Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '10

 
Kategori
Siyaset
 

Zil takıp oynayacağım, hem de Kadıköy İskele Meydanı’nda!

Zil takıp oynayacağım, hem de Kadıköy İskele Meydanı’nda!
 

Şıkırda şıkır...


Kenan Evren 12 Eylül 1980 saat 13.00 de radyo ve televizyonlarda yaptığı uzun konuşmasında satırlar arasında Atatürk’ten bahsediyordu.

Ve diyordu ki;

“Asayiş ve ekonomik bunalıma çareler getirmesi ve kanunlar yapması beklenen yasama organlarımız memleket üzerine çöken bu kâbusa karşı kayıtsız kalmışlardır. Büyük Atatürk’ün deyimiyle "Ulusal kültürümüzü, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak yurdumuzu dünyanın en mamur ve en uygar araç ve kaynaklarına sahip kılmak" hedefine yönelik hızlı bir kalkınma döneminin en kısa zamanda gerçekleştirilmesi zaruretine inanıyoruz.

Eğitim ve öğretimde Atatürk Milliyetçiliğini yeniden yurdun en ücra köşelerine kadar yaygınlaştıracak tedbirler en kısa zamanda alınacaktır.

Aynı Kenan Evren 10 ağustos 1981 tarihinde Çanakkale'de yaptığı konuşmada "muhterem din adamlarının elini öpeceğiz" diyordu.

Elbette din adamlarının yaşına hürmeten el öpülür ama dini siyasete alet etmeden.

16.6.1983 tarihinde 2842 sayılı yasayı yürürlüğe koyarak bu yasanın 10. maddesiyle imam hatip lisesi mezunlarının yükseköğretim kurumlarına girmelerini sağlamıştı. Bununla da yetinmeyerek, 1983 yılında 1739 sayılı yasanın 31. maddesinde yaptığı değişiklikle, cami imamı olarak yetişenlerin okullarda öğretmen olmalarına yasal dayanak hazırlatmıştı.

İşte böylesine değişkenlik içerisinde, Atatürk diyerek Atatürk’ün ilkelerine, kurmuş olduğu cumhuriyete ihanetler serisi Evren’le tekrar başlamıştı.

Şimdi AKP güya 12 Eylül darbesini düzenleyenlerin anayasa değişikliklerinin daha fazla özgürlük ve demokrasi getireceğini söylüyor.

Nasıl yani? 12 Eylül Yasasını kendi mutfağında birkaç makyaj ile süsleyerek mi bu dedikleri olacak?

Yağma yok, bizleri aptal yerine koymaya da kimsenin hakkı yok. Onların esas amaçlarını biliyoruz ve sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu sefer mağduru oynayacak bir koz da yok ellerinde.

Memleketin haline baktıkça insanın yüreği sızlıyor. Victor Hugo’nun Sefillerine döndük.

Başbakana göre ise kişi başına düşen gelir 10 binleri geçiyor. Nerede bu binler bulamıyoruz bir türlü ki yaşama standardımızı biraz düzeltebilelim. Acaba emekli aylıklarına yapmış olduğu 20 YTL lik zamlara sıfırlar mı ekliyor dersiniz?

(Haksızlık yapmayalım kendi zenginleri için hava hoştur elbet.)

Efendim, referandum, darbeler ve darbecilerle hesaplaşmak için bir fırsatmış.

Yahu güldürmeyin insanı. Aradan 30 yıl uçup gitmiş, atı alan Üsküdar’ı geçmiş adamların bazıları vefat etmiş, elebaşı olan Evren canınla uğraşıyor bilmem kaç yaşına gelmiş, hesap sorulacakmış.

İşte buna kargalarda gülerler.

AKP nin halka dağıtacağı anayasa ile ilgili kitapçığında ki 40 soru cevaptan bazılarını seçtim.

Soru: Anayasa değişikliği ile 12 Eylül 1980 darbesinin failleri ve yardımcıları yargılanabilecek mi?

Cevap: Hukukun üstünlüğüne dayalı devletlerde “yapanın yanına kar kalması” söz konusu değildir. Amaç, geçmişin acılarını deşmek ve bugüne taşımak değil, günümüzde ve yarınlarda yeni yanlışların yapılmasına ve acıların çekilmesine mani olmaktır.

Bu cevap ne demek oluyor? Yuvarlak bir cevap ve buram, buram aldatmaca kokuyor.

Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk 'Kimse kendini kandırmasın hukukta geçici 15'inci maddenin anlamı aftır. Halk oylamasıyla birlikte yürürlüğe girmiş ve sonuç doğurmuş bir madde. Böylelikle TBMM'yi ve hükümeti düşürenleri kayıtsız koşulsuz yargılanamaz ve sorumlu tutulamaz kılmıştır. Madde kaldırılsa bile geriye yürümez. Yasalar gelecek için yapılır. Bu kuralın ayrıkları bellidir. Maddeyi yürürlükten kaldırmak, bunlar arasına girmez. Devlet bir defa af çıkardıktan ve aradan 30 sene geçtikten sonra, ben senin için af çıkardım ama şimdi seni yargılayacağım' diyemez. Bu madde aftan da ileri bir olaydır. Ne cezai, ne hukuki ne mali sorumluluk kalmıştır. Anayasa değişiklik paketine bunun konulması sadece göz boyama ve aldatmadır” diyor.

Soru: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısının değiştirilmesi ile yargı bağımsızlığına zarar veriliyor mu?

Cevap: Aksine bu değişiklikle HSYK, Çok daha geniş bir temsil kabiliyetine sahip olan ve yargı camiasının tümünü sürece dâhil eden bir yapıya kavuşturulmaktadır.

Bu aslında koca bir yalan çünkü dürüst hukukçuların dediğine göre yargı bu şekilde yürütmenin talimatı altına girecek ve orada artık kuvvetler ayrılığından bahsetmek mümkün olmayacaktır ve o yargı güvenilir bir karar verme durumundan hızla uzaklaşacaktır.

İşte böyle sevgili okurlarım, halkı böyle kandırma yoluna gidiliyor bu 40 soru ve yanıtı ile. Gerisini yazmaya gerek dahi görmüyorum.

Yapanın yanına kalmasın demişler ya, günümüzde bu kadar hesap sorulacak adam varken o zaman ilk önce bugüne bakalım. Hesaplar taze iken şu Deniz Feneri’nin hesabını dürelim. Ne oldu senelerdir çıt yok.

Sn. Başbakan birde diyor ki “eğer ekonomi muhalefetin dediği gibi kötü gitseydi bunlar zil takar oynarlardı”.

Vallahi ben onu bunu bilmem ama sayın başbakanın dediği gibi zil çalıp oynayacağım da henüz erken. Hele şu iktidardan, bunca yalanlardan, yoksulluktan, yolsuzluklardan kurtulduğumuz gün Kadıköy İskele Meydanı’nda ele güne, dosta düşmana karşı hem vallahi, hem de billahi zilleri takıp şakır, şakır oynayacağım haberiz olsun.

Yarınlardan umut kesilmez, her yeni bir gün yeni umut demektir. Umutlu, sağlıklı ve mutlu kalın.

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..