Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '11

 
Kategori
Eğitim
 

Zoraki Kene Tatili...

Zoraki Kene Tatili...
 

Zoraki Kene Tatili Gazete Haberi


Sayın okuyucu, siz olayı gazete haberi olarak okudunuz. Bir de bizden dinleyin bakalım: 

Efendim, okul müdürünün kursta olduğu bir gün, üçüncü sınıfların birindeki bir öğrencinin bir kitabının bir köşesinde, kimliği tespit edilemeyecek düzeyde çirkinliğe sahip bir hayvan bulunur; biz buna şimdilik "kene" diyelim. Tarihi anlamaya ya da yorumlamaya çalışırken temel kural vardır ya, "her şey ancak kendi koşullarında gerçek anlamını kazanır" diye. O günler, keneyle ilgili haberlerin gündemi meşgul ettiği, kene görmüş insanlarla canlı bağlantıların yapıldığı, muhabirlerin, Reha Muhtar'ın habercilik heyecanıyla en son kene gelişmelerini aktardığı günlerdir. Tam da böylesi bir dönemde bir kitap arasından kimliği tespit edilemeyecek düzeyde çirkinliğe sahip bir "kene" hayvanının bulunması ve öğrencinin, şüpheli hayvanı öğretmenine bildirmesi, öğretmenin, durumu acil koduyla müdür yardımcılarına iletmesi, müdür yardımcılarının yine acil koduyla durumu ve kimliği tespit edilemeyecek düzeyde çirkinliğe sahip o "kene" hayvanını en yakın sağlık ocağındaki doktora iletmesi, doktorun da, "sağlık ocağındaki görev dağılımı nedeniyle kimliği tespit edilemeyecek düzeyde çirkinliğe sahip "kene" hayvanlarıyla yan odadaki doktorun ilgilendiğini ve bu yönlendirme sonucu durumun yine acil koduyla o doktora ietilmesi, doktorun yüzde doksan güvenle "bu hayvan kimliği tespit edilemeyecek derecede bir çirkinliğe sahip olsa da, kene hayvanı olabilir, durum derhal ilçe sağlık grup başkanlığına iletilmelidir" demesi üzerine, denildiği gibi ilçe sağlık grup başkanlığının aranarak, "madem ki, kimliği tespit edilemeyecek derecede bir çirkinliğe sahip o hayvana yüzde doksan güvenle "kene" teşhisi konmuştur, ilgili sağlık ocağı tarafından gereken yapılmalıdır" talimatı üzerine akılların yeterince karışması ve bundan sonraki aşamalarda da daha da karışacağının anlaşılması üzerine, okul müdürü telefonla aranır. Sayın okuyucu, bu bir saat içinde okulun olağanüstü bir duruma girdiğini, daha doğrusu bir krizle karşı karşıya kalındığını söylememe gerek yok. O anki işimiz, kriz yönetimi. O anda, koridorda, bahçede ya da sınıfta birisi çıkıpta aniden, "Eyvaaah, Keneee..!" diye bağırsa, panik ve izdiham olacağı kesindir. Başta ilgili sınıfın ilgilileri olmak üzere, doğru birşeyler yapılmaması durumunda, ertesi gün bir çok öğrencinin, durun, daha gerçekçi olalım, öğrencilerin çoğunun okula gelmeyeceğini görmek için, "bilici" olmaya gerek olduğunu sanmıyorum. 

Bu arada ilgili sınıfın öğrencilerinin, kimliği tespit edilemeyecek derecede bir çirkinliğe sahip kene hayvanı tarafından ısırılıp ısrılmadığının belirlenmesi için kontrolü yapılır. Kimsede, endişeye mahal verecek bir durum olmayınca, yüreğe serpilen sudan sonra gönül feralığı ile okulun müdürü aranır. Okul müdürü, okulun kriz yönetimi konusundaki becerisinin denenmesi amacıyla olsa gerek, danışman edasıyla gereğinin yapılmasını söyler: 

- Konuyu yetkililere iletmemizde son derece fayda vardır... 118 bilinmeyen numaralar servisinden Alo Sağlık hattı aranarak, ne yapılması gerektiği sorulmalıdır. 

