Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Acil insanlık çağrısıdır! Güler Zere yaşasın

Acil insanlık çağrısıdır! Güler Zere yaşasın
 

BU GÜLÜŞLERİN SOLMDURULMASINA İZİN VERMEYELİM.


Bir insan yaşamından daha değerli ne olabilir ki! Göz göre göre bir insanı ölüme göndermek hangi insafa sığar.
Bu gülen yüzün solmasına nasıl izin verilebilir. Önyargılardan uzak , elini vicdanına koyarak, ölmesine göz yummamayız.
Geç olmadan, acilen elimizden gelen duyarlılığı göstermeliyiz.
Bu gülen yüzü soldurmayalım. Soldurulmasına sessiz kalmayalım. Yapacağımız mutlaka bir şeyler olmalı.
Yarın aynadaki görüntümüze bakabilecek yüzümüz olsun. Ben Elimden geleni yaptım diyebilelim. Güler'in gülen gözlerinin söndürülmesine izin vermeyelim. Biz istersek, vicdanımızın sesine kulak verirsek, yüksek sesle Güler Zere yaşasın dersek başarırız.


Güler Zere’yi kim öldürüyor?

Güler Zere hapiste. Güler Zere ileri derecede kanser. Güler Zere tedavi için tahliye edilmiyor.

Güler Zere demir parmaklıklar ardında ölüyor. Ve devlet bunu seyrediyor.

***


Güler Zere’yi tanımıyorum.

Hangi suçlamayla içeride tutulduğunu bilmiyorum.

Politik bir dava mıdır bu, değil midir haberim yok.

Bildiğim tek şey, bir yurttaşımızın tedavi edilemediği için hapishanede can veriyor oluşu.

Üzülüyorum ve utanıyorum.
***

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde hâkimlik yapmış olan sevgili dostum Rıza Türmen diyor ki:

“(...) Tedavi edildiği Çukurova Tıp Fakültesi, yaşamının ağır risk altında olduğunu, hastanenin mahkûm koğuşunun bile yaşam riski oluşturduğunu belirten bir rapor veriyor. Buna karşın İstanbul Adli Tıp Kurumu, infaza devam edilmesini uygun buluyor.”

Değerli hâkim, bu konuda devletin sorumlu olduğunu özenle vurguluyor.

Daha önce bu uygulamalardan dolayı mahkûm olan devletlerden örnekler veriyor.


***

1996’da ve 2000 yılında arkadaşlarımla birlikte cezaevlerine gittim ve orada gün ışığına kavuşamadan karanlık hücrelerde ölen insanlar gördüm.

Yemliha isimli bir gencin ölü bedeni o loş hücrede öylece yatıyordu.

O acı anılar ömrüm boyunca gözümün önünden gitmeyecek.


***

Bu acımasız çağ henüz bütün insanlık değerlerini öldürmediyse, devletin yetkili kişi ve kurumlarının Zere cinayetini engellemesi gerekir.

Güler Zere göz göre göre ölüyor.

Buna dur diyecek bir insaf sahibi yok mu? (Zülfü Zivaneli)

