Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '13

 
Kategori
Siyaset
 

Zoraki Anayasa

Zoraki Anayasa
 

Çok özgürlükçü bir ülkeyiz. Katil Abdullah Öcalan geçen günlerde kitabı için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle katılımcı, özgürlükçü bir anayasa göremezsiniz! İşin uç boyutları bir yana son 5 yıldır hükümet tarafından değişikliklerin dayatmayla yaptırılması anlayışı istikrarlı bir şekilde sürüyor. “Sivil Anayasa” teması altında yaklaşık 2 yıldır kamuoyu oluşturulmaya başlanıldı. Darbe Anayasası istemiyoruz diyen STK’lar türedi, kamuoyu araştırma sonuçları çarşaf çarşaf yayınlandı, yeni Dünya’nın önder ülkesi Türkiye’nin anayasasını değiştirmesi gerektiğini, mevcut anayasanın ihtiyaçları karşılamadığı nutukları atıldı. Burhan Kuzu’nun anayasa ile ilgili açıklamalarına bakınca: 130-140 maddeden oluşacağı, Mayıs ayına kadar sürebileceği, birçok kurum ve kuruluşun görüşlerinin alındığını belirtmiştir.

Tabloya yukarıdan bakınca görünen tablo şu; eski maddelerin birçoğu aynen yazılıyor, bazısında kelime değişiklikleri oluyor, toplumdaki bazı isteklerin karşılığı yazılıyor. Bu aşamalar gayet güzel bir şekilde ilerliyor. Niye? Çünkü sadece bir iki cümle değiştirerek var olanı yazıyorlar. Peki, patırtı nerede kopuyor? Ülke geleceğini belirleyecek siyasi kavramlarda. Eee söz konusu başkanlık olunca, verilen sözler olunca, dayatılan Türkiye Milleti kavramı olunca işin renginin değişmesi yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır.

Uzlaşamama! Komisyonundaki vekillerin televizyon açıklamalarını dinleyince insan hani özgürlükçü, katılımcı, sivil anayasa olacaktı diyesi geliyor. İşte komisyondaki kabul edilmeyen bazı konular: Basın Özgürlüğü, Çalışma yasakları, sosyal güvenceler, grev hakları…

Anayasalar tepki sonucu oluşmamalı. Nitekim 1961 anayasası değiştirilen anayasaya tepki olarak oluşturulduğu için problemler yaratmaya başlamıştır. Zira 1982 anayasası da benzer durumu ifade etmektedir. Uzlaşma kültüründen uzak, dayatmacı anlayışa mensup, hiyerarşi yönetiminde anayasaların yazılamayacağı açıktır.

Darbe anayasası ile yönetiliyoruz diye kimse çıkıp söylenmemeli, geçen süre zarfında gerek Avrupa Birliği etkisiyle, gerek iç etkenlerle anayasanın 3 te 2 sinin değiştiğini yüzünüze çarparlar.

Ancak şunu da savunmak gerekir ki özellikle 1995, 2001 ve 2004 değişiklikleri ile temel haklar kısmında ciddi iyileştirmeler yapılmıştır. Ancak, tüm bu değişiklikler yapılırken başlangıç kısmı başta olmak üzere Anayasanın geneline yansıyan devletçi ve otoriter ruh da korunmuştur. Dolayısıyla, yapılan ilavelerle adeta yamalı bohçaya dönen anayasanın ruhu ve bedeniyle bütün, kişilikli ve özgürlükçü bir metine yerine bırakması gerekmektedir.1

Anayasanın hazırlanma yöntemini niye bu kadar konuşuyoruz? Çünkü anayasanın içeriği kadar hazırlanma yöntemi de meşrutiyetini kazandıracaktır. İleriki zamandan geriye bakıldığında halkın % 60 i destek vermiş, sürekli tartışmalar çıkmış, o zaman bu anayasada demek ki katılımcı değilmiş diye yine sorunlar çıkacaktır. Dolayısıyla ülke siyasetini etkileyen, etkileyecek konularda Hükümet politikası değil Devlet politikasının esas alınması hazırlanacak olan anayasanın uzun ömürlü olmasını sağlayacaktır.

“Dünya’da anayasa yapım süresi ortalama 17 aydır”, diyerek süreci karmaşıklaştıran zihniyet, anayasalar genel olarak toplumdaki siyasal, sosyal, hatta ekonomik temel tercihleri içeren temel maddelerden oluştuğunu bilmeyip, Türkiye’nin kendine özgü sorunlarından, içinde bulunduğu koşullardan ve geçmişindeki tecrübelerinden habersiz, adeta macera arar gibi bilinmeyen denizlerde yüzülmesinden ziyade ne kadar sürecekse sürsün olgunlukla hazırlanacak olan anayasanın sağlayacağı katma değerden habersizdir.

Her şeyi aceleye getirmekte ısrar eden siyasetçilerimiz, anayasanın hazırlanma yöntemi olan uzlaşma, tartışma, katılım, referandum aşamalarını atlayarak “biz halka gider kabul ederse eder” anlayışıyla referandum öncesi mitinglerle halka anlatmaya çalışacak. Umarım hükümet böyle bir yöntem izlemez. Zira bu sefer büyük bir sürpriz ile karşılaşması muhtemeldir.

Tartışmaların boyutu büyürken, ülkenin gündemini hükümetin istek ve beklentilerini karşılayan maddelerden çok, ülke gündemini, güvenliğini ve katılımını belirten konularda uzun soluklu tartışmalar yapmak, ülkenin hafızasını güçlendirmekle kalmayıp, belirli bir bilinç düzeyine de ulaşılmasını sağlayacaktır.

Ve Başbakanın çıkıp, mart sonuna kadar bu anayasa bitmeli yoksa kendi metnimizi referanduma götürürüz diye işi aceleye getirmesi, acil yetiştirilecek bir şeyin mi olduğu, Türkiye’deki Kürt sorunun çözümünde var olan anayasanın İmralı’daki caninin yol haritasını sekteye mi uğrattığını, çevre ülkelerde gerçekleşen ya da gerçekleşecek olan problemlerin çözümünde Türkiye’nin yine öncü karakol gibi davranmasını engelleyen bir şey mi olduğu, Başbakanın kafasındaki düşünceleri gerçekleştirmek için istediği Başkanlık sistemini oldu bittiye mi getireceği sorularını akıllara getirmektedir.

1 http://www.bilgesam.org/tr/images/documents/rapor11.pdf?phpMyAdmin=%2CgYP

bTjUpe-SMJALbPi6PHJdiV4.

 
Toplam blog
: 26
: 946
Kayıt tarihi
: 22.06.08
 
 

Ben ÖZGÜR YALÇIN. Kimya Mühendisiyim. Siyaset, Politika, Bilim alanlarında bilgi edinmeye ve bunu..