Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '19

 
Kategori
Deneme
 

Zararlı Otları Doğru Anlamak

Para ve menfaat kaynakları bir vakada kime aktarılmışsa suç ve suçlu orada aramak mantıklıdır. Eğer kişi Güney Kıbrıs Rum Kesiminde yaşanan seri katil vakasında olduğu gibi bir olay olmamışsa her şeyin birbiriyle bağlantılı olması gerekir.

Sıradan kişilerin büyük olaylar hakkında yorum yapması pek mantıklı görünmez ve dikkate de alınmazlar. Büyük ülkelerde büyük sorunlarla sistematik olarak uğraşan ciddi düşünce merkezleri ve çıkar gruplarıyla bağlantılı çatı örgütlerin olması doğal olduğundan sıradan insanların işine gücüne odaklanması elbette daha doğru bir yaklaşımdır. Enerjilerini boşa harcamamış olurlar. Avrupa ve Amerika gibi kıtalardaki ülkelerin büyük ülkelerin vatandaşlarının seçimlere katılmamalarının, yeterince ilgi göstermemelerinin en önemli nedeni de belki de budur.

Öyle sistem; İsveç gibi bir ülkede dahi konu hata ve hata sonuçlarının değerlendirilip, cezalandırılması söz konusu olduğunda, bir çikolata dahi yasalara uygun olarak alınmamışsa milletvekilinin istifasına yol açan sonuçlar doğurması, sistemin herkese aynı olduğunu seçilmişlerin, seçenlerden farklı olmadığı, yasalar karşısında eşit olduklarına inanç sıradan insanı siyasetin, yönetim mekanizmasının tamamen emin ellerde olduğuna dair bir inanç içinde olmalarından dolayı kısmen de olsa rehavete kapılmasına neden olduğundan mıdır bilinmez, halk seçimlere ilgisizdir. Ama sistem kusursuz bir şekilde yürümeye devam eder. Yasalar her şeyin üstündedir, sistem halk için çoğunluğun yararına devam eder.

Büyük devletlerde bu işler böyledir de; biz büyük devletler sıralamasında neredeyiz bunu bilmek, öğrenmek, durumumuzu doğru analiz etmek bu ülkeyi vatan olarak kabul eden, çıkarının sadece bu ülkede olduğunu bilen ve bunu doğru anlayan, anlamak isteyen herkes bir şekilde ülke menfaatlerini düşünmek zorundadır. Bunun adına ister milliyetçilik ister başka bir şey densin bu ayıp ve günah değildir. Bu coğrafyadaki zenginlikleri artırmak ve birlikte adilane, bir şekilde katılımı, katkısı ölçüsünde paylaşmak da arzusudur. Türkiye bana göre bir çatıdır, bu çatının altında kendisini Türk olarak kabul eden düşünen insanlar olarak, biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip, empati yapabilecek nitelikte olan birisinin diğerlerini reddetme lüksü yoktur.

İçerdeki ayrılıklar ve ikilikler, yaşanan kavgalar içerideki zenginliğin bir şekilde dışarıya çıkmasına neden olur. Herkes hakkına hukukuna sahip çıktığı kadar, karşısındakinin hakkına ve hukukuna sahip çıksa elbette ne mahkemeler, ne avukatlar, ne de hâkimlere gerek olurdu. Yıllarca birlikte yaşayan karı koca misali boşanmak istediklerinde eğer ki birbirlerinin hakkına ve hukukuna riayet etselerdi avukatlara verdikleri hizmet bedelleri daha etkin bir şekilde kendileri ve kendi çocukları için kullanılabilirdi. Ancak bu kardeşler arasında, eşler arasında bile olamıyorsa varın siz, birbiriyle kan bağı olmayan insanlar arasında yaşanması muhtemel sonuçları düşünün!

Mantık aynı; iki kişi arasında herhangi bir nedenden ötürü kavga çıkarsa burada sorun çözücülerin olaya bir maliyet eklemleri kaçınılmazdır. Devletin işleyişi neden farklı olsun değil mi?

O halde dışarıdan birilerinin içeride ikilik çıkarmaya çalışması bir mantık çerçevesinde düşünülürse, dışarıya büyük bir kaynak aktarımına neden olması nedeniyle içeridekileri daha da zayıflatacak bir hamle olacağı açıktır.

Bu coğrafyada, ülkemizde de yüzyıllardır aslında olan kanaatimce tam da budur. “Aslan postuna gizlenmiş avcıların hedefinde aslan avlamak vardır.” Bu bir şeyin tam da zıddında saklanması gerçeğini bilen herkesin anlayabileceği bir şeydir. Bunu anlamak için çeşitli parametreler kullanmak için basit bir mantık geliştirmek bile yeterlidir. Nasıl ki dini yapıların şu şartlarda sadece dini yapılar olmadığı günümüz şartlarında söylemek, suç açığa çıktığı için söylemek en azından malumun ilanını yapmak dahi risklidir. Hele de sıradan kişiler için. Bu kişilerin arasındaki örgütsel yapı ve emir-komuta zincirindeki konumları düşünüldüğünde sayıları az olsalar da sıradan kişiler için risk faktörlerini artırırlar.