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTÜ, SİYASİ PARTİ,

SENDİKALAR VE YURTTAŞLARA ACİL ÇAĞRI

“Siyasi tutsak Güler Zere 4. evrede kanser hastası. Hastalığı ilerlemiş durumda. İktidar sessiz imha ile Güler’i de öldürmeye çalışıyor.
Elbistan Hapishanesi’nde kalan Güler Zere ağzının içinde yaralar çıkınca doktora çıkmak istedi. Doktora uzun süre çıkartılmayan Güler ağzının içi yaralarla tamamen kaplanınca ve yemek yiyemez hale gelince çıkarıldığı revirden ağrı kesici ilaçlarla gönderildi. Hapishane arkadaşlarının ısrarlı çabalarıyla hastaneye sevk edilebildiğinde ağız içi kanseri olduğu ortaya çıktı. İlk evrede teşhis edilebilse kolaylıkla tedavi edilebilecek bir hastalık hapishane idaresi, infaz savcısı tarafından tedavisi olanaksız hale getirildi.
Güler buna rağmen hemen hastaneye yatırılamadı. “…Yer yok…” denildi. Artık hastaneye yatırılabildiğinde hemen ameliyata alındı. Yanağının yarısı operasyonla alındı. Ama kanser yayılmıştı. İkinci kez ameliyat oldu. İkinci ameliyat da çare olmadı. Bu arada hakkında Çukurova Üniversitesi Hastanesi, Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, Adana Tabip Odası Başkanlığı tarafından raporlar düzenlendi. Raporların tümünde de Güler Zere’nin 4. evrede kanser hastası olduğu, tutukluluk koşullarında iyileşmesinin mümkün olmadığı, tahliye edilmesi durumunda iyileşme ihtimalinin yüzde 30 olduğuna dair rapor verdi.
Yasalara göre Güler’in tahliye edilmesi için bu raporlar yeterli idi. Ancak Elbistan İnfaz Savcısı bu kurumlardan ek rapor istedi. İnfaz savcısı “… Yüksek güvenlikli, tam teşekküllü bir hastane mahkûm koğuşunda tedavisinin mümkün olup olmadığını…” soruyordu.
İkinci kez düzenlenen raporla aslında ilk raporun çok açık olduğu halde niye ikinci kez rapor istenildiği soruldu. Güler Zere zaman geçirilmeksizin tahliye edilmeli idi. Ek raporun düzenlenmesinden sonra Elbistan İnfaz Savcısı Güler Zere’yi İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevk etti.
Güler gidiş-geliş 28 saat süren karayolu ile 10 dakikalık Adli Tıp muayenesine getirildi. Yolculukta toplam 3 kilo kaybetti. İki kez ameliyat olmuş birine yaptırılan 28 saatlik yolculuk işkence değilse nedir?
İki hafta sonra bu sevkin nedeni anlaşıldı. Ergenekon sanıklarına, kontrgerilla elemanlarına, İbrahim Şahin’lere 1 günde rapor düzenleyen Adli Tıp Kurumu, Güler ile ilgili raporu 2 haftada düzenleyebildi. Adli Tıp Kurumu Güler’in tahliyesine gerek olmadığına karar verdi. 10 dakikalık muayene ile bunu anlayabilmişlerdi. Adli Tıp Kurumu raporunun altında bulunan imzalar bu raporun niye böyle çıktığını da anlatıyordu. Nur Birgen başkanlığındaki bir heyet bu raporu vermişti.Bu nedenle defalarca Türk Tabipleri Birliği tarafından cezalandırıldı. Nur Birgen başkanlığındaki Adli Tıp heyeti Güler Zere’nin ölüm fermanını imzalamış oldu.
Güler’in yaşamı bizim ellerimizdedir. Onu yaşatabiliriz. Onu zulmün elinden alabiliriz. İktidar açık ki Güler’i de hapishanede öldürmek istiyor. Tıpkı daha önce öldürdükleri gibi. Biz engel olmazsak bunu başarabilirler. Ama biz Güler’in özgürlüğünü sağlayabiliriz. Tüm demokratik kitle örgütlerinin, sendika ve partilerin, aydın ve sanatçıların bu konuda yapabilecekleri olduğunu biliyoruz.
Sizleri neler yapabileceğimizi konuşmak üzere 28 Temmuz Salı düzenleyeceğimiz toplantıya davet ediyoruz. Güler için neler yapabileceğimizi konuşacağımız toplantı 18.00’de, TMMOB Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Toplantı Salonu’nda yapılacak. Rica ediyoruz, bu toplantıya katılın! “

Avukat Behiç AŞÇI

 
Toplam blog
: 221
: 1905
Kayıt tarihi
: 27.09.06
 
 

Evli bir kız çocuğu babasıyım. Yüksekokul mezunuyum. Bir kamu kurumunda çalışıyorum.16.03.2017 ta..