Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '07

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Zonguldak limanında bir kaç saat.

Zonguldak limanında bir kaç saat.
 

Ellidört yaşıma geliyordum.
Bu güne dek oraya gitmek hiç kısmet olmamıştı.
Bu gün nihayet gittik.
23 Nisan Çocuk Bayramı nedeniyle eşimi ikna edip yürüyerek çarşıya indiydik.
Bayram coşkusu içinde, hanidir aklımda olan o yerden resim çekmeyi çok istedim.
Şansımı bir deneyeyim dedim.
Bir saatlik yürümeyle varılan ''kozlu beldesine gidelim ''dedim önce.
Eşim daha cevap vermeden,
-ya da deniz fenerine gidelim diyiverdim.Orası daha yakındı sözde! Kabul etti.
Yola koyulduk.Zaten karşımızda duruyordu.Yıllardır da oradaydı !
Limanın arkasından dolaşarak, mendireğe geldik(uzunluk 760mt)
Mendireğin blog taşlarından birinde şu yazılıydı:1036/13.8.951
Liman benden iki yaş büyükmüş , yeni öğrenmiş oldum ve onca yıldır bu yazıyı dalgalar bile silememişti.
Devasa kayaların üzerinden atlaya, atlaya deniz fenerine ulaştık.
Bu yere, ben yaşlardaki bir kadının sanmıyorumki ayağı değmiş olsundu.
Ben basmıştım...
Merdivenlerini tırmanmaya başladığımda çocuk gibi sevinçliydim.
Bizden başka annelerinden habersiz geldikleri belli olan bir kaç küçük çocukla, biz yaşlarda iki, üç adam vardı. Hava çok güzel , pırıl pırıldı .
Hükümet binasına asılan bayrakların dalgalanması buradan da görülüyordu.
Yedi tepeli Zonguldak, yemyeşildi.
Kışın tüten bacalarının dumanından eser yoktu.
Bol, bol Zonguldak'ın resmini çektim.
Yıkılmaya başlanan(sözde durdurulmuştu) kömür lavuarının son halini beynime nakşettim.
Balık tutanlara ''rast gele'' dedim.
Yaşadığıma , denizden gelen yosun kokuları eşliğinde , esen rüzgarı derin bir nefesle içime çekerek , şükrettim.

Aynı sevinçle geri dönerken, mendireğin bitimindeki çardakta orada rastladığımız, muhtar olan, eski bir dostla çaylarımızı yudumlarken sohbet ettik. Beraberce Zonguldak'ı ölçtük biçtik.

Oradan da eve yürüyerek dönmeye karar verdik, buraya tekrar gelme sözüyle istemeyerekte olsa yerimden kalktım. Bu kez hep yukarıya tırmanacaktık.
Malum Zonguldak merdiven ve yokuşların şehridir.

Dönerken cadde kenarına yeni dikilen fidanların hain ellerce kırıldığını gördük... Üzüldük.
Ve aynı yere inatla üçüncü kez dikilmişlerdi.Üçüncü kezdir de kırılıyorlardı.Kime ne yapmıştı ki onlar?
Bir çok kişiyle selamlaştık. Ayak üstü dertleştik.
Yürümenin faydaları ve zararlarıydı bunlar.
Olan biteni görüyorduk !

Eve yaklaştığımızda akşam olmak üzereydi .
Ben eve, eşim hakettiği(beni gezdirdi ya) kahvehaneye yollanırken,
-Artık gözlerim açık gitmez , nihayet fener aklımdan çıktı dedim.
Gülüştük...
Daha gidecek çok yerler bulacağımı eşim çoktan biliyordu ...
Bir daha dememe gerek yoktu;))

 
Toplam blog
: 285
: 1333
Kayıt tarihi
: 09.12.06
 
 

Zonguldak doğumluyum. AÖF Mezunu olup, üç çocuk annesiyim. İki de torunum var. Şiir, doğa yürüyüş..