Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '10

 
Kategori
Müzik
 

Zeki Müren

Zeki Müren
 

Ben bilemem, anlatanlar anlatır. Ben de onlardan işittim. Çünkü, ben henüz dünyaya gelmemiştim.

Radyolu günlerdeyiz. Sanmayınki şimdiki gibi her frekansta bir FM radyosu var. Orta dalgada İstanbul radyosu ve bazı il radyoları, uzun dalgada Ankara radyosu ve o zamanlar radyolarda FM frekansı olmadığı için var olan kısa dalga radyoları. Fakat, o kısa dalga radyolar hep yabancı yayını. Sonradan benim de Türkçe yayınında Türk dili konulu bir mektubumun okunması ile adım geçen ve bu nedenle tarafıma gönderilen mektup ve kartı hâlâ sakladığım Moskova radyosu başta olmak üzere, birçok o zamanın Doğu Blok ülke radyoları ve sürekli Kur'an-ı Kerim yayını yapan Arap radyoları ile, bizim özellikle Orhan Gencebay'ımıza ilham kaynağı olan ve ülkemizde arabesk müziğin başlamasına neden olan Arap müziği yayını yapan diğer radyolar vardı.

1948 yılında bir gün işte size bizim radyomuzda yayınlanan programlar:

8:28 Açılış ve program

8:30 Saat ayarı ve haberler

8:45 Marşlar

9:00 Neş'eli müzik

9:30 Karışık şarkılar

10:00 Çeşitli müzik

10:30 Zurna ile pehlivan havaları

10:45 Strauss'dan valsler

11:00 Halk türküleri ve oyun havaları

11:30 Temsil

12:00 Fasıl şarkıları ve oyun havaları

12:30 Radyo salon orkestrası

13:00 Haberler

13:15 Cumhurbaşkınlığı armoni muzikası

13:45 Çeşitli sololar

14:10 Dans müziği

14:30 Şarkılar

14:55 Konuşma

15:00 Kapanış

Saat 17'de yeniden yayına başlıyor radyo ve yayın akışı da hemen hemen hep aynen sürüp gidiyor. Gece kapanışı ise 23:30.

İşte radyolu günler böyle sürüp giderken, birgün radyolarının düğmelerini çevirip de bulundukları mekâna müzik doldurmak isteyenler dondu kaldı... Radyodan o güne kadar duymadıkları bir ses yayılıyordu. Dinleyenler ilk kez, söylenmekte olan şarkıların her sözcüğünü, her mısrasını, her nakaratını tek tek anlıyorlardı. İlk kez tane tane şarkı söyleniyordu. Radyo dinleyenleri o güne kadar duymadıkları muhteşem bir sesle karşı karşıya kalmışlardı. Bu her kim ise tane tane konuşuyor ve o olağanüstü sesi ile şarkılara yeni bir can katıyordu.

"Zeki Müren'den şarkılar dinlediniz" diye anons yapıldığında işi olan işini olduğu yerde bırakıp radyodan yayılan şarkıları dinlemişti. Tâ ki program bitene kadar.

İşte o günden sonra Türkiye'ye bir sanat güneşi doğdu ki, Türk halkı bu sesi hiç unutmadı. O sesin sahibi her ne kadar marjinal kılık kıyafetler ve makyajlarla sahneye çıksa da, hiç yadırganmadı ve reddedilmedi. Tam tersine halk onu bağrına bastı. Konserleri tıklım tıklım izlendi. İçkili gazinolarda o şarkı söylerken yemekler durdu, içkiler kesildi bir tek çatal, kaşık, bıçak sesi duyulmadı. Alkışlarla çıktığı sahneden hiçbir zaman sırtını seyirciye dönmedi ve hep alkışlarla sahneden indi.

Zeki Müren'in bütün marjinal kılık, kıyafet ve makyajına rağmen Türk halkından büyük saygı ve sevgi görmesi, şu Anadolu insanın ne kadar hoşgörülü ve ne kadar sanata değer vediğinin de en güzel örneğiydi. Fakat, Zeki Müren de hiç bir zaman bu sevgiyi ve saygıyı incitecek bir davranışta bulunmadı. Türk seyircisi onu hep "Sanat Güneşi" olarak andı ve ona "Paşa" dedi.

Zeki Müren, çok yönlü bir sanatçıydı. Güzel sanatların hemen her dalında eserler verdi. Resim yaptı, tesktil için desenler çizdi, şiirler yazdı, şarkı sözleri yaptı, besteler yaptı. Türk dilini İstanbul lehçesi, ağzı, şivesi adına ne derseniz deyin ama, Türk dilini en güzel bir biçimde konuştu. Çok kimseye örnek oldu. Fakat, o bu bütün meziyetlerden ziyade Türk Sanat Muzikisi'ne vermiş olduğu bestelerle anıldı, söylediği şarkılarla hep dillerde ve gönüllerde kaldı.

Zeki Müren'i dinleme şansını bulan bizler onun unutulmaz konserlerini hâlâ hafızalarımızda yaşatırız.

Sesinle, davranışınla, konuşmanla, bestelerinle, şiirlerinle, efendiliğinle ne büyük bir insan ve sanatçıydın sen Zeki Müren.

Ve TRT'de başlayan müzik yolculuğun bir ödül töreninde yine TRT'de bitiverdi.

"Koklamaya kıyamam benim güzel manolyam"

Türk halkı, bu manolyanın değerini hep bildi ve onun gibi nadide bir çiçeği en güzel saksıda, gönül saksısında hep yaşattı.

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..