Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '14

 
Kategori
Gelenekler
 

Zimmem nedir, kimler "zimmem" yapardı?

Zimmem nedir, kimler "zimmem" yapardı?
 

bakkal-manav


Osmanlı döneminde yapılan bir hayrı okudum, çok hoşuma gitti.

Sizlerle paylaşmak istedim.

 

O zamanlar Zimmem denen bir hayır şekli varmış.

Zimmem ne demek biliyor musunuz?

Borç defterini silmek!

Nasıl yani diyorsunuz? Bende yazının başında borç defterinin silinmesini okuduğumda aynen sizlerin söylediği gibi nasıl yani dedim. Kim kimin borç defterini siler, niye siler ya da öder, öderse de niye öder?

 

Bazı değerlerimizi yitirmişiz, eskilerde olanları okuduğumda bile şaşırıyoruz, hayrete düşüyoruz.

Üstelik bilinmeden hayır yapmak!

Yine aynı sözlerimi tekrarlayacağım. Vay maşallah.

Bakın konunun aslı nedir? Onu anlatayım sizlere…

 

Eskiden bakkallar vardı. Çok eskilerde de var tabi.

Osmanlı döneminde de bakkalar mevcut.

Benim çocukluğumda da bakkalar vardı. Market ve diğer alışveriş merkezleri yoktu. Kredi kartı da yoktu.

O zamanlar bakkala borç yazdırılırdı.

Bizde yazdırırdık.

Memur ailesiydik, babam maaşını alınca bakkalın, kasabın, manavın borç defterini sildirirdi, biz yeniden yazdırmaya başlardık alışveriş yaptıkça.

Aslında net hatılıyorum. Rahmetli babam maaşını alınca kâğıt kaleme başvurur, şuraya bu kadar buraya bu kadar yazardı, ertesi günü de dağıtırdı.

Esnafla alıcının çok güzel bir dostluğu vardı.

Bakkallar, o zamana göre bizim bakkal amcalarımız her şeyi bilenlerdi.

Hani her mahallede bir laz bakkal olur ona birini sorun mutlaka bilir denilir ya aynen öyle…

Mahallelerde bakkalar olur ve gerçekten onlar kim kimdir, kime kim gelmiştir bilirlerdi. Sebebi o zaman konuşulurdu, sebebi hal hatır sorulur, çoluk çocuktan söz edilir, gelenden gidenden bahsedilirdi.

Hatta ekmek sayısını artırdığınızda, bakkal amcanız yatılı ya da yemeğe misafiriniz olduğunu bilirdi.

 

İşte Osmanlı döneminde böyle güzel bakkallar varmış.

Şimdi yazımın ana konusuna geliyorum.

Şık bir haketten söz edeceğim.

Ramazan gelince zengin biri bir bakkala gidermiş, gücüne göre, yirmi kişinin ya da daha fazla veya daha azının borcunu ödermiş.

Buna da bakkal sildirmesi denilirmiş.

Bazıları da tümden sildirirlermiş.

Defterde ne kadar yazılı borç varsa silinirmiş.

Bu başlıbaşına bir güzellik!

Bunun güzel olmasının bir diğer anlamıda:

 

Silen de kimlerin borçlarını sildiğini bilmezmiş,

Silinen de kimin kendi borcunu sildirdiğini bilmezmiş.

 

Ödeyen böbürlenmez yani şimdiki söyleme şeklimizle havalara girmez, borcu ödenende ödeyenin karşısında ezilmezmiş.

Bu ne kadar güzel bir düşünce!

 

Daha önce bir yazımda söz etmiştim ama tekrarlayacağım.

Kardeşim Ömer fırınlarda askıya ekmek asılır demişti.

Mesela ekmek almaya gidiyorsunuz, diyelim üç ekmek alacaksınız, beş ekmek alıyorsunuz ve askıdaki fileye ya da torbaya iki ekmeği koyuyormuşsunuz.

İhtiyacı olan gelip oradan alıyormuş. Benim çok hoşuma gitmişti.

Buda öyle gibi ve daha da büyük bir hayır. Ne kadar güzel…

 

Gönül güzelliğinin tarifi varmıdır bilmiyorum.

Gönül zenginliğini anlatmak nasıl mümkün olur onu hiç bilmiyorum.

Bildiğim böyle güzelliklerin olması gerektiği…

Bildiğim yapmamışsak bile birilerinden duyduğumuzda, bu Mubarek Ramazan ayında olmayanlara yardım etmenin saadetini tatmak!

 

Allah rızası için yaptıklarımız ne kadar güzeldir.

Kulun mutluluğu için yapılan ne kadar güzeldir.

 

Mevlana Hazretleri boşuna dememişki:

“Yaratılanı severim, Yaradandan ötürü.”

Yaradanın yarattığı, yaradılanlara yardım etmek hem vicdani hem dini güzellik değil midir?

 

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....