Yaz(a)mıyorum ya bir süredir; “Gündem har vurup harman savururken kendi içimdekileri duyumsamak, itidalle belli bir sıraya koymak, gözden geçirmek, süzmek, düzenlemek, yorumlamak, anlatmak kolay..
“Yazabilmek” kaygısı içimi ezmeye başladığında, kendimle bu oyunu oynuyorum hemen; “niye yazıyorum ki ben?” Bu iç bakıştan her zaman faydalanıyorum(kendimce bir kurnazlık işte); “Belki niye yazdığımı..
“Ege denizinde bir Yunan adası”; -Rodos-, “Eski dilde su”; -ma-. Çözmeye çalıştığım bulmacaya gündemi şifrelemişler sanki. “Siyasal bir parti”; İlk harfi “D” son harfi “P” çıkmış henüz. Gündemden hiç..
Umut vermek yerine, yapılacak çok az şey kaldığını hatırlatan bir şarkı gibi gelmiştir bana hep, özellikle cumhuriyet mitinglerinde tekrar hatırlanıp ritmine coşkuyla eşlik edilen Moğollar bestesi; ..
Bir tane daha yazacağım şimdi, sonra şişenin içine koyup bırakacağım kendi sahilimden, mavi sulara.. Sonra.. Sonra, umuyorum tabiî ki bulunup okunmalarını.. “Çok okunması için ne yapmalı”, “en iyi..
Konuştuğum gibi yazmamalıyım... Yazmak, konuşmaktan farklı ve her zaman onun önünde benim için.....