Lost’umu izledim tostumu bekliyorum
Ben Jack'i ilk bölümlerde "Helal olsun adam lider doğmuş. Şu soğukkanlılığa bak. Felaket durumlarında böyle bir adam mutlaka bulunmalı ortamda." diye izledim. Ama Jack de şöyle bir durum var o kadar doğru o kadar iyi ve o kadar vicdanlı ki zaman zaman gerçek bir adam olmaktan uzaklaşıyor. Ve jack doğrudan ödün vermemek adına kendini törpüleyen bir rende gibi. Lost izlerken bağırıyordum ara sıra:"Güzel kardeşim bırak kendini azıcık bu kadar kasılma. Hep mantığına değil biraz da duygu ve sezgilerine göre hareket et. Arada bir hata yap." İşte Jack bu yüzden hep kaybeden olmak zorunda. Çünkü o koca toplulukta herkes hata yapıyor insansı özellik taşıyor. Ama Jack, Lider, hatasız adam her zaman. Bu yüzden hep dışarda. Ben Jack'e gıcık olmuyorum ben onun için üzülüyorum. Bu arada ben tv izlemem ama Lost'un tüm bölümlerini izledim. İnternet sağolsun :))
29 Mart 2008 12:2609.04.2008 eksi 09.04.1968 eşittir 40
Ve yeni yaşınız size mutluluk getirsin Hakan Bey. Sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yol uzansın önünüzde. O yolda güneşli günlerde sevdiğiniz insanlarla birlikte yürüyün. Mutlu yıllar...
27 Mart 2008 16:4909.04.2008 eksi 09.04.1968 eşittir 40
Bu çok tuhaf bir duygu yani yaşlanıyor olduğunun farkına varmak. Beyaz bir saça şaşırmak, birden gözünün kenarında bir çizgi farketmek... Sanki üzerinde eğreti duruyormuş gibi geliyor önce. Sonra nedense bir panik duygusu. Ve birden dışa değil içe bakmaya başladığında zamanın insanı yaşlandırmadığını tam aksine içinde bir fidanın olduğunu ve yılların onu yaşlandırmayıp dev bir ağaca çevirdiğini görüyorsun. Daha da önemlisi dışın sadece bir kabuk için ise öz olduğunu, özün asla yaşlanmayacağını anlıyorsun :) Ben ise kendimi hep çırak olarak düşünüyorum:) Belki de yaşlanmamanın yolu budur Sevgili Hakan Bey, ne dersiniz? Çok çok saygımla size her zaman...
27 Mart 2008 16:47Ve sustu
Sessizlikler iyidir bazı zamanlarda... Dünyanın seslerinden, kendi iç sesinden yorulduğunda ve daha da önemlisi o seslerin karmaşasından doğru düşünemez olduğunu farkettiğinde... İyidir o sessizlikler... Bazen...
27 Mart 2008 09:31Yazim mi! Sölim mi!
İnsan okuya okuya bir okur sezgisine mi sahip oluyor nedir, yazılanlardaki samimiyeti hemen anlıyor. Ve daha bir seçici oluyor. Beğenileri böyle biçimleniyor. Yazılan konu ne olursa olsun samimiyet arıyor. Karşılıklı konuşurken elbette herşey daha kolay daha anlaşılır. Yazılanda bunu vermek ve anlamak zor. ama dediğim gibi bir süre sonra bir okur sezgisine sahip oluyor insan. Sevgimle dostum...
26 Mart 2008 21:21Dünyanın en kötü yazısı
Seyran haklı. Hiç uğraşma Kemal kötü yazamıyorsun :) Çok hoştu.
26 Mart 2008 21:14Tombul sinek ve Singapur Osman
Elini kana bulamamak için kiralık katil tutanlara benzemişsin yahu :)
26 Mart 2008 21:11Karadeniz taka’sı/ Sahibinden kelepir yazılar
Ben bu yazıyı nasıl kaçırmışım yahu :( Daha yeni okudum. Büyük bir keyifle hem de...
26 Mart 2008 14:57Bizim mahallenin kızı...
Ben bütün bunlar olup biterken Ceylan'ın ne hissettiğini merak ettim? Gerçekten bunu çok merak ettim.
26 Mart 2008 14:26Yeni moda kokonası
Bir kazak ördüm bu kış aklıma doluşmayan düşünce kalmadı. Yani insan kazak örerken dinlenir, gevşer, rahatlar değil mi? Ör git işte. yok ben de tuhaf garip bir etki yarattı bu örgü işi. Örerken şu tip şeyler geçiyordu aklımdan: "Ah ah hayat da böyle işte. Her günü bir sıra bir sıra örüp geçiyoruz. Hayır araya model atsak hayat değişik olacak ama dümdüz örmek kolay geliyor vıdıddıdı vıdıdıvıdıdı..." diye diye bitirdim. Ama vallahi iç sesim de beni bitirdi :)))) Sevgimle sana...
26 Mart 2008 13:34