Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '09

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Zürafa Sokağı ve hayatsız hayat kadınları

Zürafa Sokağı ve hayatsız hayat kadınları
 

Zürafa Sokak bir efsane! Efsane bitiyormuş, yerine park yapılacakmış!

Öyle ya…dünyanın en eski mesleğini icra eden kadınların bir lokma ekmek uğruna artık hissetmedikleri, kadınlığı ile yüreği, beyni ile kadınlığını arasındaki bağı koparmış vücütlarını, cinsel açlığın hizmetine sundukları “en tarihi!” genelev sokağına da “efsane” olmak yakışırdı.

Zürafa Sokağı Efsanesi !…Geleneksel halk tabirimiz ile “kerhane”, modern tanımı ile “genelev” örgütlenmelerinin de bir efsaneye dayandığı söylenir. Hatta dinsel kökeni olduğu bile rivayet edilir. Antik çağlarda, bereket tanrısına yakarış olarak tapınak fahişeliği şeklinde başlamış, o zamanlar dini ve cinselliği bütünleştirmişler. Roma’da durum değişmiş, dini bağlar zayıf olduğu için fuhuş, cinsellik içeren bir eylem haline dönüşmüş. Ortaçağda, toplu banyolar genelev işlevi görmüş. Dünyanın her yerinde, özellikle deniz ticaretinin olduğu yerlerde, uzunca süre denizde kalan denizcilere hizmet için limana yakın sokaklarda konumlanmaya başlamışlar, savaş zamanlarında kıtasal alanda askerlere kendilerini sunmuşlar…cinsel açlık çeken erkekleri ıslah etmişler, tatmin etmişler…

Zürafa Sokağı’nda 120 kadın çalışıyormuş, 6000 de sırada! Hala bir efsaneye hizmet eder gibi, bereket tanrısına tapınır gibi ama sadece 25 lira için! Günde ortalama 12 saat çalışıp, ortalama 20 aç erkeği, 20 markayı alabilmek için bereket tanrısına hibe edilen tenlerin bedeli sadece 25 lira!

Evet, onlar kesinlikle bir efsanenin kadınları olmalı…buna katlanmaya razı olmak ancak efsanelerde olur…“Hayatsız Hayat Kadınlarının Efsanesi”

Bir haber; Polislerin, “Babanız nerede çalışıyor?” sorusuna “Babam Abdurrahman Ç., eski ahlak memurudur” cevabını veren Sevgi Ş., “Hala çalışıyor mu?” sorusuna ise “Şimdi genelev patronu” cevabını verdi. Can-Kur ekiplerinin de yardımıyla ambulansa bindirilen Sevgi Ş., Numune Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. 14 yaşında bir çocuk annesi olan genç kadının vücudunda çok sayıda darp izinin bulunduğu tespit edildi…“Zorla senet imzalattılar”.

Türk Filmleri’nin vazgeçilmez konusu oldular; geneleve düşen ve genelevden kurtarılmayı bekleyen hayat kadınları…beyaz gelinlikle genelevden çıkmak, yeniden kadınlığına kavuşmak...efsane olmak yerine “insan” olmayı istemek!

Kaderler hep aynıydı…hepte merak eder, sorarlardı “Nasıl düştün buraya?”…sanki öğrenince acıyacak, herhalde açlığını doyururken vicdanı sızlamasın diye veya ne bileyim midesi bulanmadan tatmin olsun diye…ya karşındaki ten? onun midesi artık kalbur mu?

Belki de bir çocuk bekliyor geride, 25 lirayı..ya da satıcısı!

Hep mi eğitecekler sizi…birazcık da kendi kendinizi eğitseniz ne olur?

Bir zamanlar “fahişeye tecavüz edenlere ceza indirimi” vardı..halen geçerli ise insanlık adına ne utanç verici!...sosyal güvenlik hakları olsa ne olur, olmasa ne olur…ta baştan yok sayılmışlar!

Bir yanda üzerine el değdirilmeyen "kutsal aile" kurumu, diğer yanda eşlerini pazarlayan kocalar; bir yanda vergi rekortmeni seçilen genelev patronları, diğer yanda seks işçisi olduğu için aşağılanan, hor görülen, damgalanan kadınlar…

Ve Zürafa Sokağı Efsanesi bitiyormuş…

Türkiye’de 68 genelev var, 32 kadın sığınma evi…bari eşit olsaydı. Keşke efsane geçmişleri ve ortak kaderleri sığdırabilecek kadar olsaydı.

Sokaklar seks köleleri ile dolu…Zürafa Sokağını kapatsan ne olur, kapatmasan ne olur?

Bunca doyurulacak aç ruh varken, halen bunca eğitilecek erkek varken…efsaneler biter mi?

Siyahlı, kırmızılı, leoparlı “flamingo duruşlar”, insanca bir duruşa nasıl evrilecek?

 
Toplam blog
: 476
: 2331
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

Çok eskidendi ..