Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Zaten hayatın kendisi mucize değil midir?

Zaten hayatın kendisi mucize değil midir?
 

Dinciliğin, tuhaf bir tutuculuğun ve hatta dincilik görüntüsü altında fırsatçı bir ruh yapısının son 5 buçuk yıl içinde gittikçe daha da büyümediğini görmeyen ya da bunun oluşmadığını iddia eden insanlar, çoğunlukla bu görüntünün oluşmasına bizzat çanak tutanlar ve oluşmasını isteyen taraflardır.

Dinin, aslında insanların özgür iradeleri ile yaşayacakları ve kendi içlerinde uygulayacakları bir araçtan başka bir şey olmadığını görememek ya cahillikten ya da menfaat fırsatçılığındandır.

Oysa Allah’ın varlığı hangi dine nasıl inandığımızda saklı değildir. Ya da üyesi olduğumuz, inandığımız, tarafı bulunduğumuz dinin, şartlarını ne kadar mükemmel yerine getirdiğimiz ile de ilişkili değildir. Evrene bakmak, Tanrının ya da böyle bir gücün varlığını görebilmek için yeterlidir. İnsanın anatomisinden, diğer canlıların yapısına/anatomisine, DNAnın müthiş yapısına ve her canlı da istisnasız bulunmasına, evrenin akıl almaz dengesine bakabilmeyi denemek bile çok fazlası ile yeterlidir oysa.

Kimileri evrimin olmadığını düşünür ve evrimin sadece “Darwin’in gösterdiği bir çizgi olduğunu” sanarak, tuhaf karşılaştırmalar ile gülünç durumlara düşerler. Evrim hayatımızın her aşamasında var olduğu gibi her canlı içinde kaçınılmaz bir süreçtir. Canlıların en etkileyici uyum mekanizmalarından biri olan evrimi kabul edememek ise yine Allah’ın gücünün farkına varamamak durumudur. Dolayısı ile böylesine müthiş bir düzen sadece din kitaplarına bakılarak anlaşılamaz. Bizzat bu muhteşem gücün ürünleri ortadayken daha fazlasını aramaya çalışmak pek bir boş çabadır.

Dinin varlık amacı aslında insanların yaşadıkları sürece birbirlerine faydalı olarak, barış ve sevgi ile yaşayabileceklerini göstermek ve Tanrı’ya daha da yakınlaşabilmelerini sağlamak olsa da, ne yazık ki insanların tamamen sığ ve manipule edici düşüncelerinin gölgesi altında şekillenmeye başlaması ile ayrılıkların ve savaşların sebebi olmuştur.

Bu analiz sadece belirli dinler için değil, tüm dinler için geçerlidir. Hatta kimi zaman bu durum öylesine değişik bir hal almıştır ki dinlerin bile kendi içinde ayrılıkları olmuştur. Doğal olarak ta bunların da ayrı bir husumete dönüşmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.

Belli bir süre için yaşadığımız bu dünya hayatında insan gibi kutsal bir varlığı bozuk para gibi harcıyor olmak ise en büyük insafsızlıktır.

Sonuç olarak söylemek istediğim, din toplum hayatını yönetmekte bir amaç değil sadece bireyi Allah’a biraz daha yaklaştırabilmek için önemli bir araçtır. Bu araç ise insani şartlar (anatomik/fizyolojik/görsel) ve dünyevi ihtiyaçlar ile karşılaştırılarak şekillenmemelidir.

Kimi insanların bu muhteşem düzeni ve dengeyi görmeleri için araca ihtiyacı yoktur. Zaten herşey gözlerinin önündedir. Fakat bu insanların sayısı oldukça az olduğundan yine savaşlar olacak, yine ayrımcılıklar, kavgalar devam edecek ve belkide bu şekilde insanlık kendi sonunu getirecektir.

Bu bağlamda bizlerin baş örtüsünü tartışıyor olmamız bile evrendeki ve çevremizdeki müthiş düzeni/dengeyi görmezden gelmemizin göstergesidir. Halbuki her birey kendi farkındalığında olsa inancını nasıl yaşayıp yaşamayacağının sadece onu ilgilendireceğini görebilir.

Bu kısacık hayatımızda da başın açık ya da kapalı olmasından çok, içindeki insancıllığın ve samimiyetin asıl berrak yaşanması gerektiğini bilir.

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..