Bundan on yıl önce, hatta yirmi yıl önce malum yapıyı eleştirmek oldukça riskli bir yoldu. Günümüzde geçmişte ünlü yazarların öldürülmesi, siyasetçilerin bir şekilde asılarak idam edilmelerinin arkasında ve tüm askeri darbe faaliyetlerinde izlerinden daha fazlası olan yapılar; sosyal yapıyı değiştirmekten tutun da eğitim politikalarının değişmesine, tüketim alışkanlıkların malum ülkelerin fabrikaların çöplerinin müşterileri olarak yetiştirilmesine, öz kültürün tamamen terk ettirilip, arabesk yapay ve oldukça çözümsüz ve çirkin bir kültür inşa edilmesi; arabalardan bangır bangır “arabada beş, evde on beş” ya da “tombul tombul memeler” kültürünü; on beş yaşında çocuklarını vatan savunmasına gönderirken yakılan “onbeşli” türküsünün yerine monte edilmesi, Türk Eğitim Sisteminin saygı ve “bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum,” ya da “ilim Çin’de de olsa alınız” düsturundan ayırıp öğretmen ve öğreticiyi aşağılayan, yapay “Hababam Kültürü” inşa eden, milletin mitlerini aşağılayıp, “Asena’sını” ortada oynatan, “Ergenekon’unu” terör örgütü ilan eden yapıların benzer yapılar olmadığını düşünebilir hatta duruşlarından dolayı, onlara solcu sağcı, aydın gibi sıfatlar verebiliriz. Aynı şekilde akılı, Allah ve emirlerini doğru anlamayı bunu kendine vazife görenleri aforoz eden kimseler de kendilerini din adamı ilan edebilirler.

Sorun sanıldığından daha çok yönlü olmakla beraber; doğru bir zeminde konuşup bir sonuca varma niyetinde olmayan ve olamayan halkların sonunu getirecek bir dizi faaliyetin, oyunun sahneden aktörler değiştiği halde hiç değişmeden oynanacağı açıktır. Aslanın, tilkinin huyu bellidir de dünyada insanın huyu belirsiz midir? Dahası “mankurt” deyimini doğuran gerçeklikler, Yahudi Gaz Odaları, İspanyolların hastalıklı battaniyelerle 16. yüzyıl başında bir anda Güney Amerika nüfusunu seksen milyondan, iki milyona düşürme başarısını göstermiş! olmakla beraber, Güney Amerika Halkı “Stockholm Sendromuna” tutulmuşçasına kendini Portekizli veya İspanyol sanmakta, İngilizlerin, Afrika’dan tutup Amerika’daki çiftliklerde sığır satar gibi satılan zenciler de günümüzde kendilerini Amerikalı sanabilmekte, esas sahibi olan Kızılderililerin günümüzde esamisi okumamaktadır.

Görünen yapıların gerçekte görünen yapılar olduğu kuşkuludur. Aslan avlamak isteyenin aslan kılığına girmesi, kurt yakalamak isteyenin kurt kılığına girmesi normaldir. Elbette hayvanlar arasında bu numara hayvanların insanlar göre çok gelişen koku alma ve diğer mekanizmalarından dolayı pek tutmaz. Hâlbuki insanlar öyle mi? Her sakallı dedemiz değilse, hacıdır, papyonu varsa aydın gibi sıfatların arkasında gerçekte olması gereken şeyler olmaması sürpriz olmamalıdır!

İyi de bu durumu nasıl anlayacağız, kim faydalı kim faydasız bunu nasıl bileceğiz? İşte bu sahiden zor; bunu ben de bilmiyorum ama “bir köylü olarak şunu söyleyebilirim ki; bizim evin ahalisi dağdan, bayırdan bulduğu çalı, çırpıyı kesinlikle bizim eve getirir, bizim tavuklarımız bizim kümese yumurtlar, bizim inekler sağım zamanı bizim eve gelir, bizim çobanımızsa bizim sürüyü bizim eve eksiksiz olarak getirmeye gayret eder, bizim köyün büyükleri kavga edenleri ayırır, barışmaya teşvik eder, kavga çıkaran dırdırcıları uyarır, onlara önce nasihat eder, sonra da kovar, evde konuşulan ailevi sorunları dışarıya sızdıranlar hoş karşılanmaz” onu biliyorum…

 

(1) https://teyit.org/mona-sahlin-toblerone-yolsuzluk-davasi/

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..