Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '14

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Zihin açıklığı

Zihin açıklığı
 

"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin"*

ZİHİN  AÇIKLIĞI

Sonunda okullar açıldı. Aslında okulların açılması, her ne kadar yeni yıl başlangıcı takvimsel olarak 1 Ocak olsa da, bir yılın bittiği, bir yeni yılın başladığının da işareti bir yerde. Yalnızca öğrencisi olan aileler değil, toplumun büyük bir kesimi okulların açılması ile yeni bir takvim ve saat ayarlamasına geçmiş durumda. Tatil bitmiştir; nicedir sessiz ve sakin olan sabahın dolmuş ve otobüs durakları canlanmış, ne zamandır pek ortalıklarda görünmeyen genç bir kuşağın enerjisi, umutları, beklentileri ve neşesi de yavaştan daha yaşlı olanları etkilemeye başlamıştır. Bir genç enerjinin kabına sığmaz dürtüsü, her ne kadar kimi küçük yaşta olanların uykulu gözkapaklarında, yüklü sırt çantalarında ağırlaşsa da, giderek herkesi etkilemeye başlamıştır. Eğitim sistemimizin bildik, ağırlaşmış, çözüm bekleyen ve hala çözülememiş sorunları olsa da, yeni bir eğitim yılının başlamış olması, giderek uzaklaşmakta olan yaz günlerine rağmen, yeni ümitlerin filizlenmesi demek bir yerde. Bir genç iyimserlik esintisi, geçici de olsa karamsarlık bulutlarını dağıtırken, her yıl okul başlangıcının ilk günlerinde evdeki yaşlıların çocukların okula gitmek üzere evden çıkışlarında, arkalarından sessizce dua edişleri ve “Allah zihin açıklığı versin” diye bitirişleri geliyor aklıma.

Aslında toplumsal olarak neredeyse tam bir  “akıl tutulması” yaşadığımız son aylarda sanırım hepimizin bir “ zihin açıklığı” na ihtiyacımız var. Nereden baksanız hemen her eğitim yılı başlangıcında, bildik sorunlarına artık alıştığımız eğitim sistemimizin bu yıl çok daha değişik sorunlarla yeni ders yılına başladığını görüyoruz.

80’li yıllardan bu yana toplumumuzda giderek yer etmeye ve son zamanlardaki tırmanışıyla giderek rahatsızlık uyandırmaya başlayan bu sorun, eğitim sistemimizle ilgili giderek belirgin hale gelmeye başlayan, eğitimi başka bir yola sokma çabalarıdır. Devletin en yetkili kişisi tarafından net olarak dillendirilmiş bulunuyor. "Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz!" İster dini, ister siyasi bir hedef olsun; ya da vicdan özgürlüğü, istediği gibi yaşama, ya da bireysel özgürlük sorunu olsun, böyle bir hedef eğitimin hedefi olabilir mi?

Doğrusu, bu ülkenin tartışacak, çözüm aranacak başkaca hiçbir sorunu kalmadı mı? Her ne kadar tartışanlara “onlar kendi işine baksın” dense de, çözüm bekleyen onca sorun varken, etrafımızda bir ateş çemberi giderek yayılma eğilimi gösterirken, hedef dindarlık, yetmedi kindarlık! Ne yani, böyle bir hedefi gerçekleştirecek bir eğitim sistemi ile mi bu ülkenin dertleri sona erecek? Eğitimde ki, sağlıkta ki, gelir dağılımında ki eşitsizlikler mi bitecek? Cari açık mı azalacak, faizler mi düşecek, yoksa kendi topraklarımızda ve yanıbaşımızda giderek daha fazla can alan çatışmalar mı sona erecek, barış gelecek anaların gözyaşları mı dinecek? Söylermisiniz, hangisi gerçekleşecek?

Kuruluşunda kendisine çağdaş uygarlığı hedef almış bir cumhuriyetin eğitim sistemini dogmatik, din ağırlıklı bir temele oturtursanız, zaten arkadan kindar bir nesil kendiliğinden gelecektir. Çağdaş eğitimden uzaklaşarak, bilimselliğe sırtını dönmüş din ağırlıklı bir eğitimden böyle bir nesil devşirilecektir kuşkusuz. Bunun örneklerini son yıllarda yaşamın her alanında yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Şimdi paralellikle suçlanan yapı, bu gerçekleşmeye başlamış eğitim sisteminin sonucuydu. Yetmedi, MEB "Temel Eğitimden Ortaeğitime Geçiş Sistemi" TEOG sayesinde kalan son rötuşlarda yapılıyor zaten. Bu kapsamda yaşanan garipliklere hepimiz yakından tanık olduk, tekrara gerek yok. Ortaöğretim okullarını imam-hatiplere çevirme gayretleri, okullara mescit açma zorunluğu, zorlayıcı ve istem dışı kayıtlarla 1924 tarihli  "Tevhid-i Tedrisat Kanunu" ile hedeflenen tevhid, dindar nesil yetiştirme temelinde sağlanır oldu! Artık pek anlamı kalmayan bu kanunu kaldırın iş tamamlansın. Kindar bir nesil yetiştirmek için ayrıca gayret göstermeye gerek kalmaz o zaman. Böyle bir eğitimden kindar bir nesil kendiliğinden ortaya çıkar. Çıkar çıkmasına da, çağdaşlığa, bilimselliğe, şüpheciliğe, sorgulamaya özet olarak aydınlamaya ve onun devrimlerine olan bu kindarlık ancak kendini sırtından vurmaya yönelir. Uluslararası normlara göre zaten ne düzeyde olduğu belli olan eğitim sistemimizi daha da yaralı olarak sizce ilahi, ama aslında karanlık olan bir örtü altına sokmak, bu toplumu ileri günlerde bir ümmet haline sokmak demek olur. Vatandaşlıktan, kulluğa...

Zaten yakalarına yapışan gelecek endişesi ve yükseköğrenim yapabilme olasılığının giderek zayıflaması, yapsalar bile iş bulabilme zorluğunu şimdiden iliklerinde duyan gençleri daha da karamsar yapmayın. Etrafımızda giderek azalan, göçmen kuşlar gibi bizi terkeden güzelliklerin yokluğunda, yaşam alanları giderek daralan çakırdikenlikler içinde açmış bu gelinciklerin, "dünyanın en güzel çiçekleri"** gençlerimizin gözlerine bakabilelim.

Kuşkusuz sorun olsa olsa bir çağdaşlık sorunudur. Günlük kalabalıklardan kendi yalnızlığımızın sessizliklerine döndüğümüzde istediklerimizin, başkaları için de istediklerimiz olması dürüstlüğüne erişip erişememediğimiz sorunudur. Bu içtenliliği yakalayamadığımız sürece sorun devam edecekmiş gibi duruyor. ”İdeolojilere ve çeşitli kamplara tutsaklığın egemen olduğu bir çağda” özgürlük, ister bireysel, ister toplumsal düzeyde olsun, başkaca hiçbir şey uğruna feda edilemeyecek bir değer olarak yerini koruyor. 

 

Akın Yazıcı

16 Eylül 2014


*-Çöken okul duvarının altında kalarak yaşamını yitiren köy öğretmeni

Şefik SIĞIN'ın ölmek üzere öğrencilerini kastederek söylediği son sözleri.

**-Dünyanın En Güzel Çicekleri, Ceyhun Atıf Kansu'nun onun için yazdığı şiiri.

  

 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..