Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '16

 
Kategori
Eğitim
 

“İyi ki ben, benim!”

“İyi ki ben, benim!”
 

Öz saygı kendinizi her halinizle, dış görünüş olarak ya da içsel güzellik olarak beğendiğinizi ifade eder. Bunu pozitif ya da yüksek öz saygı olarak da ifade edebiliriz.  
 
Bazen kendinizi olduğunuz gibi sevmek çok kolaydır. Sınavdan yüksek not aldığınızda, istediğiniz okulu kazandığınızda, herkesi güldüren bir şaka yaptığınızda… Peki ama aptalca bir şey söylediğinizde, maçın en önemli golünü kaçırdığınızda, sakarlığınız tuttuğunda neler hissediyorsunuz? Aptal ve dışlanmış mı? Yoksa yer yarılsa da içine mi girsem diyorsunuz? Başka biri olabilmeyi mi istiyorsunuz? İşte bu da negatif ya da düşük öz saygı olarak tanımlanabilir.
 
Siz bu yaşınıza gelmişken hala böyle şeyler hissedebiliyorsanız bir de çocuklarınızı hele de ergen yaştakileri düşünün. Zaten kendileriyle uğraştıkları bir dönemde böyle ufak tefek olumsuzluklar o darmadağınık dünyalarında nelere yol açabilir? Ergen olarak herkes onlardan yanlışla doğruyu ayırt etmesini beklerken, anne-babasının ona karşı olduğunu düşünürken bu zararsız görünen olaylardan nasıl etkilenirler?
 
Pozitif öz saygı demiştim ya işte o kendiniz olmanıza yardım eder. Kendi doğrularınıza, değerlerinize inanmanıza, baskı altındayken bile doğru kararlar almanıza, doğru davranmanıza yardım eder.
 
Ergen bir çocuğunuz varsa şunları aklınızdan çıkarmayın: vazgeçemediğim dediği arkadaşları aslında onun üzerinde baskı yaratıyor olabilirler. Çünkü bir grubun parçası olmak önemlidir. İlişkiler doğru kurulduysa, grubun bir parçası olmak arkadaşlığı ve sosyal ilişkileri öğretmesi açısından önemlidir. Çocuğunuz başkaları tarafından sevilmeyi istiyor olabilir. Ama bu sevgi için kendiyle ilgili şeylerden vazgeçmemeli. Kendi kararlarını verebilmeli. Arkadaşlarının verdiği kararlardan etkilenmemeli. Kendi istemediği bir şeyi sadece arkadaşları istiyor diye yapmamalı. Bunları zaten biliyorsunuz. Ama bu tarz davranışlar dikkatinizi çekiyorsa dikkat etmenizde fayda var. 
 
Zira öz saygısı düşük ergenler baskıyla baş edemeyip yanlış kararlar alabilirler. Birilerini onları sevmesi ve sayması için okulda başarılı olmaları gerektiğini düşünebilirler, belli şekilde giyinmeleri gerektiğine inanabilirler… Bir de bakmışsınız kendi olmaktan çıkmış, öz saygısını kaybetmiş. Bir yaprak gibi rüzgarda savrulup gidiyor. Ve o rüzgarın onu nereye götüreceğini bilemezsiniz. Depresyon, kendine zarar verme, psikolojik sorunlar kapınızı çalmadan çocuğunuzun bu şekilde davranarak yaptığı imdat çağrısına cevap verin.
 
İşte çocuğunuzun öz saygısı olup olmadığınızı anlamanız için bazı ipuçları: 
Aslında farkında olmadan çocuğunuzun öz saygısını besliyorsunuzdur diye düşünüyorum. Öperek, sarılarak, sevginizi belli ederek, yaptıklarını takdir ederek… Ama bazen istemeden de olsa onların öz saygısını törpülüyor olabilirsiniz. O halde nelere dikkat etmelisiniz:
 
Övgüde cömert olun
Neyi yapmadıklarını ya da yapmaları gerekeni bol bol söylüyoruz da yaptıklarını, daha doğrusu çabalarını fark ettiğimizi belirtip, yeterince takdir ediyor muyuz? Örneğin kendi kendine saatini kurup uyandığında, okula hazırlandığında, “zaten bunu kendisi yapmalı, ben o yaştayken kendim hazırlanıp çıkıyordum” diye normalleştiriyor musunuz, yoksa bu çabasını gördüğünüzü ve bunun onun gelişimi açısından büyük bir aşama olduğunu ona birkaç övgü dolu sözle ifade ediyor musunuz? Överken dikkat etmemiz gereken iki önemli nokta var. Birincisi samimi olmak. Laf olsun diye edilmiş bir övgüyü çocuklar hemen algılarlar. İkincisi de çocuğunuzu dış onaya ihtiyaç duyacak noktaya getirmemek. Bunun için sonucu değil, çabasını takdir edebilir, esas gurur duyması gerekenin kendisi olduğunu ifade eden kelimeler seçebilirsiniz.
 
