Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '12

 
Kategori
Dostluk
 

Zeynep ve boyaları

Zeynep ve boyaları
 

Bir zamanlar, Zeynep adında, küçük bir kız yaşardı. Zeynep, resim yapmayı dünyadaki her şeyden çok severdi. Her gün, resim defterine, günlük deftere, boş sayfalara ve bazen renkli tebeşirlerle evlerinin önündeki giriş yoluna bile resim çizerdi.

Zeynep, her sabah uyanır uyanmaz, hemen aceleyle boyalarının ve renkli kalemlerinin bulunduğu masaya giderdi. Kahvaltı saatine kadar, iki ya da üç çizim bitirmiş olurdu. Her akşam ise, “Lütfen, anneciğim, son bir çizim daha yapabilir miyim? Sadece bir tane, söz veriyorum,” diye annesine sorardı.

İşte, bir gün öğleden sonra, Zeynep’in çok uykusu gelmişti. Tam uykudan mayıştığı sırada, henüz yeni bir çizime başlamıştı. Ancak, gözlerini güçlükle açık tutabiliyordu. Böylece, elinde boya fırçasıyla birlikte uyuyakaldı.

Zeynep uyurken, en harika rüyayı gördü. Rüyasında, kendini boyalarla dolu bir ülkede bulmuştu. Orada, “kırmızı”, “sarı”, “yeşil”, “mavi” ve “beyaz” renkleriyle tanıştı. Hepsinin çok basit isimleri vardı, fakat her rengin kişiliği farklıydı; hiçbiri bir diğerine benzemiyordu.

Kırmızı, hemen Zeynep ile tokalaşarak kendini tanıttı. O, her işi birinci olarak yapmak isterdi ve hiçbir şeyden korkmazdı. Neşeli, cesur ve kendinden emindi. Her şeyi yapabileceğine inanırdı.

Sarı ile konuşmak çok keyifliydi. Ona tanıdık gelen, rahat şeyleri severdi. En sevdiği yiyecek, krep ve keklerdi. Her gün dışarı çıkar, büyük sarı sulama kabıyla papatyaları sulardı.

Mavi, hayal kurmayı severdi. Şiirler yazardı ve gökyüzüne, bulutlara ve göle bakarak saatler geçirebilirdi.

Yeşil, çok iyi kalpli bir renkti. Sabahtan akşama kadar, bitkilere ve hayvanlara bakmak için bisikletiyle dolaşırdı.

Beyaz ise bir sihirbazdı. Bazı zamanlar kaybolur ve sonra, hiç beklenmedik bir yerde ortaya çıkardı. Olağandışı olan her şeyi severdi ve beyaz fare kullanarak sihirbazlık oyunları yapabilirdi.

Şimdi ise, her bir renk, Zeynep için harika bir resim yapmak istiyordu.

Kırmızı , “İlk önce ben!” diye atıldı ve en güzel boya fırçasını seçmek için aceleyle koştu.

Sarı, önce bir şeyler yemeye karar verdi.

Mavi, her zamanki gibi, yapacağı resmin neye benzeyeceğini hayal ederek uzun bir zaman geçirdi.

Yeşil, hemen işe koyuldu. Hiçbir boş yer bırakmayacak şekilde, bütün sayfayı tamamen kapladı.

Beyaz, kendi düşüncelerinde kayboldu ve hafif havaya karışarak, basitçe yok oldu.

Sonunda, en heyecanlı an gelmişti. Tüm renkler, Zeynep’e hediyelerini sundu. Zeynep, dikkatle ilk çizime baktı. “Üzgünüm, ama bunu hiç sevmedim. Birden parlayan, kızgın bir aleve benziyor,” dedi yavaşça Kırmızı’ya.

Daha sonra, Sarı, Zeynep’e çizimini gösterdi. “Üzgünüm, ama çok fazla güneş ve kum var; bir çöl gibi. Bir damla su bile yok. Böyle bir resmi duvarıma koyamam,” dedi Zeynep.

Zeynep’e hediyesini verme sırası Mavi’ye gelmişti. “Aman, bu ne sonsuz bir deniz!” diye bağırdı Zeynep. “Çok uzak bir yere yüzebilir ve kaybolabilirim. Baktığım her yerde su var!”

Yeşil’in çizimi ise, Zeynep’e koyu ve korkunç bir orman gibi göründü. Kim bilir hangi hayvanlar dolaşıyordu bu ormanda!

Zeynep, ne kadar çabaladıysa da, Beyaz’ın çiziminde hiçbir şey göremedi.

Bütün renkler, hayal kırıklığı içinde başlarını öne eğdiler. Tüm iyi niyetlerine rağmen, hiçbiri Zeynep’i mutlu edememişti.

“Benim gerçekten istediğim şey, bir deniz, parlak bir güneş, bir orman, gökyüzünde uçan kuşlar, tarlalarda büyüyen çiçekler ve yemelik çileklerden oluşan bir resim,” diye açıkladı Zeynep. “Ağaçta ceviz arayan bir sincabı, gökyüzünde uçan bir uçurtması ve çok uzaklarda, kiremit çatılı bir evi olmalı. Bir erkek ve bir kız çocuk yaşamalı orada. Pencereleri açık olmalı ve yüzlerinde gülücüklerle dışarı bakmalılar. Bana böyle bir resim çizebilir misiniz? Eminim ki gerçekten güzel bir resim olacak ve beni çok mutlu edeceksiniz,” dedi Zeynep.

İlk önce, Kırmızı tamamen kendi başına denemeyi istedi, fakat fark etti ki arkadaşları olmadan yapabileceği hiçbir şey yoktu. Onlar olmadan çimenleri, denizi ve kumu nasıl boyayacaktı? Böylece, renkler beraber çalışmaya karar verdiler. Sarı, güneşi, tarlalardaki ayçiçeklerini ve evi çizdi. Mavi, gökyüzünü, denizi ve çocukların oynayacağı topu renklendirdi. Yeşil, ormanı ve çimenleri çizdi. Beyaz, bacadan çıkan dumanı, gökyüzündeki bulutları ve uzaktaki leyleği yaptı. Böylece, Zeynep’i mutlu etmek için, herkes kendi payına düşeni yapmıştı.

Zeynep çok mutluydu. Resim, parlak, neşeli ve gerçekten güzel olmuştu. Bu resme bakmak ne kadar keyifli diye düşündü.

Fakat Zeynep tam resmi kaldırmak üzere uzanmışken, aniden uykusundan uyandı ve hayret içinde kaldı. Resim orada, tüm renklerin canlılığıyla, odasının duvarında asılı duruyordu! O günden bu yana, bu resim ona her zaman şunu hatırlattı: insanlar da, tıpkı birlikte çalışmak zorunda kalan boyalar gibi, bir diğeri olmaksızın güzel hiçbir şey yaratamazlar.

 

 
Toplam blog
: 11
: 602
Kayıt tarihi
: 07.10.11
 
 

Güzel sanatlar fakültesi resim-iş öğretmenliği bölümü mezunuyum. Resim yapmak, felsefe ve tarih i..