2005 filan olmalı… … O sabah, dükkanımın kepenklerini isteksiz isteksiz kaldırıyorum. İçimde nedenini bildiğim derin bir sıkıntı. Bugün ödenmesi gereken “eşek yükü” bir çek var ve yarıs..
Son dönemlerde çok dikkat etmedim evinde var mı yok mu ama, çocukluğumda eksik olmazdı evden. Misafirliklerin olduğu ve misafirlerin oturur oturmaz ellerine, evin küçük kızı tarafından kolonya dökü..
Muhterem cemaat, bugünkü hutbemizin mevzuu… O günkü hutbemizin mevzuu... aklımda kalmamış ! … Seksen sekiz senesiydi. O hafta “hitabet” dersinde Cengiz Gül hocam, camilerd..
Balkonun ahşap korkuluklarına tutunuyorum. Bütün köy ayaklarımın altında gibi. Karşımda koca bi dağ ve eteklerine sürtüne sürtüne geçen bir ırmak… Bu ırmak Melet Irmağı. Haritada ismi geçmez sanıyordu..
Çocukluğumu gün geçtikce daha fazla özlediğimden midir nedir, eski yerleşim, eski istanbul sokakları, alıp götürüyor çocukluğuma... Aynaya baktığımda yabancı geliyorum, kendim kendime...Kaşlar..
İnsan kendini nasıl anlatır; " İstanbul'da doğdum" diye başlayayım. Anı-deneme türünden, gündelik..