Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '08

 
Kategori
Siyaset
 

Zülfü Livaneli: Bir haciz hikayesi

Zülfü Livaneli: Bir haciz hikayesi
 

"Bakırköy'de dargelirli bir ailenin evine haciz memurları gitmiş. Eşyalar teker teker kayda geçirilip haczedilmekte.

Evin yedi yaşındaki küçük kızı da olup bitenleri izliyor. Eşyalar sayılıp da sıra çamaşır makinesine gelince, küçük çocuk, haciz memuruna yalvarmaya başlıyor.

"Ne olur amca, bunu almayın. Çamaşır yıkadığında annemin elleri çok ağrıyor. Almayın!.. Onun yerine ben size şunu vereyim."

Çocuk minik bileğindeki incecik altın künyeyi çıkarıp, haciz memuruna uzatıyor.

35 yaşlarındaki annenin ellerine bakıyorlar: Romatoid artrit'ten parmakları eğri büğrü olmuş kadının.

Hacze gelenlerin yüreği kabarıyor.

Haczi koyduran bankanın müdürü, ailenin 2 milyar liralık borcunu kendi cebinden ödüyor ve aileyi hacizden kurtarıyor.

Biraz Kemalettin Tuğcu hikayelerini andıran bu olay, ne yazık ki gerçek.

Ve bugün milyonlarca evde aynı dram yaşanmakta.

Her sektörde, akıl almaz boyutta insan işten çıkarılıyor, onbinlerce kişi işsiz kalıyor.

Kredi kartları ile acil ihtiyaçlarını giderenler, daha sonra faiz üstüne faiz binen bu borçların altında soluk alamaz hale geliyorlar.

Bankaların kendi avukatları, bu işlere yetişemediği için yüzlerce serbest avukatla anlaşıp, kredi kartı borçlularının üstüne yürüyorlar.

Onbinlerce ev kan ağlıyor.

Bülent Tanla'nın yaptığı araştırmaya göre 2000 yılında 8 milyon 600 bin icra dosyası işlem görmüş.

Bu sayı, 1999'a göre yüzde elli artış gösteriyor. İcra dosyalarının ezici çoğunluğu dar gelirli küçük esnaf ve köylülerden oluşmakta.

Bu rakamlara göre Türkiye'deki her üç aileden biri icrada demektir.

Ortalıkta makro ekonomiden başka birşey konuşulmuyor. Varsa yoksa döviz, faiz, borsa dengeleri, banka dedikoduları, yatırım araçları ve IMF kararları.

Makro ekonomi düzelmeden gelir dağılımı adaletsizliğinin de giderilemeyeceği, mali sektörü nizama sokmadan reel sektörün kanamaya devam edeceği herkesin malumu.

Hiç kimse makro ekonomiyi unutun demiyor, ama sadece bu dengelere odaklanıp, Türkiye'deki yangının giderek büyümekte olduğunu görmemek de pek gerçekçi bir tutum değil.

Ekonomi dediğiniz şey, önünde sonunda insanlar için değil mi?!..

Eğer böyleyse, bilin ki insanlar cayır cayır yanıyor!.." (Zülfü Livaneli; Sabah Gazetesi, 24.01.2001 Çarşamba)

Tam yedi yıl önce yazılmış bir yazı.

O tarihli gazetelerde daha neler yok ki?!.. Zülfü Livaneli o tarihlerde Sabah yazarıydı, şimdi Vatan'da yazmakta. Bu yazı beni sarsmış; epeyce üzülmüş ve hüzünlenmişim, kesmiş bir kenara koymuşum.

Şimdi 2008'deyiz. Değişen ne?!..

Kredi kartları şimdi daha büyük sorun. Alınan krediler de öyle...

Kıriz, kıriz, kıriz!.. İyi de biz başka şey bilmez miyiz?!.. Neden aklımızı başımıza almayız. Sülayman Demirel "baba", 'Türkiye; tarımdan sanayiye geçmeyi başarmış bir ülkedir." derdi, sık sık... Tarımı neden ihmal ettik, sanayimiz neden daha da ileriye gidemedi. "Fabrika yapan fabrika", "Makina yapan makina yapacağım" diyen Erbakan'la millet dalga geçmeyi yeğlemişti. Şimdi bizimle kimler dalgasını geçiyor acaba?!..

Nöbetçiyim okulun üstkatına çıkıyorum. İkinci kat koridorunda tam köşede sessizce ağlayan bir öğrenciyi görüyorum. Cebimden bir mendil çıkarıp uzatıyorum; "Gözlerini silip yanıma gelir misin?.." diyorum. Konuşuyoruz. Sınıfta 2'şer YTL para topluyorlarmış; çocuğun parası yokmuş, parasızlık çocukluk onuruna ağır gelmiş; çareyi ağlamakta bulmuş.

Okulun bahçesinden içeriye giriyorum. Her zaman annenin okula getirdiği çocuğu bu kez baba getirmiş. Babayla konuşuyorum: "Bugün izinli misin?" diye soruyorum. Cevabı: "Yok hocam on beş, on altı kişiyi işten çıkardılar; bize de bir hafta izin verdiler." oluyor.

İşsizlik!..

İçim sızlıyor.

Bir meslektaşımızın sınıfında bir çocuk baygınlık geçiriyor. Çocuğun açlıktan bayıldığı anlaşılıyor. Biz öğretmenler, kendi aramızda para toplayıp çocuğun ailesine ulaştırıyoruz.

Ve bir son dakika haberi:

"Ağrı'da güvenlik güçleriyle PKK'lı teröristler arasında çıkan çatışmada Jandarma Binbaşı Sülayman Can şehit oldu, 1 uzman çavuş ile 4 er yaralandı."

"Karlıova ile Yedisu ilçeleri arasındaki kırsal kesimde araziye önceden döşenmiş mayına basan 4 geçici köykorucusu ağır yaralandı." (Milliyet 19.11.2008)

Bütün bu sorunlardan kurtulmak için milletçe güçbirliği içinde olmalıyız. Merhametle, çalışkanlıkla, iyilikle, sevgiyle, dayanışmayla elele vererek her derdimizden kurtulmalıyız.

Yetmiş iki milyonuz ve geçen hafta gazeteler "Türkiye için 100 milyon nüfus hayal." diye yazdı. Yüz milyon olamıyacağımıza göre, bu yetmiş iki milyona huzurlu, sağlıklı ve varlıklı bir hayat sunmayı başarmalıdır siyasilerimiz. Ahlaki çöküntünün önüne geçilmelidir. Ekonomi sağlıklı hale getirilmelidir. Durumu iyi olan; işi ve aşı olan herkes fedakarlık yapmalıdır.

Siyasette merhamet de olmalıdır.

İyilik ve merhamet hayatın temelidir.

fot.Yeniçağ gazetesi



 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..