Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Ziyafete davetlisiniz

Ziyafete davetlisiniz
 

Hayatta başarılı olmak, sağlıklı mutlu ve huzurlu bir yaşam herkesin ana dileğidir. Ancak Günlük rutin işlerimiz,ailemiz,patronumuz,iş arkadaşlarımız,ulaşımda harcadığımız yol çilemiz ve bunların sürekli tekrarlanan bir monotonlukta olması çoğu zaman bizi çok sıkar, bu bazen depresyona girmemize mutsuzluğa yol açar ve o an herşey daha kötü gitmeye başlar. Geldi mi üst üste gelir...

 
Ancak Yaşamı güzel yapan sürprizlerle dolu olması, her an yeni ve farklı bir şey olabilir ve hepimiz bu ümidi yüreğimizde taşırız. Hepimizin hayatta inişli çıkışlı dönemleri olmuştur. Ve olmaya devam edecek. Bazen buna kader ya da şans desek de, çoğu zaman bu bizim elimizde...
 
Hayat, ramazanlarda sokaklara kurulan uzun, büyük iftar sofralarındaki ziyafetlere benzer. Herkes davetlidir, Ancak herkes oturacak yer bulamaz. Bunun nedeni  Belkide, hayatımızda yaptıklarımızın  çok önemli bir yer tutuyor olması kadar  yapmadıklarımızın da hayatımızı şekillendiriyor olmasıdır. Bu nedenle Hayat sofrasında güzel bir yer kapabilmek içinde  doğru zamanda,doğru yerde, doğru şekilde ve doğru şeyi yapıyor/yada yapmıyor olmalıyız.
 
Zamanı iyi ve üretken kullanmakla ilgili düzenlenen kurslarda anlatılan bir hikaye vardır; Bir gün Bir üniversite hocası, sınıfa elinde bir bir kavanozla gelir. Ve öğrencilerine;
 
"Haydi, küçük bir deney yapalım,"der.
 
Masanın üzerine elindeki kocaman kavanozu koyar. Sonra bir torbadan irice kaya parçaları çıkarır. Dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine bu kaya parçalarını yerleştirir. Ve Kavanozda taş parçası için yer kalmayınca sınıfa sorar:
 
"kavanoz doldu mu?"
 
sınıftaki herkes:
 
"evet , doldu" yanıtını verir.
 
"demek doldu ha!" yanıtını verir hoca. Hemen eğilip bir kova küçük çakıl taşı çıkartır. Kavanozun tepesine döker. Kavanozu eline alıp, sallayarak küçük parçaların büyük taşların sağına soluna yerleşmesini sağlar.
 
Ve yeniden sorar öğrencilerine;
 
"Kavanoz Doldu mu?"
 
işin sanıldığı kadar basit olmadığını sezen öğrenciler;
 
"Hayır,tam da dolmuş sayılmaz," derler. "Aferin!" der hocaları. Masanın altından bu kez de bir kova dolusu kum çıkartır. Kumu kaya parçaları ve küçük taşların arasındaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar döker. Ve yeniden sorar:
 
"Kavanoz doldu mu?" "Hayır, Dolmadı!" diye bağırır öğrenciler. Yine "Aferin!" der Hoca. Bir sürahi su çıkarıp kavanozun içine dökmeye başlar.
 
Daha sonra şunu sorar; " Bu gördüklerinizden nasıl bir ders çıkardınız?"
 
Atılgan bir öğrenci hemen cevap verir; " Şu dersi çıkarttık. Günlük iş programınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni işlr için zaman bulabilirsiniz."
 
"O da doğru ama.." demiş Hoca. "Çıkartılması gereken asıl ders şu:
 
"Eğer Büyük taş parçalarını  baştan kavanoza koymazsanız, daha sonra asla koyamazsınız." Ve ardından herkesin kendi kendisine sorması gereken soruyu sormuş:
 
"Hayatınızdaki büyük taş parçaları hangileri, onları ilk iş olarak kavanoza koyuyor muyuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup, büyük parçaları dışarıda mı bırakıyoruz? 
 
marka-marka.org
 
Toplam blog
: 42
: 1562
Kayıt tarihi
: 13.01.12
 
 

Merhaba,  Hakkımda bilgi vereceğim bölümler  en zorlandığım bölümlerden birisidir her zaman. Oldu..