvaltı yaparsın. Gerçekten bu kahvaltı o kadar tatlı olur ki anlatamam. Gün boyu topladığımız kır mantarlarını da közde pişirirsin. O da başka bir güzellik başka bir tat verir ağzımıza.

Bir akşam, üzerinde yattığımız yatacak yerin, altını üstünü daha kalınlaştırmak için köknar ağacından dal kesmemiz gerekiyordu. Yanımda da şimdiki köy muhtarımız Ömer var. O birşeyler yaparken ben de köknar ağacına çıktım. Yanımda da balta. 4 - 5 metre çıktıktan sonra baltayı bir dala astım. Ayaklarımı ve duruş biçimimi ayarlamak istedim. Ayaklarımı düzgünce bastım. Ellerimle körpe olan iki daldan tuttum. Tam kesmek için baltaya uzanırken!... tuttuğum dallar koparak elimden kaydı. Bastığım dallar kırıldı. Doğru aşağı. Öyle bir yer oturdum ki yere! Ses, soluk kesildi. Nefes alamıyorum. O anda dünyam karardı. Konuşamadım.Epey zaman sonra yavaş yavaş nefes almaya başladım. Ayağa kalktım. Birde ne göreyim! Düştüğüm yerin bir karış gerisinde otuz kırk cm. yüksekliğinde gövdesi kesilmiş köknar ağacının kökü var. Eğer onun üzerine düşmüş olsaydım, gerisini siz düşünün..

Harman zamanı ormandan köye iniyoruz. Biçilmiş ekinleri harmanda saman haline getir, içinde arpasını, buğdayını ayır. Tabii bu işleri evin diğer fertleri ile birlikte yaparsın. O güneş altında düven üzerinde ekin saplarının üzerinde dönerek ilerlemek bir azaptır. Bu süre, hemen hemen bir ay devam eder. Babam, diğer köylülerimize göre daha erkenci idi. Harmana erken başlar, erken bitirirdi. Harman bitiminde bağ bekçiliği başlardı. Meyveler ve üzüm olgunlaşmaya başlardı. Onları beklemem gerekiyor. Bu bekçilik tek başına oluyor. Oyun oynayacak arkadaşın yok. Bulunduğun yerden ayrılamazsın. Bu durum meyvelerin toplanmasına, üzümlerin kesilip pekmez yapılmasına kadar devam ederdi.

İçimden, durumuma epey üzülürdüm. Hiç oyun oynayamadığım, arkadaşlarımdan uzak olduğum için. "Keşke babamın durumu daha aşağı olsaydı da ben de diğer çocuklar gibi bol bol oynasaydım" diye.

Bekçilik biter, okul başlar. Yine aynı olaylar, aynı şekilde devam ederdi.

 
Toplam blog
: 21
: 1192
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

31 Ocak 1948 doğumluyum. Babamın adı Osman, annem Şerife'dir. İlkokulu Kayaönü (Aspıras), ortaokulu ..