Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '08

 
Kategori
Anılar
 

Ziller sustu...

Ziller sustu...
 

kulağınız kapıda olsun.ben çok seviyorum zilinize basmayı...


Yarı hüzünlü, yarı sevinçli bir gündü okulda bıraktığım… Son kez bahçeye toplandılar. Andımızı okudular, kuş cıvıltısını andıran bir ses çıkararak sınıflarına doluştular… Zil çaldı, ellerinde karneleriyle öğretmenleri çocuklarıyla buluştular. Aynı cıvıltılı seslerle tekrar bahçeye toplandılar. İstiklal Marşımızı en gür sesimizle Atamızı yüreğimizde hissederek okuduk hep beraber… Ve veda zamanı… Kimi elinde tuttuğu karnesini gösterirken, bir kırmızı gül uzatıverdi ardından. Kimi iki kere öpeyim öğretmenim, seni çok özlerim diye öpücükler kondurup, öpücükler aldı yanaklarımdan. Kimisi boynu bükük “biz bu yaz taşınıyoruz, senden çoook uzaklara gidiyorum” diye inci taneleri düşürdü yanaklarından… Ahtapota özendim bu gün yine… Sekiz tane kolum olsaydı da hepsini birden basabilseydim bağrıma…Öyle güzel bir enerji ki yaydıkları, insanın yüreğine dayan diyor, dur diyor. Ritmine ritim ekliyor. Karneler iyi veya kötü… Ne önemi var ki… Onlar önce sevgiyi, insanlığı, yaşamayı ve hata yapmayı öğrenmeliler… Büyümeliler…

Bu gün bir kez daha anladım ki büyümüşler ve gittiler.

Birer birer uçuverdiler okulun bahçesinden. Gözlerim dolu dolu baktım arkalarından… Uçun kuşlarım, uçun dedim. Taş dokunmasın kanadınıza…

Arkasından arkadaşım demesin mi ‘zili kapatıyorum’ diye… İyice bir masunluk çöktü yüreğime…

Akşamüstü gün biteyim derken hadi dedim bir can dostu ziyaret et de paylaş günü, paylaş yüreğindeki burukluğu…

Sabah da Can Dündar’ın ‘Hayatın son Misafiri’ yazısını okumuştum. Oradaki bir bölümü yaşar gibi gittim

“Kapı çalar...

Kapıya koşarsınız. Yıllardır görmediğiniz bir dost gelmiştir. Sevinirsiniz. Sohbetleriniz saatler boyu hatta bütün gün sürer. "Yaşamak ne güzel" dersiniz içinizden.

Hele böyle dostlar varken” Can Dündar.

Belki dedi yüreğim , can dostum da öyle der bana.

Belki değil aynen öyle dedi… Ne iyi ettin de geldin dedi… Ben de doğal olarak dostluk karneme yıldızlı bir beş yazdım, gözlerindeki sevinci görünce…

Gözler insanın yüreğini seriverir ortaya konuşurken, ben de dostlarımın gözlerinin içine bakarım hep, yüreğini daha rahat görebilmek için… Okuldan bahsettim ona, yüreğimi burkan zil sesinden, zilin susmasından.

"Hayat da öyle değil mi Mihriban" dedi. "Bir düğmeye basıyorsun ve bitiyor sanki" dedi.

Gözleri yağmur sonrasıydı can dostun. ‘Ağlamışsın sen’ dedim.

“Ağladım” dedi. “Ağladım ya” Artık dedi güz mevsimine kızmıyorum… Yaprak dökülecekse güz demiyor, bahar demiyor, yaz demiyor düşüveriyor dalından dedi… Hüzünlü haberler almış bu gün, ölüm dedi ölüm… Haziranın gününde hazan çalıvermiş kapısını…

Ardından Can Dündar’ın yazısını konuştuk…

“Ve kapı çalmaz...

O gün en büyük misafiriniz gelir. Adeta kapıyı kırmıştır. Alıp gider sizi, şaşırırsınız. "Niye haber vermedi?" diye içinizden geçirirken; "Doğduğundan beri zile basmaktayım" der. Bir şeyler söylemek istersiniz o an. Ama o andan sonra diliniz dönmez.

Ölüm sessiz sedasız gelivermiştir” Can Dündar.

Böyledir işte… Hayat bakıp geçiveriyor. Belki sessiz sedasız geliyor hayatın misafiri ama gelinceye kadar diyorum, susmasın gönül kapılarımızın zili…

Ve o zil sesini duyuracak dostlarımız olsun yanımızda, yöremizde… Hayatın son misafiri geldiğinde şaşırsın dudağımızdaki gülümsemeye… Kendini tanımadığımızı sansın…

Bildik diyelim ona, tanıdık seni, geleceğini biliyorduk.

Ama öyle güzellikler geçirdi ki bu kevgir yüreğim diyelim...

Parmak uçlarında kalbinin güzelliklerini taşıyan öyle güzel dostlar çaldı ki bu zili diyelim...

Onların ardından yüzümüzde kalan gülümsemeyle hoş geldin diyelim sessiz sedasız geliveren son misafirimize…

Ve koluna giriverelim…

Dostça kalın dostlarım... Kulağınız kapıda olsun... Ben çok seviyorum zilinize basmayı ve gözlerinizdeki ışıkla yaşama tutunmayı...

Lillo

 
Toplam blog
: 97
: 531
Kayıt tarihi
: 10.04.08
 
 

Öğreneceği çok şey olan bir öğretmenim.... ..