- Kategori
- Gündelik Yaşam
Zamanın Kibri
14.05.2010
Paris
Bu öğleden sonraya kadar Avrupalı çocuklardan farklı sorunlarımız olduğunu düşünürdüm. Bendeniz bir ‘şoven’ olarak “onlar/biz” ayrımı yapmaya başlarken bu kız beni utandırdı. Sorunlarımız da kavgalarımız da aynıymış meğer. Etkilendim doğrusu. Nedir ki tüm dertlerimiz? İş bulalım, özgür hissedelim. Hem cam kenarı, hem şoför arkası… Bu gençliğimizin iyiliğidir. Her şeyi hayata bağışlayabileceğimiz duygusuyla hareket ettiğimiz için oluyor bütün bunlar. Mantığımız “ben hayata her şeyimi veriyorum, neden hayat bana istediklerimi vermiyor?” mantığı. Bu soru ile yola çıkınca karşılaştığımız cevapsa koskocaman, suratımıza çarpan alaylı bir kahkaha oluyor.
Zaman geçiyor. Sabahları erken kalkıyorum. Çabucak sorumluluklarımı bitirmeliymişim gibi geliyor bana. İstanbul’daki hayatımdan o kadar alışmışım ki zamanın ve Paris’in bana sunduklarından pek bir zevk alamıyorum. Ruhumu terbiye etmeliyim. Küçük mutluluklar tatmin etmeli beni. Yağmur güzel yağıyor. Sanırım baharın son günlerine yaklaşıyoruz. Mayıs ayında üşüyorum. Yedi ay geçtikten sonra acaba Paris’i Paris yapan ruhu kaptım mı? Kapabildim mi? Doğrusu merak ediyorum. Dediğim gibi asla ruhumu doyurmaya yetmeyecek. Zamanın kibri karşısında ben hep yenik düşeceğim. Bugünlük bu kadar… Yazıyı tamamlayıp Montparnasse’a, sinemaya yollanacağım.