Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Zihin ve Madde

Zihin ve Madde
 

telekinezi


Zihin ve madde ilişkisi dendiğinde akla hemen metafizik kavramlar gelebilir, örneğin telekinezi (maddeler üzerinde düşünce gücüyle etki yapma olarak tanımlanır). Matrix filmini izleyenler kaşık bükme sahnesini anımsayacaklardır. Zihnin madde üzerine doğrudan etkisi olarak adlandırabileceğimiz bu tür fenomenler bilim adamlarınca yıllardır tartışılmış. Görüş genellikle bu tür fenomenlerin birer üçkağıtçılık olduğu yönünde.
Son yıllarda, quantum fiziğinin bir açık kapı bırakmasıyla hareketlenen ve su molekülleri üzerinde yapılan deneyler bu konuda yeni tartışmaları da beraberinde getirmiş durumda.
Benim için hiçbir değer taşımayan bu tartışmalara ve fenomenlere girmek niyetinde değilim. Çünkü zihnin madde üzerindeki doğrudan etkisi tartışıladursun, dolaylı etkisini bilim adamları da dahil hiçbir aklı selim insan red edemez. Bir limon imgesinin beyinde(madde) nasıl bir fiziksel reaksiyona yol açtığını hepimiz biliyoruz. Bu anlık ve doğrudan etkinin, farklı bedenlerde ya da doğrudan madde üzerinde etki göstermesi şaşılacak bir şey değil benim için. Benim asıl hayretle izlediğim durum, zihinle madde arasındaki bağın bilinmemesi.
Günlük yaşamımızda yaşadığımız güçlüklerin çok büyük bir bölümünün birer zihinsel hikayeden ibaret olduğunun görülememesi. Bu hikayeyi değiştirdiğimizde, maddesel dünyanın da değişeceğini görmemizi engelleyen bir perde çekilmiş sanki gözlerimize.
Örneğin bir doktor bize senin hastalığın psikolojik demesine nasıl bir tepki gösteriyoruz? “Ne yani ben numaramı yapıyorum?” tepkisi mi? Genellikle senin hastalığın psikolojik demek bu anlama geliyor halk arasında. Doktorlar arasında ne anlama geliyor bilmiyorum ama en azından ilaç yazmıyorlar!
İşte zihinsel sözcüğü de tıpkı bu örnekteki “psikolojik” sözcüğü gibi bir çağrışım uyandırıyor olmalı çoğumuzda. Çünkü pozitif bilimin çalışma alanı olan fiziksel dünya, bizim tek gerçek dünya kabul ettiğimiz yer. Bu nedenle zihinsel olanın kendi başına bir gerçekliği yok.
Keşke gerçekten böyle olsa, ama ilginç bir şekilde insanlar, bu pozitif gerçeklik alanına çok az dikkat edip, gerçek değil dedikleri zihinsel dünyada yaşıyorlar.
Bunun ana nedenlerinden biri, anladığım kadarıyla, zihinsel ekranın fiziksel ekrandan daha fazla olanak sunması. Örneğin siz şu anda fiziksel ekrana dönerseniz ( gözümüz aracılığıyla oluşan ekran), kendinizi oturmuş bir yazı okurken bulursunuz. Ekranda yazı vardır. Ama hikaye bu yazının görüntüsünde renginde büyüklük ya da küçüklüğünde değil, bizim bunlara zihinsel olarak gösterdiğimiz tepkidedir. Bu görüntünün (bu yazının) zihnimiz tarafından çözümlenip, “evet bu bir yazı, Latin alfabesi, Türkçe, siyah beyaz, …” gibi analizleri fiziksel olanı temsil eder(ilk soyutlama). Bu yazının neden bahsettiği ise zihinsel olandır (soyutlamanın soyutlanması: anlam). Burada zihinsel olanla fiziksel olan arasındaki bağ daha net görülebilir. Göze görüntü olarak gelen bu kargacık burgacık şekillerle, onların zihnimizde yarattıkları hikaye arasındaki bağ, madde ile zihin arasındaki ilişkinin bir yönüdür. Diğer yönüyle bu bağ şu anda zihinsel olanı, doğrudan, maddesel olana dönüştürme ediminde ortaya çıkar. Zihinsel olan, şu anda aklıma gelen düşünceler, vücudumu(parmaklarımı) harekete geçiriyor. Fiziksel dünyada bir değişikliğe yol açıyor .Bir başka deyişle siz zihninizi bir soyutlama aracı olarak kullanıp okurken, ben zihnimi bir “somutlama” aracı olarak kullanıp yazmış oluyorum.
Bu çift yönlü ilişkinin gözden kaçırılması, genel olarak insanoğlunun ortak dikkatsizliğinden kaynaklanır. Bu dikkatsizlik bir çeşit koşullu düşünüş şeklinin sürekli tekrar etmesine neden olur. Böylece bağlardan biri unutulur : zihnin madde üzerindeki doğrudan etkisi. Bunun sonucu da, bir kaşık bükme gibi, zihne göre sıradan bir beceri bize bir mucizeymiş gibi görünür. Eğer bilimsel bakış açısıyla kavranamıyorsa da üçkağıtçılık olarak! Bakış açımızı değiştirmek, bilimsellik koşullanmasıyla gerçekten zor!
Dış dünyanın bizi etkileyip, değiştirdiği kadar bizim de dış dünyayı etkileyip değiştirdiğimizi sanırım hepimiz kabul ederiz. Bu etkileşim bilimsel açıdan farklı, dini açıdan farklı incelenir; ama önemli olan etkileşimli (interaktif ) bir ilişkinin mevcudiyetidir. Din ve bilim(klasik), bu etkileşimin nasıl olduğunda ayrılır. Fakat biz bu etkileşimin varlığını aklımızda tutarak günümüze devam edersek, “Bu zihinle, bugün dünyada ne değişiklikler meydana getirebiliriz?” gibi nefes kesici bir olanakla karşılaşırız. Gönlünüzce bir gün olsun!
izzetbalci@ziprotek.com
 

 
Toplam blog
: 75
: 1163
Kayıt tarihi
: 06.06.11
 
 

Zihinsel Programlama Teknikleri(NLP, Hipnoz, Meditasyon..vs.) alanında, uzun yıllardır araştırma ..