Portakal kokulu bahçelerin gölgesiz topraklarında filizlenen nice sevdadan biriymiş gibi gözükse de hüznün turkuaz tebessümü, kır papatyalarının bağrında açan gelincikler gibi zarif ve mağrurdu. Ne..
Suspus olmuş hüznün sardığı biçare coşkuya meyleden yağmurun sesi çağırıyorsa da aşka, ürkek bir şüphe ve acabayla dokundu damlalara. Gidememiş kışta baharı sayıklayacak kadar masumdu oysa. Tek aya..
Iskalarcasına ıslık seslerini yalnız ve de mahzun gecenin, hiç gün doğmayacakmışçasına suskun ve aşk alı gözlerle bakıyordu bir köşesi kırık camdan dışarı firari gözyaşlarına inat. Nefret ediyordu ..
Hiç solmayacakmışçasına gülümserken yaz mahmuru aşkın telvesiz hicrine, bir nefes esintinin kollarında süzüldü özüne toprağın. Hüzün sinmiş nemin sardığı kurumuş bedene sızan en ulvî sevdaydı onlar..
Hoyrat arzuların hayali peşkeşleriyle erilen vuslata kanıp da coşuyorsan çığlık çığlığa, derim ki hiç görmemişsin açamamış goncanın dikene sarılışını. Sarp tepelerin taşlı tozlu yamaçlarınd..
Kim bilir nerelerdesin Sordum öylesine Bilsen ne geceydi Islak Boğucu da Korkuyorum sensiz demeye Hiç senli olmadı ki Uyuyor muydum Belki de hepten a..
Her mevsim başka batar güneşi Ama hep oradadır Bekler gelişini Sessizlik çöker tozlu yola Durdurmak ister de taşlar dinlemez ruhu yorulur bedeni İplere bez..
Kaç seher karşıladım griden gizli. Döndükçe maviye göğüm, ıssızlaştı ruhum yine. Bre şaşkın!! Neden çalarsa sabahın beşinde kornayı. Sabırsız ve hatta ısrarlı. ..
Bir bilsen ne oldu dün akşam! Kumbaramı açtım! Hani sen dolu yaşlarımı, umut kırıntılarını biriktiriyordum ya. İşte o. Bir tutam belki, bolca acaba. Çıkarıp harcayayı..
“Söylesene dayı; umarcasına heveslendiğin, varamadığında kıvrandığın, işte tam şurandan sızlandığın bir gidişin oldu mu? Ya dönüşün, yoksa orada mı kaldın?” “Teker teker sor çocuk..
Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..