Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

09 Aralık '14

 
Kategori
Güncel
 

Zorla Öğretmek mi? “ Bir Atı zorla suya götürebilirsin ama zorla su içiremezsin.”

Zorla Öğretmek mi? “ Bir Atı zorla suya götürebilirsin ama zorla su içiremezsin.”
 

Eğitilmiş bir insan şunu iyi biliyor ki, “uygarlık geleceği, cehalet geçmişi deşeler!” Bu nedenle daha detaya girmeyeceğim. Çünkü bu gün “Osmanlıcayı” savunalar bile Türkçenin nasıl bir verimli dil olduğunu ve onun sayesinde köylerinde, kırsalda ve h


Milli Eğitim'de ve siyasette şu an tartışılan “Osmanlıca öğrenimi” gerçek bir ihtiyaçtan mı doğmuştur, yoksa bir gündem oluşturmak için midir?

Gerçekten amaç “dedelerimizin mezar taşını okuyup” ilim irfan sahibi olmak mıdır, yoksa cumhuriyet kazanımları ile hesaplaşma mıdır?

Her şeyden önce herkes gerçekçi olmalı, gerçekçi bir şekilde sorunları tartışmalı.”Osmanlıca” geçmişimize ait ve öğrenilmesi oldukça zor olan Arapça, Farsça, Türkçe karışımı olan bir dildir.

Bu yüzdendir ki Osmanlı döneminde okuryazar sayımız ve basılı kitap sayımız oldukça düşüktü.

Cehalet yaygındı. Bu yüzden okumayı bilen birisi en iyi yerlerde iş bulabiliyordu.

“Kâtip”lik en gözde devlet memurluğu idi.

Cumhuriyetle birlikte yapılan devrimlerle ülkemiz insanında gözle görülür bir gelişme ve kalkınma gerçekleşti.

İlkokullarda 5-6 yaşında ki çocuklara çok kolay bir şekilde okuma yazma öğretildi. Okumayı öğrenen sorup sorgulamayı ve araştırmayı öğrendi.

Çağın ihtiyaç duyduğu alanlarda ve daha fazla insan kaynaklarına sahip olduk. Bilimsel araştırma ve incelmelerde dünya da söz sahibi olduğumuz alanlar yarattık.

Bu anlattıklarımı ve daha fazlasını bu ülke insanı çok iyi bilmektedir. Eğitilmiş bir insan şunu iyi biliyor ki, “uygarlık geleceği, cehalet geçmişi deşeler!”

Bu nedenle daha detaya girmeyeceğim. Çünkü bugün “Osmanlıcayı” savunalar bile Türkçe'nin nasıl bir verimli dil olduğunu ve onun sayesinde köylerinde, kırsalda ve her yerde eğitim alarak bir yerlere geldiklerini iyi biliyorlar.

“Cehaletle savaşmanın yolu eğitimden geçer.” Cahil bırakılmış uluslar, içinde bulunduğu çağla yarışamazlar. Bu nedenle ülkeler eğitime daha çok kaynak ayırmakta ve insan kaynaklarını geliştirmektedirler.

Dünyanın hiçbir yerinde, yıllarını eğitime vermiş, kendisini bu yola adamış eğitimcileri ve eğitim yöneticilerini hiç ülke bir gece de harcamamıştır.

Cahil her zaman geçmişte kalan güzel günlerin anısına sığınır.

Çünkü yeniliğe açık değildir. Sermayesi anılarıdır ve birilerinin anlattığı anılardır.

Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkarken de, Eski Türkçe'nin “Araplaşma” yahut “geriye gitme” değil; memleketin bin küsur senelik kültürü olduğunu da bilmemiz gerekir. Geçmişimize sahip çıkarak geleceğe bakabiliriz. İddialaşarak değil, siyasallaştırarak değil, bir kesimin sahip olduğu miras olarak değil bu milletin ortak kültürü ve geçmişi olduğundan öğrenmek isteyenlerde fırsat verilmeli ve sorun olarak görülmemelidir. Bu nedenle de Osmanlıca'nın okunacak şekilde öğretilmesinde fayda vardır. Sadece öğretilebilir diye düşünüyorum. Çünkü eğitim dili olması artık mümkün değildir.

Dersin adı, Osmanlıca mı, yoksa Eski Türkçe mi olacak. Önce buna bir karar verilmeli ve ardından,”seçmeli mi, zorunlu mu?” olacak konusu tartışılmalıdır.

Zorunlu olacağını sanmıyorum. Geçmişimizi öğrenmenin bir araştırma konusu olmasından dolayı tercih eden bu dili öğrenmelidir.

Mesele sadece “dedenin mezar taşını okumak” meselesi değildir. Eğer geçmişi irdeleyecekse, bugüne bir değer katacaksa neden olmasın?

Ama zorla değil, zorlama ile değil. “Bu benim siyaset anlayışım” demekle değil, Ben yaptım oldu bitti” mantığı ile değil. Ortak payda bulunarak, nefret ettirerek değil, sevdirerek…

Unutmayalım ki; “Bir Atı zorla suya götürebilirsin ama zorla su içiremezsin.

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…

 

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..