Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '11

 
Kategori
Öykü
 

Zıt Kutuplar: Ayşe ve Gizem 1

Lisedeyken iki samimi arkadaşım vardı. Biri Ayşe’ydi, diğeriyse Gizem. Teneffüslerde üçümüz beraber dolaşırdık. Ayşe’yle Gizem birbirinden tamamen farklı iki karakterdi. Ayşe, 5 çocuklu ailenin en büyük kızıydı. 4 kız, bir erkek kardeştiler. Oğlan en küçüktü. Anlaşılan Türkiye’deki kimi aileler gibi, Ayşe’nin anne-babası da erkek çocuğu buluncaya kadar çocuk sahibi olmak istemişti. Ayşe’nin babası ilkokul mezunu bir işçiydi. Annesinin ise okuma yazması yoktu. Gecekonduda oturuyorlardı. Yalnız baba, en büyük kızı Ayşe’ye çok güveniyordu. Onu mutlaka okutmak istiyordu. “Gömleğimi satar onu okuturum” diyordu. Nitekim Ayşe, zaten çok başarılı bir öğrenciydi. Lise 2’de okul birincisi olması da bunun kanıtıydı. 

Gizem’e gelince… Gizem’in anne babası profesördü. Gizem yaz tatillerinde yazlığa giden, yurtdışında anne babasının görevi gereği bulunmuş, hali vakti gayet yerinde biriydi. Doğuştan sağlık problemleri vardı. Fakat hiç yılmayan azimli ve başarılı bir öğrenciydi. Kendini kanıtlamak ve aşmak için, okulun voleybol takımına girmişti. Sağlık problemlerinden dolayı anne-babası onu, evlerinin yakınındaki bir devlet lisesine göndermeye karar vermişti. Bu yüzden Gizem, istediği halde kardeşi gibi koleje gidememişti. En büyük kusuru ise, çok övünmesiydi. Anne babasıyla, yurtdışı gezileriyle, sevgililerinin adediyle övünürdü. Evet, üçümüz hep beraberdik. Ama Ayşe, Gizem’i hiç sevmezdi. Onun kendini beğenmiş tavrından hoşlanmazdı. Bense Gizem’in zayıflıklarını kapatmak için üzerine bir savunma zırhı geçirdiğine inanıyordum. Birgün Gizem’i hüngür hüngür ağlarken yakaladım. Sevgilisinin kendisiyle dansetmek istemediğini, dansa onu kendisinin kaldırdığını anlattı. Konu, dünyaya gelmek istemediğine, ailesini hayal kırıklığına uğrattığına, çünkü onların erkek ve sağlıklı bir çocuk istediğine kadar geldi. Onu teselli etmeye çalıştım, ama sanırım başarılı olamadım. 

Ayşe ise, popüler gözüken, ama aslında yalnız bir kızdı. Arkadaşı azdı. Okul birincisinin bizim sınıfta olduğunu öğrenen kimi kişiler, onu ziyarete geliyorlar, onunla tanışmak istiyorlardı. Onun sıra arkadaşım olduğunu söylediğimde ne kadar şanslı olduğumu söylüyorlardı. Ayşe, maddi durumunun iyi olmamasından dolayı üzgündü sanki. Ailesi de tutucuydu. Bir sınıf arkadaşımız bizi doğum gününe çağırmıştı. Ayşe, gelemeyeceğini, ailesinin izin vermeyeceğini söyleyerek ağlamıştı. Ayşe, okuldan biraz uzakta bir semtte oturuyordu. Bu yüzden okula yürüyerek geliyordu. Maddi zorluklarına rağmen, okulun en başarılı öğrencisi olması öğretmenlerinin hayranlığını kazanmıştı. 

Ben sanırım Gizem’le daha samimiydim. İkimizin daha çok ortak noktası vardı. İkimizin de en sevdiği ders İngilizce’ydi. İngilizce dersi başlamadan önce heyecanlanır, mutluluktan uçar, birbirimize ödevimizi yapıp yapmadığımızı sorardık. Ayşe için ise, bütün dersler birdi. Zaten hepsinde çok başarılıydı. Özellikle sevdiği bir ders yoktu. (Devamı İkinci Yazıda...) 

 
Toplam blog
: 111
: 670
Kayıt tarihi
: 01.02.11
 
 

ODTÜ Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği mezunuyum. İlgi alanlarım edebiyat, sinema, tiyatro, TV..