Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Zamanın durduğu yıllar

Terk edilmiş, eski bir tren istasyonunda tanışmıştık. Kurşuni renkteki bulutların gökyüzünü kapladığı bir gündü. Sürgün yıllarımızdı, kendinden kaçan iki düş kaçağıydık. Heybemizde eski zaman epopeleri, yol yorgunuyduk. Yüzümüz dağlara, sırtımız denizlere dönüktü. Kuşatılmış kentleri yara yara gelmiştik bu bakımsız, izbe terkedilmiş istasyona. Cüzdanlarımızda arananların adları yazılı bir liste vardı, altlarında birer vesikalık flu fotoğrafla süslenmişti. Senin adın da vardı, resminle birlikte. Listeyi yırtmamızın uygun olacağını söylemiştin, öylece de yaptık.

Serin bir mayıs günüydü, ceketlerimizin yakalarını kaldırmıştık, dudaklarımızda iğreti bir sigara, siyah beyaz filmlerin birer gangasteri gibi daldık kentin kalabalığına. Bekâr bir arkadaşın evinde, güvende olmanın verdiği rahatlıkla çay içiyorduk hatırlarsın. Radyodan gece ajanslarında, şimdi emekli olmuş, komik resimler çizen biri, o günlerde her şeye korku salan kudretli bir generaldi. Cızıltılar arasında, diyordu ki “ ütopyaları olanları bize bildirin, bizden habersiz kimsenin düşleri olamaz. Gerekirse, gerekli ütopyaları biz ithal eder size sunarız.” Bizi ihbar etmelerini istiyordu insanlardan.

Korku yıllarıydı, perdeler sıkı sıkıya kapanır. Hayat, dışarıyla izole edilmiş odaların içinde geçen bir zaman kavramından ibaretti sadece. Kuşkular kol geziyordu tüm caddelerde, kaldırımlar dahi paranoyak olmuş bir kuşkuculukla kahkahalar atıyorlardı. Değil geleceğe dair biriyle konuşup dertleşmek, merhaba etmek bile riskti. Dedim ya korku yıllarıydı. Hatta sen başka bir isim koymuştun bu döneme, “Zamanın durduğu yıllar.”

Günlerce bu şehirde bizim gibi olan düş çocuklarını aradık. Modern zaman şövalyeleri yoktu ortalıkta. Umut ve umutsuzluk arasında gidip geliyorduk. Ve öyle bir gün, günlüğüme şu notu düşmüştüm; “zamanın durduğu yılların intikamını, zamanın durmadığı yıllar alır.”

Şimdi diyorlar ya zaman değişti. Sen de biliyorsun değil mi? Aslında kendi düşsüzlüklerinin adıdır zamanın değişimi. En güzel insanlar, en güzel düşleri göğsünde saklayanlardır. Zaten ütopyalar biraz da aklın dışında, yürekle ilgili değil mi sevgili düşdaşım. İşte şimdi anlıyorum bizi neden aradıklarını. Çünkü biz düş biriktiriyorduk, onlar ise düşlerin düşmanıydı.

28.08.2002

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..