Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '21

 
Kategori
Güncel
 

ZEHİR GİBİ, SİHİR GİBİ

Türkiye’de mantık ve mantıklı düşünme biçimi nedense her zaman hayallere ve daha popülist yaklaşımlara heba edilmiştir. Nedeni aslında basittir. Ekonominin de kuralı olan, sınırsız ihtiyaçların sınırlı kaynaklar kullanılarak giderilmesi aşamasında insanlarda adalet duygusu eksikse, birlik anlayışı o kadar övgü bolu vecizlere rağmen uyanık olarak köşeyi dönmek her zaman itibar görür olmuştur. Bir yandan insanlardan namuslu olmalarını beklemek diğer taraftan da namussuzların yapacağı eylemlerle köşeyi dönenlere gösterilen yüksek itibar; “parasız adam, gereksiz adam” veya “parasız adamı sevse sevse anası sever, o da bir yere kadar” gibi deyişler hemen her bireyde bir şekilde ne olursa olsun her köşenin dönülmesi gereken bir hedef, tek hedef olması bozulma ilgili şikâyetlerde “neden, niçin” sorularına cevaptır.

Kaynakların kıt olması bir sorundur ancak sayısız kıtlık ve savaş ve de akabinde sefalet görmüş bir millet için fakirliğin çok sorun olmaması birbirini fakir olsa da sevebilmesi gerekirdi. Ye kürküm ye medeniyeti her zaman geçerli kural olduğundan sevebilmek sanıldığı kadar kolay değildi. Az gelişmiş toplumların tamamında karşılaşılan sorun “gibi” sorunudur. “BELGESİ” var, bilgisi yok ama bilgisi var gibi durumu hemen her yerde karşılaştığımız sorundur. Halkından kopuk yaşayan eğitimli zümreler, bazı bölgelerde para verilse de çalışmaya gönüllü olmayan insanlarımız, bazı yerlerde özellikle köyde çiftçilik ya da hayvancılık yapmaya niyetlense istediği ile evlenemeyen genç insanlar, “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR” diyerek, bir konuda bilgisizlik “köylülükle” eşdeğer tutularak köylülüğün aşağılanması gibi durumlar bizde sıradan şeylerdir. Şartlı sevgilerimiz vardır, şartlı saygılarımız vardır. Dengimize saygımız pek olmaz da bizi nasıl yükseldiği belli olmayan bulunduğu makamıyla, kaynağı belirsiz parasından ötürü servetiyle ezen tepeden bakanlara pek saygı duyarız. Bizde bir mühendisin atölyeye girip çalışması bir şekilde mühendislik tatbikatı olan, fiziksel bir üretim gerektiren bir meslek dalı olması nedeniyle bedensel çalışma da zihinsel çalışmanın teori-pratik birlikteliği ile sağlam temeller atılması bakımından olmazsa olmazı olmasına rağmen, bedensel faaliyet küçümsendiği için birçok mühendisin masa-sandalye mühendisliği ile bir toplum ne kadar ileri gidebilirdi, ne kadar gelişme sağlanabilirdi? Bu kadar kâfi.

Dünyanın her yerinde servet sahibi olmak iyidir, iyi karşılanır. Sanayi Devrimi ile başlayan süreçte devletlerin bir kısmı sanayileşmiş toplumlar olurlarken, diğerleri bu yarışta geride kaldı. Başlangıçta bir at ile makinenin üretimine eşdeğer bir üretim şekli farkı olan durum git gide açıldı ve eski zamanlarda da bu kadar teknolojik anlamda etkileşim de olmadığından bir medeniyet diğerlerinden teknolojik anlamda asırlarca ileride olduğu olabiliyordu. Bu durum da daha fazla kapitali olanı diğerlerine patron olmaya ve kural koyma konusunda üstünlük sağlamıştır. Az önce bir haberde gördüm: Kanadalı yerli çocukların (Kızılderili) 18’inci asırda ailelerinden tamamen koparılıp zorunlu yatılı okula gönderilmesi yasası ile ailelerinden koparılan birçok öğrencinin çocuk yaşta hayattan koparıldıklarını ve dokuz yüz ellisinin toplu mezarda bulunduğu haberleştirilmişti. (24. Haziran 2021) Şimdilerde Kanada bizim de içinde bulunduğumuz toplumların, yüksek gelir grubu ve yüksek refahtan dolayı göç etmeye can attığı ülkelerden birisi ancak medeniyetlerinin aslında tam da özeti sıkı bir nüfus seyreltmesi, soykırım yapmış olmaları onları yenen tarafta olmaları paralarının daha çok olması nedeniyle fazla suçlu yapmıyor! Yani her şekilde övgüye layıklar! İkiyüzlülük ve gibi durumu dünyanın ve bizim de en büyük sorunumuzdur. Onların gibi davranmalarında kendileri için bir sorun yoktur, avcı av kılığında avını avlıyor bunda ne var! Edilgen toplumlarda ise bu içerinin dışarı eliyle avlanırken gibi durumuna soyunan avcıların halka ait değerleri yağmalarken medeni gibi, zengin gibi, akıllı gibi kısacası milleti uyutan “zıkkımın peki” meselesidir.

Tanımlar ve taşıdıkları anlamlar önemlidir. Tanımlanan şeylerle ifade ettikleri şeyler birebir aynı anlama gelmezse bu son derece sahte bir toplum inşa edilmesine yol açar. Sahte bir toplumdan mantık tersten çalışır. Namuslu çalışkan aşağılanır, kaynağı ne ve nasıl olursa olsun kazanan övülür. Bu süreç uzun vadede bir toplumun ölümüdür. Beyin ölümü birçok şekilde olur, bey ölür, adalet ölür, mantık zaten ölü doğumdur. Tanımlar karşılığını tam olarak vermelidir. Bu “karşılılık” durumu bizde özüne karşılık bulduğu zaman işte o zaman, başımız dik hep birlikte ilerleyebiliriz.

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..