Gerektiğinde eleştirin, ama yapıcı olmaya özen gösterin
 
Övmek, yanlış bir şey yaptığında söylememek anlamına gelmez. Diyelim, birden bire sınavlardaki notları düştü. “Hiç sana yakıştıramadım, nasıl böyle alırsın?” demek yerine, “Bu sefer genelde aldığın notlardan düşük aldın. Üzüldüğünü görebiliyorum. Sence neden böyle oldu? Sebebi bulursak bir dahakine aynı yanlışları yapmamak için tedbir alabilirsin” diyebiliriz.
 
Onun fikrini alın
 
Özellikle onu da ilgilendiren aile konularında, mutlaka karar aşamasına onu da dahil alın, fikirlerine değer verin. Fikirlerine saygı duyulduğunu hissederse, bu özsaygısını da pozitif etkileyecektir. Salona alınacak yeni bir mobilya, birlikte gidilecek bir tatil konusunda fikrine değer verilmesi, gence kendini önemli hissettirecek, ruhunu okşayacaktır.
İlgi alanlarını ve yeteneklerini destekleyin
 
Herkes çocuğunu götürüyor diye, hiç ilgisi olmayan çocuğunuzu basketbol kursuna ya da piyano kursuna sürüklemeyin.  Belki de o her kağıt bulduğunda bir şeyler çizmeye başlıyor. Belki inanılmaz bir hayal gücü var hikayeler yazıyor. Ya da mekanikle ilgili. Belki de sabahtan akşama kaykay videoları seyredip, o hareketleri yapmaya çalışıyor. Demeye çalıştığım, çocuğunuzu moda olduğu için ya da herkes öyle yaptığı için bir şeyleri yapmaya zorlamayın. Gözlemleyin. Ne yaparak saatlerini geçiriyorsa, ne yaparken yüzü gülüyorsa ona uygun, o becerisini geliştirecek şekilde destekleyin. 
 
Sosyal sorumluluk projelerine yönlendirin
 
Araştırmalar birini mutlu etmenin, işe yaramış ve değerli hissettirdiğini ve bu sebeple de kişiye daha uzun süreli bir tatmin duygusu verdiğini gösteriyor. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alan ve topluma faydalı olma fırsatı bulan gençler, bir değer yarattıklarını gördükçe, kendilerini de değerli hissediyorlar. Aile ya da okul dışında toplumda da işe yarar hissediyorlar. Bir arkadaşımın ergen kızı depresyonaydı. Kendini değersiz, işe yaramaz hissediyordu. Depresyonun en zor kısmı, depresyondan çıkması için bir “neden” bulmak. İşte o neden bir sosyal sorumluluk projesi oldu. “Senden kötü durumda çocuklar var ve sen onlara yardım edebilirsin” cümlesi onu girdiği o ruh haline çıkaracak itekleyici güç oldu. Annesinin de yardımıyla, posterler hazırlandı, okulunda, bulunduğu sitede ve eş dosttan kitaplar ve kıyafetler toplandı. İhtiyaç sahibi çocuklara ulaştırıldı. Yüzleri güldürdükçe, yüzü de gülmeye başladı. Sevgiyi, saygıyı hak ettiğine inanmaya başladı. Siz de çocuğunuza, kendinden farklı hayatları olan insanlar olduğunu görebileceği, onlara destek olabileceği fırsatlar yaratabilirsiniz. Örneğin görme engelliler için kitap okuyabilir, bakım evlerinde yaşlıları ziyaret edebilir. Ya da sadece okul aynasına güzel bir not yazıp birinin yüzünü güldürebilir. Belki şimdiye kadar onu dünyanın üzücü gelebilecek yanlarından onu korumaya çalıştınız. Ama ihtiyacı olanların ellerinden tuttukça, kendisini işe yarar hissettikçe nasıl ışıldadığına şaşıracaksınız.
 
Amaç kendini sevilmeye, saygı duyulmaya değer bulan genç bir nesil!
 
Kaynaklar
http://www.pamf.org/teen/life/depression/selfesteem.html
http://www.youngminds.org.uk/for_parents/whats_worrying_you_about_your_child/self-esteem/about_self-esteem
https://www.healthychildren.org/English/ages-stages/teen/Pages/Ways-To-Build-Your-Teenagers-Self-Esteem.aspx
 
 
Toplam blog
: 168
: 336
Kayıt tarihi
: 04.05.09
 
 

Elgiz Henden 1968 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini 1989 yılında, yük..