Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '12

 
Kategori
Anılar
 

Madalyasız Gazi’den Anılar -2 Şu önünüzden gelen sarıklılar yok mu? Sizi kurtaran onlar

Madalyasız Gazi’den Anılar -2 Şu önünüzden gelen sarıklılar yok mu? Sizi kurtaran onlar
 

MADALYASIZ GAZİ’DEN KURTULUŞ SAVAŞI ANILARI-2


Havalar çok sıcaktı. İsmini bilmediğim o çevrede bulunan büyükçe bir köyün yakınlarındaki ağaç gölgeliklerinde konakladık. Bütün asker arkadaşlarla birlikte çok yorgun düştüğümüzden uyuduk. İkindi vaktine doğru uykudan uyandık. Komutanlarımız bizi şimdi ismini hatırlayamadığım bir yere götürdüler. Hava kararmakta idi. Düşman askerlerinin çok yakınımızda olduğunu öğrendik. Düşman askerleri de bizim kendilerine yakınlaştığımızı görünce karşılıklı olarak silahlı çatışmaya girdik. Karşı taraftan Türkçe “ Ateş etmeyin, bizde Türküz, birbirimizi kırıyoruz.” diye yüksek sesler geliyordu. Komutanlarımız, yüksek sesle Türkçe olarak bize karşı yapılan bağrışmaların bir tuzak olduğunu anlamışlardı. Benim elimde dört beş tane İngiliz el bombası vardı. Sürünerek düşman askerlerinin kalabalık olduğu bölgeye yaklaştım. Hızlı ve kıvrak bir manevrayla bombaları peş peşe üzerilerine attım. Attığım el bombaları düşman tarafında büyük bir karmaşaya neden oldu. Süngülerle bize hücum ettiler. Bir müddet adam adama mücadele ettikten sonra kaçmaya başladılar. Çok yorulmuştuk. Ufak tefek zayiatımız da vardı.

Düşman askerleri uzaklaştıktan sonra bizim arkadaşlar yorgunluğa daha fazla dayanamadığından vurup kafayı yattılar. Komutanlarımız düzenli ve nöbetleşe dinlenmemiz yönünde uyarılarda bulunmalarına rağmen bitkin ve yorgunluğumuz hat safhada olduğundan kimse dinlemedi. Onbeş civarında bir grup arkadaş baş başa verdik uyumadık. Dönüşümlü olarak uyanık kaldık. Askerler o kadar çok yorgun düşmüşlerdi ki sabaha kadar uyanamadılar. Hatta sabaha karşı uyanan bazı arkadaşlar tekrar uykuya dalıyorlardı. Şafak sökmüş ortalık aydınlanmıştı. Birde ne görelim uzaklarda karabulut gibi düşman askeri arazide. Bir gurup düşman askeri de şaşkın bir şekilde ne tarafa gittiklerini bilmez halde ve panik havası içerisinde koşuşturup duruyorlardı. İşte tam bu ortamda mucizevi bir olaya şahit olduk. Panik içerisinde kaçışan düşman askerleri yüksek sesle bağrışarak bizlere hitaben bir şeyler söylüyorlardı. Bizlere saldırmadıkları gibi sanki görünmeyen bir şeylerden canlarını kurtarmanın derdinde idiler. Bağrışarak yanımızdan uzaklaşıyorlardı.Onların lisanını anlayan komutanlarımızdan öğrendik ki; düşman askerlerinin o yüksek sesle bağrışmalarının anlamı: “Türko! Türko! Siz ne oluyorsunuz. Şu önünüzden gelen sarıklılar yok mu? Sizi kurtaran onlar.” Diye bağrışırlarmış.

Hakikaten mevcudiyetini göremediğimiz ermiş evliyaların ve şühedanın ruhaniyeti bizlerle beraber düşmana karşı savaşıyordu. Biz o mübarek ruhaniyetleri göremesek de savaş esnasında bizimle birlikte savaştıklarını hissedebiliyor, düşman askerlerinden ise bizzat gördüklerini kendi ağızlarından duyuyorduk. Ne zaman ki düşmanla savaşa tutuştuğumuzda ellerimizde ki süngüleri, düşman askerlerine karşı kullanmadan daha henüz birbirimize kavuşmadan düşman askerlerine sanki bir başkası sokuyordu. Bir an da bulunduğumuz ortam kan deryasına dönüyor düşman askerleri panikleyip bozguna uğruyor ve kaçıp bizlerden uzaklaşıyorlardı.

 

Söyleşinin Diğer Bölümleri:

1- Düşman Ankara'ya çok yaklaşmıştı…

 

3- "Gözlerimizle şahit olduğumuz keramet içimizdeki korkuyu Silmişti."

 

 
Toplam blog
: 53
: 1175
Kayıt tarihi
: 08.10.10
 
 

Mali Müşavir&Bağımsız Denetçi 1964 Doğumluyum. Çorum İli İskilip İlçesinde yaşamaktayım. Evliyim ..