Müdür yardımcıları tarafından "Alo, bilinmeyen numaralar servisi mi?" aranarak, "Alo, sağlık hattı mı?" na ulaşılır. Durum, telefondaki ilgiliye aktarılır. Durumu ilgiyle dinleyen telefondaki ilgili, "falanca hastanenin aranmasını, o hastanede kimliği tespit edilemeyecek derecede bir çirkinliğe sahip kene hayvanlarının yarattığı sıkıntılara anında müdahele etmek üzere bir kriz masası oluşturulduğunu" söyler. İlk defa bir "kriz masası" ile irtibata geçilecektir. İlgilinin dediği gibi, o hastane aranır. Telefondaki ses, kriz masasının başındaymış gibi değil de, kahvaltı masasının başındaymış gibi bir sesle: 

- Çocuk kaç yaşındaymış, bilginiz var mı, diye seslenir.
- Dokuz yaşında, bilemediniz on...
- Küçükmüş, biz ondört yaşından küçüklere müdahale etmiyoruz.
- Öyle miii, tüüüh... Sayın yetkili, biz sizi müdahale edersiniz diye kendimizi hazırlamıştık. Kene hayvanı elimizde, büyük bir öğrenciyi ısırmasını temin edebiliriz.
- Bırak şimdi dalga geçmeyi, siz bi hıfzıssıhhayı arayın bakalım, hem adamlara iş çıkar, akşama kadar boş boş oturuyorlar. 

Efendiiim, hıfzıssıhha aranır. "Kimliği tespit edilemeyecek derecede bir çirkinliğe sahip kene hayvanını bir kutuya koyup muhafaza etmemiz" istenir. Çünkü, hıfzıssıhha yetkilileri en kısa zamanda ilgili kene hayvanını okuldan alıp inceleyecekler ve zararlı mı yoksa, kimliği tespit edilemeyecek derecede bir çirkinliğe sahip olmasından dolayı etrafına yaydığı itici duygulardan gayrı bir zararı yok mudur, bize derhal söyleyeceklerdir. Müdür yardımcıları hıfzıssıhha yetkililerinin bu yakın ilgisinden dolayı çok mutlu olmuşlardır. 

Efendim, durmak yoktur, şimdi çalışmak zamanıdır. Müdür yardımcıları tarafından hemen ilçe belediyesi aranır, durum aktarılır, okulun ilaçlanması istenir. Bu arada okulun müdürü telefonla da olsa devreye girer. "Madem ki okul ilaçlanacak, kıyı bucak ilaçlanmadık hiçbir yer bırakılmasın, okul bahçesi, duvar dipleri, hepsi ilaçlansın. Güven arttırıcı önlemler şart..." Tabiidir ki, okul ilaçlanacağı için de, öğretmenleri aracılığı ile durum öğrencilere izah edilir, yarın okula gelmemeleri istenir, çünkü, kimliği tespit edilemeyecek derecede bir çirkinliğe sahip kene hayvanı yüzünden okulun "zoraki kene tatili" olduğu söylenir. Okulda ne kadar çocuk varsa hepsi, bu işe çok sevinmiş, hiçbirisi okuldan geri kalacağı için, "vah vah vah, tüh tüh tüh" gibi üzüntü beyan eden sözler kullanmamışlardır. 

Kıdemli olan müdür yardımcısı kıdemsiz olan müdür yardımcısına dönerek: 

- Benden daha kıdemsizsin ama, yine de sorayım. Bu çocuklar bu işe neden bu kadar sevindiler ki?
- Vallahi ne bileyim... Benim kıdemim bu soruyu yanıtlamaya yetmiyor. Okulun müdürüne soralım mı?
- Boş veeer, vazgeçtim. O şimdi bize bir sürü şeyden bahseder, soru sorduğumuza pişman eder. Biz ilçeyi arayalım da, "durum bundan bundan bundan ibaret, okulu 'zoraki kene tatili' yaptık" diyelim. 

