Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Zeka azımsanmasın...

Zeka azımsanmasın...
 

Hangi doktoru tanıdıysam sanatsal bir hobisi var, ama kanun çalar ama bağlama, şiir yazar ya da roman, hatta her birini aynı zamanda kotaranı da var!...

Hangi mühendisi tanıdıysam, mesleğinin dışında bir ideolojisi var, yürek koymuş olduğu…

Kaç tane elektrik teknisyeni tanıdıysam fabrikalardan sorumlu, öyle işçi gibiydiler ve aldıkları maaş da az biraz da farklıydı elbet, ancak sorumlulukları gece gündüz her saat çalışmayı gerektirecek, rast gele sohbetlerde öyle birikimlerine tanıklık ettim ki, felsefenin altından girip, sosyolojinin üstünden çıktık, kitap alış verişlerinde, bilgi paylaşımlarında bulunduk…

Başka başka meslekler, kişiler… Tek tek sayamayacağım, ilk aklıma gelen örnekler bunlar…

Aman… Sakın ola diğer meslek gruplarına ait olan kişiler alınmasınlar!

Kişisel bir yargıdır, yanılma payım da elbet vardır, ancak IQ yüksekliği ile mesleksel beceri ve hobiler arasında güçlü bir bağ var gibi geliyor bana!

IQ, yani zihinsel, beyinsel zeka ne kadar yüksek ise, mesleksel yeterlilik kolayca yerine getiriliyor, elbet psikolojik olarak kolay olmayan bu icraatın etkilerinden de güzel sanatlar ile uğraşarak uzaklaşılıyor!...

Her insanda bu kapasite mutlaka vardır ancak görmek için emek gerek, sanıyorum IQ su yüksek olanlar bunu daha kolay fark ediyor!

Bir memur düşünün, sekiz saat çalışıyor, istisnalar dışında, çoğu yorgun eve dönüyor, yemek yedikten sonra

Tv karşısına geçiyor…

Bir doktor, hastanede çalışıyor, muayenehanesine geçiyor, eve geldiğinde her saat aranabiliyor, gün içinde bilmem kaç kişinin sağlık problemleriyle ilgilenip, bilmem kaç kişiye umutsuz durumlar bildiriyor…

Yemeğini yiyor, bir iki göz gezdirdikten sonra tv ye, başlıyor kemanını çalmaya… Romanını yazmaya…

İlk peşrevde, ilk satırda arayan hastaya “Zamanı mı be adam/kadın!” demeden yardımcı oluyor, muhtemelen akabinde de notalarına, satırlarına geri dönüyor!

Bir eleman, bir memur aransa o saatlerde patronu ya da iş yaptığı birileri tarafından, doğru yanıtlasa da, kaç saat sürer etkisi altından kurtulmasına?

“Gördün mü, bensiz yapamıyorlar” dan başlayıp, “İş mi yani bu saatte” “Ben var ya ben…” ile devam edip giden saatler!...

Ne tv deki film vardır artık, ne uykusu gelen ev halkı!...

Küfürler edilir arayana, aslında, içten içe sevinçler yaşanmakta!

Lütfen, memurlar, elemanlar alınmasın, bir örnektir sadece, ki ben de bu örnekler içinde yer almaktayım, oradandır iyi bilişim bu yürek hoplamalarının!

Elbette, kişi kendini bilir her şeyden ve herkesten önce…

Dağılabiliyorsam kolayca, bu doktorun dağılmamasının nedeni ne diye sorguladığımdandır, bunca yazdıklarım, naçizane…

Aramızdaki fark nedir diye baktığımda, sığ sularda debelenirken ben, dalgalarla eğlenebiliyor bazı kişiler!...

İşimi en iyi şekilde yapayım diye emek harcarken, zorluyorsam kapasitemi, ve de geriliyorsam “acaba yetebilir miyim?” ne kendime zaman kalır, ne aileme ne de hobilerime…

Yeterliliğini bilen insanlar mesleksel anlamda, elbet işlerini tıkır tıkır yapanlardır, ki onlar da kolayca kişisel gereksinimlerine zaman ayırır!

Hatta, bilirler ki ayırmak durumundalardır, yoksa yeni bir güne nasıl yenilenmiş olarak başlayacaklardır!

İşte bu farkındalık IQ ile ilgilidir, bence…

İnsanlarla çalışıyor olmak, EQ, yani duygusal zekayı da gerektirir elbette, ama…

Kaçımız saz çalabiliriz gün içinde beş kişiye kanser teşhisi koyduktan sonra?

Kaçımız gece yazdığımız yazı arasında arandığımızda, yanıtlayıp karşımızdakini, dönebiliriz yazımıza?

Kimse alınmasın ama…

IQ gerektiriyor bazı şeylerin kotarılmasına!

Yeten yetiyor şekerim!

Yetememek bir araz değil!...

Her birimizin var oluşumuzun bir nedeni var!...

Kim bilir, IQ su ve de EQ su en düşük kişi, sevgisiyle kaç kişiye hayat verecektir, bir gülümsemesi ile kim bilir kaç kişiyi hayata döndürecektir!...

Eninde sonunda kapasitesi genişliğinde yaşıyor insanlar, ortak hedef keşke kapasiteleri birleştirmek olsa!

IQ, EQ, Samimiyet, ortak hedef!...

Yine zıvanadan çıktım, ille de geliyorum ne yapar ne ederiz de kurtarırız Türkiye’yi…

Offf… Konum bu değildi ki!...

Dil ağrıyan dişin etrafında dolanırmış… Benim ki de en sonunda oldu o mesele…

Ah… Ne diyeyim, isteyene özür, isteyene saygılarımla...

Ama… Gönlümden geçen…Ama yandaş, ama karşıt düşünce… Herkese sevgilerimle…

Gülgün Karaoğlu

Mayıs,31/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..