Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '22

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Zamansallık ve 'AN'

 

Her bir beyin, yeni bir kavramla karşılaştığında kendi veritabanına göre uygun bir takım şemalar geliştiriyor. Oluşturulan bu şemaları beyin otomasyonla eski verilerini tarayarak yaratıyor.

Neredeyse her yeni kayıt, eski verilerle perçinleşerek zihinde yerini alıyor.

 

Peki bu oluşturulan şemalar gerçeklikle bütünleşiyor mu?

 

Yoksa algılayıcıya bir kavram sunulduğunda; 8 milyar ayrı GÖRESEL şema, yada 

toplumsal koşullanmalar ile toplumların veritabanlarına GÖRE benzer şemalar mı oluşturuluyor?

 

Bir YAŞAM hâlinin ‘kavramsızlık boyutundan’ inzal olan; (günümüz diliyle 2D’den boyutsal olarak 3D olarak algılanan boyutta açığa çıkan bu BİLGİ'nin ), işaret ettiği metafor yollu dillendirmiş olduğu MANA'ya,  gerçeklikten uzak hayâlî şemalar yaklaşabiliyor mu?

 

Öyleyse son zamanlarda dillere pelesenk olmuş manalardan biri olan 'AN' kavramına değinelim... 

 

Ancak bu kavrama yaklaşmadan önce “ZAMAN” üzerinde bildiklerimize bir göz atalım… 

Güneş'in etrafındaki bir turunu tamamlayan dünya isimli planete göre, 1 sene 365 günü ifade ederken; Mars’ta 1 yıl, 687 güne karşılık geliyor.

Venüs’te 1 sene, 225 günde tamamlanıyorken, 1 günü ise 243 güne karşılık geliyor. Yani henüz 1 gün bitmeden Güneş çevresindeki dönüşünü tamamlamış oluyor..!

Güneş ise yörüngesini 225 milyon yılda tamamlıyor..!

Sonsuz Gezegenlerin içinde bulunduğu sonsuz Güneş sistemleri..!

Sonsuz sistemlerin bulunduğu Galaksiler ve sonsuz Galaksilerin yer aldığı Evren’deki sonsuz zamansal algılar..!

 

Makro’da durum böyleyken mikro’da farklı mı?

Atom'dan moleküle, molekülden hücreye, hücreden doku ve organlara varan bu katmansal yolculuğun içinde, bulundukları boyutların belli bir zaman dilimleri yok mu?

 

İnsan içinde bulunduğu dünyasal zaman algısına göre 1 gününü geçirmekteyken, vücudundaki organların, hücrelerin, moleküllerin birbirinden farklı zamansal işleyişlerinin farkındalığıyla mı yaşıyor?

 

Zaman hakkında bilinenler ‘AN’ kavramıyla işaret edilene yaklaşmayı sağlıyor mu?

 

Yoksa, “zamansallığı’ yaratarak ‘AN’ kavramının anlaşılmasına perde olan ZİHİN;

‘AN’ kavramını da bu izafiyetle çözmeye çalışıp, 'vehmi varlığını sürdürmek için oluşturduğu hayali kozayı' korumaya çalışarak kendi kendini mi yanıltıyor?

 

Zihin daima ya ileri ya da geri koşmaya koşullanmıştır. Film kareleri gibi enstantanelere tutunarak hayalini, diğer ifadeyle vehmi varlığını (hologramını) korumaktadır.

 

Zihin ‘burada’ olduğunda ise yok olur; var olmayanla beslendiği için GÖLGE’dir, kendi başına müstakil varlığı yoktur. (Fakat TEK’in hayal içinde hayalinin getirisidir ki, müstakil varlık olarak zannetmesi de hayalin gereğidir…) 

 

Zihin ‘AN’ kavramıyla işaret edileni aramakla bulamaz. Vehim var olduğu sürece 'AN' gizliliğini korumaktadır.

 

Ancak ‘AN’ kavramıyla işaret edilen; zaman algısını kaldırır da, zihne hayal içinde hayalden ibaret oluşunu farkettirse, belki ‘AN’ kavramına işaret edenlerin ne anlatmak istediğine bir nebze olsun yaklaşılmış olunur..!

 

Zihinsizlik hali (Veritabanındaki kişilik bilgisinin ördüğü kozada olmama hali) işte bu ‘AN’ içindedir. 

 

İnsan zihninin SONSUZ, SINIRSIZ, AN vb. kavramları algılayamamasının bir sebebi de, oluşmuş veri tabanı olan zihinle bu noktalara yaklaşmaya çalışmasıdır ki; zihin yani 'birimsellik zannı' var olduğu müddetçe ‘AN’ın kavranamayacak olduğu aşikârdır.

 

Bu durum adeta, ulaşılmaya çalışılan alana en büyük engelin ‘ulaşmaya çalışan sanrısı’ olması gibidir. 

 

TEK'in tasarrufunda olan ZİHİN; vehmi varlığını sürdürebilmek için film kareleri gibi EZEL ve EBED olarak zamansallık algısını yaratmakla birlikte,

‘sonsuz sınırsız' kavramını da ‘AN'ı (yani: zihni aradan çekmesiyle yarattığı zaman algısının izafiliğini farkettirip, ‘AN’ kavramıyla işaret olunan TEK’in, tüm zaman algılarını oluşturanı ve algılayanı olmasına rağmen zamansallık algısından münezzeh olan DEHR’i)

tarif sadedinde, yine ALGILAYICI ismi altında TEK’in yarattığına işaret ediyor. 

 

Öyle ise, diğer HER ŞEY’de olduğu gibi ZİHİN ismi altında EZEL ve EBED gibi zaman algılarını yaratan ‘DATA’;

SONSUZ, SINIRSIZ gibi bir takım kavramları da, işaret edileni tarife ‘yaklaşmak’ için DEĞERLENDİRİCİ ismi altında yaratmıştır.

 

Oysa bu kavramların her biri ‘TEK’ olanın kesret görüntüsü vererek belirli programlardan oluşturduğu ALGILAYICI’lar ismi altında, ortaya koyduğu manalara yaklaştırıcı kavramlar olup;

tüm algıların ve değerlendirişlerin oluşturucusu / değerlendiricisi / değerlendirileni olmasına rağmen hiç bir değerlendirişin ‘O'nu sena etmeyi tam olarak ortaya koyamayacağını yine KENDİ’si olarak bildirmiştir.

 

Hz. Muhammed s.a.v Rabbine: “Hoşnutsuzluğundan rızana,

Cezalandırmandan bağışlamana,

SENDEN SANA

Sığınırım…

Senin kendine olan senân gibi senâ etmekten aczimi itiraf ederim.” şeklinde ettiği duasını ve anlaşılmadığı için üstü örtülmüş bazı kavramları 'günümüz bilgileriyle yeniden düşünmeyi teşvik etme amacıyla' yazılmış olan makalelerimizde "ehli nazarında yetersizliğimizi itiraf ederek” burada noktalayalım.

 

Aslı Sutaş

 

İstanbul / Beykoz 

 

25 Mayıs 2022

 
Toplam blog
: 7
: 378
Kayıt tarihi
: 18.05.22
 
 

1994 yılında İstanbul, Beykoz'da doğdu. Barbaros Hayrettin Paşa Denizcilik Lisesi Bilişim Teknolo..