İlçeye bilgi verilir. İlçe, "Bu iş ilin kulağına gitmez inşallah..." diyerek, her ne kadar zaten 'zoraki kene tatili' vermiş olsak da, ilçe hıfzıssıhha kurulunun toplanarak "eğitim öğretime bir gün ara verilip verilmeyeceğine karar verileceğini, durumu bize bildireceğini" söyler. Bu arada da basına bilgi vermememiz konusunda sıkı sıkı tembihler. 

O günün akşamı, yaklaşık bin evde ve yine yaklaşık beş bin kişi tarafından, kimliği tespit edilemeyecek derecede bir çirkinliğe sahip kene hayvanının sohbeti yapılır. Sohbetler sırasında kene hayvanı boş bardağa konur, susuz kalır, dolu bardağa konur, boğulacak gibi olur, sonra kendi haline bırakılır hayvan... Sabah olduğunda okul bir güzel ilaçlanır. İlaçlama biter bitmez okulun müdürü yine telefondadır: 

- İlaçlama işi, kimyasal bir eylemdir. İlaç artıklarının yavrulara zarar vermemesi için "güven arttırıcı önlem" olarak, okul baştan aşağı, tepeden tırnağa, köşe bucak, didik didik temizlenmelidir. Masalar, sıralar, pencereler, dolaplar, panolar, kapılar ve dahi kapı kolları bile deterjanla temizlenmelidir. Durum, öğretmenlere ve öğrencilere, dolayısı ile velilere aktarılmalıdır. "Bizim aldığımız önlem, ilgililerin bilgisine sunulduktan sonra güveni arttırabilir." Hıfzıssıhhadan bir haber var mıdır?
- Öğlen aradık "bu hayvanı ne zaman alacaksınız bizden" diye, "kene hayvanıyla vedalaşmamızı, arkadaşlarının gelmek üzere olduğunu" söylediler.
- İşteee, hıfzıssıhha budur. Bu iş bittikten sona ilgili kuruma derhal teşşekkür ziyareti yapılsın.
- Aynı fikirdeyim. Müdürüm, bir araba sesi duydum, belki de geldiler bile. Telefonu kapatıyorum, gidip bir bakayım...
- Elbette, hıfzıssıhhayı bekletmeyelim. Hadi kolay gelsin. İyi haberlerinizi bekliyorum. 

İlaçlama biter, okul saatlerce havalandırılır, sıkı bir temizlik yapılır, yarına hazırdır okul ve güven artmıştır. Kriz, müdür yardımcıları tarafından gereği gibi yönetilmiştir. Artık gazeteciler istedikleri kadar gelebilirler. 

Aradan üç gün geçer. Zaten, kimliği tespit edilemeyecek derecede bir çirkinliğe sahip kene hayvanı, zafiyetten dolayı hayvanlıktan bile çıkmak üzeredir. Durumun farkında olan okul müdürü, açlıktan susuzluktan perişan olan kene hayvanını bu durumdan kurtarmak ve çorbada tuzu olsun istemektedir: 

- Alooovvv, orası hıfzıssıhha mı?
- Eveeet, burası hıfzıssıhha, niye sordunuz?
- Efendim, ben falan okuldan arıyorum...
- Haaa, şu okul... N'aptınız kene hayvanını?
- Duruyor, yalnız hayvan gitmek üzere. Ne zaman gelir sizinkiler?
- Yahuu bizimkiler daha gelmediler mi? Hemen arıyorum, derhal oraya bir ekip yönlendiriyorum.
- Allah tuttuğunuzu altın ets... Tüüühhh, telefonu kapattı. "Sizin gelmeniz zaman alacaksa, bu hayvana bişey yedirmek lazım. Ne verelim buna?" diye soramadan kapattı. Şimdi tekrar arasak kızarlar. "Devletin resmi dairesini fasit döngüye sokmayın..." derler. 

Yeni bir kriz doğmak üzeredir: Kene hayvanı ne yer? 

Sayın okuyucu, bu örnek olay okulunuzda yaşanmış olsaydı, neler yapılacaktı? 

 
Toplam blog
: 17
: 3175
Kayıt tarihi
: 09.02.11
 
 

Eğitimciyim. Yaklaşık on yıldır eğitim yöneticiliği yapıyorum. Eğitim yönetimi ve öğretmenlik mes..