Doğum, Ölüm, Savaş, Acı ve Gözyaşı
Ne mehmetçiği, ne anne... Ama ben de 19 yaşındayım, ben de Türk'üm, ben de "insanım"! Acımız büyük... Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve dayanma gücü diliyorum. Kahrolsun PKK! Terör değil bu, katliam!
21 Ekim 2007 15:58Kelimelerin çaresizliği
Neler neler yazacaktım bugün, dolup taşmıştım, kusmalıydım. ama gazeteyi görünce dondum kaldım. söyleyecek bir şey bulamıyorum. allah rahmet eylesin...
21 Ekim 2007 13:05Siyaset Meydanı'nda bir Mehmetçik vardı.
Sayesinde yazınıza ulaştım. Çok dokunaklıydı. Şehitler ve aileleri hakkındaki her metin etkiliyor zaten insanı. Ancak siz bir de bizim durumumuza değinmişsiniz. Çok da iyi etmişsiniz. Herkesin okuması dileğiyle...
20 Ekim 2007 00:15Sevgi yoksa ilişkinizin bitmemesi için, kendinizi değiştirmeniz gerekebilir. Bu da kolay değildir
ne onunla ne de onsuz sürüp gidiyor hayat... Kaleminize sağlık...
20 Ekim 2007 00:11Çarşafın altında ne var?
Hiçbir çarşafli kadın sokak ortasında ağır ithamlara mağruz kalmaz. Oysa durakta otobüs beklerken iki çarşaflı bir türbanlı bayan gidip kısa kollu bluzüyle beklemekte olan bir başka bayana bağırıp ona sövebilmekte. Yani dinin, imanın, ahlakın çarşafa bürünmekle olmayacağı aşikar. Cesur yazınız ve dolu içeriği için teşekkürler...
19 Ekim 2007 19:38Kitap okumak karın doyurur mu?
elbet doyurur ancak bizde bunu anlayacak kafa nerede? İnsanlar bütün gün işte güçte. Yoruluyorlar. Azcık dinlenmek onların da hakkı. Ne lüzumu var değil mi kitap okuyup zaman kaybetmeye. Aç TV'yi rahatla!!! Umarım yazınız çok kişiye ulaşır da aptal kutusunun esiri olmaktan kurtulur, kitap dostlarıyla donanırız... Saygılar...
19 Ekim 2007 03:24Küçükken hep büyümek isteriz. Büyüdüğümüz zaman da, küçüklüğümüzü özleriz
Can Dündar, "Hayatta ne kadar keşke demişseniz, o kadar ıskalamışsınızdır hayatı." demiş. Bundandır belki de "keşke korkusu". Aslında yitirmiş olmaktan eski günlere dönme hasreti.
18 Ekim 2007 22:08Solgun yürekler (Huzurevi)
Öyle kötü durumlarla karşılaşıyor ki insan aklı hayali kavrayamayabiliyor. Kimin ne zaman ne olacağı, ne duruma düşeceği hiç belli olmaz. Yapabileceğimiz tek şeyse, empati kurup bir gün bizim de o yataklarda yatma ihtimalimizin olduğunu görmek. Bu ve bunun gibi pekçok durumda tek çare işte. O zaman herkes herkesi anlayacak, dünya daha ılımlı bir hâle gelecek, hayat daha yaşanılır olacak.
18 Ekim 2007 19:44Ilımlı islam, islami terör
Bu tür tabirlerin kasıtlı olarak kullanıldığına inanıyorum. Belki paronaya; ama misyonerlere kadar uzatabiliriz kökü. İnsanları İslamiyetten uzaklaştırmak, soğutmak için yapılıyor bunlar. Değindiğiniz için teşekkür ederim.
18 Ekim 2007 19:36Öcü türban
Güzel yazdığınızı söylemek isterim. Ancak objektif değil duygusal yaklaşmışsınız konuya bence. Bu ülkede türban ve başörtüsü ayrı şeylerdir. Başörtüsü iğnelerle tutturulmaz kafaya ya da ne iğnenin bağlanış şkli ne de maviliği yeşilliği önemlidir. Türbanın ülkemizde doğuşu ve yayılışına biraz olsun inerseniz ne demek istediğimi anlarsınız. Ben türbanın dinle alakası olduğuna inanmayanlardanım. Öyle olsaydı sembolikleştirilmez belirli bir şekle bürünmezdi. Lojman kapısındaki asker abinin "Teyzecim, şunu çenenin altından bağla, saçın gene gözükmesin, alacağım içeri." demesine rağmen "Olmaz, bunun anlamı var, böyle dediler, böyle bağlarım. Almazsan alma!" deyip dönen misafirlerim oldu. Bu da sembol-simge konusundaki tespitimi doğruladı. Ben de öğrenciyim. Ben sizin gibi makyajlarla şık olarak gitmiyorum okuluma. Dikkat çekmeyecek şekilde giyiniyorum. Türbanlıları da aşırı süslü dekolteli insanları da kınıyorum. Her yerin bir adabı olduğuna inanıyorum. Saygılar...
18 Ekim 2007 18:35