Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Zulala bonzai...

Zulala bonzai...
 

"İçmişim başım dönüyor, dönüyor; herşey durmadan dönüyor " diye şarkı söylüyordu Fecri Ebcioğlu; hep birlikte eşlik ediyorduk ki yaşımız + 18 altı!...

Şimdi olsa RTÜK el atardı, kesin!

Bonzai'nin şarkısı var; zulala zulala Bonzai diyor, eller havada şıkıdım şıkıdım; RTÜK'ün ruhu duymuyor!

(Hoş, yıllardır ilköğretim okullarının önünde bekleyen zehir satıcılarından söz ediyoruz ama bir tık yoktu! Sanki "göz yumulur gibi" bir sessizlik yetişkin insanların sigarası ve içkisiyle uğraşıp duruyordu! Bunun sağlıkla ilgisi olduğunu öne sürenlerin ilk önce okul önlerindeki tehlikeyle uğraşmaları gerekiyordu! Lakin; yetişkinlerin içki ve sigaralarına koydukları vergilerdi demek ki aslolan!)

******

"Hasretinden prangalar eskittim" diyen Ahmed Arif hayranıyım dediğimde bana "siyasal görüşüm" hakkında ahkam kesiyorlar; hasretinden prangalar eskiten bir şairin duygularının herkes için geçerli olabileceğini düşünemiyorlar, demek ki!

Ne yazık!

Ahmed Arif, bu şekilde malzeme olmayı kendine yediremezdi, muhtemelen!...

******

"Başın öne eğilmesin" diyerek büyüyen bizler aynı zamanda Ajda'nın "Hoşgörsen" şarkısını da dinledik; burun kıvırdığımız arabesk "Batsın bu dünya!" şarkısı başladığında eşlik etmeyenimiz olamadı!

Ama yani; batsındı bü dünya!...

O ne müthiş bir müzik, nasıl bir performans ve herkese hitap eden güfte!...

******

Cem Karaca'nın "Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete" şarkısıyla aydınlandık; İlhan İrem'in yumuşak sesiyle göllere daldık...

Neşet Ertaş "Cahildim dünyanın rengine kandım" diyordu ve bizlerin yürekleri gümbügümbür atıyordu!

Bizler; ilkokulda folklör oynamış, "Türküm, doğruyum, çalışkanım"ı şiar bellemiş, ne zaman okumak sırası bize gelecek diye heyecanla beklemiş kişileriz!

Gün gelip de elimizde mikrofon, "Türküm, doğruyum, çalışkanım!" dedik; belki en tembellerden biriydik ama o an kendimizle gurur duymaktan çekinmedik!

******

"İnsanlar görünüşleriyle karşılanır, kişilikleriyle uğurlanır" sözünü o zamanlarda bilmezdik! Ancak, verilen eğitimin "kişiliklerimizin" oluşması için yardımcı olduğunu görmezden de gelemeyiz!

Laf olsun diye şiir okutturmadılar, aynı şekilde "yaz bir kompozizyon, uygun olursa açılışta okursun!" dediklerinde de sözlerini tuttular!

Kişiliklerin oturması için gerekli faktörler vardır; önce ailedir, sonra okul, sosyal çevre falan diye uzar gider...

İlk basamakta problem varsa, sonraki basamaklar zor atlatılır!

******

Sezen Aksu "aşk" ile başlarken aslında sevgiyi, insanın en gerçek halini anlatıyordu ki bu yüzden hepimiz kendimizden hep birşeyler bulduk ve o yüzden bağıra-çağıra eşlik ettik!

Siyasal görüşlerini paylaşmaya başladıktan sonra irtifa kaybettiğini söylemek gerek! Zira; insan halinin saf gel-gitleriydi O'nu bize yakınlaştıran; siyasal görüşlerine katılmadığımız an soğumamız da gerekmiyordu ancak o bilinç içinde olmayan halk arsızca daha da bilinçsizleştiriliyordu ki neredeyse iki+ iki = 4 eder diyemeyecek hale gelmiştir!

Bir; hakikaten bilmiyor olabilir; iki: Cumhurbaşkanım, başbakanım ne der? Dört derlerse dörttür, demezlerse değildir!

******

"Güzel günler göreceğiz çocuklar" demişti Nazım; kötü günlerden güzel günlere şahit olan anne-babalarımız "cumhuriyetin ve Atatürk ilkelerinin, inkilaplarının" gayet farkında  olarak "bizleri" de o şekilde yetiştirdi!

Öğretmenler, bankacılar, ziraat mühendisleri, doktorlar... Hepsinin ortak bir hedefi vardı: Çağdaş Atatürk Türkiye'sine layık olmak!

******

Israrla "Yeni Türkiye" inşa ediliyor; eskisi kötüymüş gibi...

Durum aynen böyle: sekiz-dokuzluk darbuka eşliğinde "Zulala zulala Bonzai"!

Zulananlar öyle çok ki; Bonzai falan yanında nohut-çekirdek kalır!

Zaten; nohut-çekirdek gibi satılan tüm zararlı maddelerin okul önlerinde satılmalarına karşı bir tavır konmamasının da sebebi aklı başında gençlik istenmemesi!

******

"Odam kireç tutmuyor" türküsünü söylerken aklımıza aşkımız gelirdi; muta nikahı falan değil! Ve, hakikaten, bizler o türküyü birlikte söylerken el-ele tutuştuğumuzda sevdiğimizle ruhen halvet olurduk!

******

"Sordum sarı çiçeğe" ilahisi nasıl ki içimizi bir hoş ediyorken, Fikret Kızılok da "Çektiğim acıların demindeyim bu akşam,Pişman desem değilim, Bir harmanım bu akşam" diyorken kalbimiz de ayrı çarpıyor!..

******

Bir şarkı mırıldanmıyorsan, bir kahkaha atmıyorsan... Bir önerin yoksa ve bir fikrin yoksa yaşama ilişkin; siyasete ne diye bulaşıyorsun be adam!

Sandığın kadar basit, sandığın kadar sıradan değil; bakma sıradan ve basit kişiler "Toplumun nabzını tutuyoruz" diyorlar ama işte öyle değil be şekerim!

"İzmir'in dağlarında çiçekler açar" derken "Sarı saçlım, mavi gözlüm" türküsünü söylerken evinden getirdiği Türk bayrağını gururla sallayanlar var!

Mail: gulgun_2006@hotmail.com

 

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..