- Kategori
- Kişisel Gelişim
Sürüngen Beyninizi tanıyor musunuz? Nasıl kontrol edebilirsiniz?

Tek bir başarı vardır. O da istediğiniz şekilde yaşamaktır. -Christopher Morley
Kendimizin farkına vardığımız ilk zamandan bu yana, vücudumuzun en sağlam yerinde (kafatasında) taşıdığımız, bizi diğer canlılardan ayıran en önemli organımız beynimizi, ne kadar tanıyoruz? Onun mucizevi işleyişinden, çalışma sisteminden ve gücünden ne kadar haberdarız? Yaradanın bir lutfu olan bu gücün ne kadarını kullanıyorz? Hepimiz, beynimizin var olduğunu bilir ve bizi yönettiğine inanır, ona tam teslimiyatla hayatımızı sürdürürüz. Oysa ki beynimizi tanımaya, işleyişini anlamaya başladığımızda, beynmizin bizi kontrol ettiğini değil, tam tersi bizim beynimizi ve bu bağlamda, kendimizi kontrol etme gücüne sahıp olduğumuzu görürüz. Bedenimizi bir otomobil gibi düşünürsek, beynimiz de otomobili hareket ettiren şofördür. Beynini kontrol etmeyi bilen bir insan, şoförü istediği şekilde yönlendiren yolcudur. Yolcu geçip arkada uyumayı tercih ederse, şoför kendi gitmek istediği yönde ilerler ve yolcu uyandığında, büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak gitmek istediği yerin orası olmadığını anlar. Dolayısıyla gitmek istediği yer ile varmış olduğu yer arasında büyük fark vardır. Halbuki, uyumayıp şoförü yönlendirmiş olsaydı vardığı yer kendi istediği yer olacaktı. Unutmayın ki, hepimiz yaşam yolculuğunu istediğimiz ve hedeflediğimiz yere varmak için yaparız. Oldukça inatcı olan beynimizi (şoförü), istediğimiz yere yönlendirmek ise onu tanımayı ve yapabileceklerının farkında olmayı gerektirir.
Peki beynimiz nasıl işler?
Eşi benzeri olmayan özelliklere sahip, üç fiziki beyin ve akıl sistemimiz vardır.
1- Sürüngen Beyin (Reptilian)
2- Duygusal Beyin (Limbik)
3- Görsel Beyin (Neo-cortex)
SÜRÜNGEN BEYİN: Beynimizin alt ve arka tarafında yer alan hayatımızı sürdürmekle ilgili reflekslerimizi oluşturmakla görevlidir. Yemek, içmek, barınmak, üremek gibi konularla ilgilenir ve alışkanlık geliştirir. Düşünemez ve öğrenemez. Sürüngenler bu beyne sahiptir. Mantığı çok basittir. Ya iyidir, ya kötü, ya durmalı, ya kaçmalı. İşte, bizim bilinçli zihnimizle iyi, başarılı, sağlıklı olmayı istememİze rağmen, bunlara ulaşmamıza engel olan, beynimizin bu kısmıdır. O sadece hayatta kalmakla ilgilenir, mutluluğun ne demek olduğunu dahi bilmez ve ilgilenmez. O hep 'en azından barınacak bir yer, en azından bir maaş' şeklinde düşünerek bizi hayatta tutmayı hedeflemektedir. Sürüngen beynin etkisiyle oluşturulan 'en azından mantığı' nı kabul eden kişi bilinçli zihnini, kişiliğini, ilişkilerini ve tüm kaderini bu mantık çerçevesinde şekillendirir. Sürüngen beynin stratejisi (iyi veya kötü, siyah veya beyaz, varlığını sürdürecek kadar olanaklara sahip bir yaşam öngörüsü) ile bilinçli zihnimizin amaçları, daima çatışma halinde olur. Mutlu olmadığımız bir ilişkiyi sürdürmemize, istemediğimiz bir işte çalışmamıza neden olur. Sadece hayatta kalma düzeyinde bir zekaya sahip olan bu beynimiz, yaşamla ilgili kararlar alan bir otorite haline gelirse çuvallar. Bu sebeple sürüngen beynimizdeki stratejiyi değiştirmeden, yaşamımızı değiştirmemiz asla mümkün olmaz.
DUYGUSAL BEYİN: Bu bölüm sürüngen beyni sarmalayan ikinci beyin bölümüdür. Memelilerin %98 'inde vardır. İnsanların, köpeklerin, kedilerin ve yunusların ortak özelliğidir. Burası, duygusallığı temsil eder. Burası 'AN' da yaşar. Tüm duyguların saklandığı sistemdir. Plânlama yapamaz, geleceği oluşturamaz, kesinlikle değişimi sevmez, seçenekleri görmez. Acılar, sevgi, aşk.....Mantık değil, kararlarda duygular hakimdir. Sürüngen beyin ve duygusal beynin birbiriyle olan iletişimi güçlüdür.
GÖRSEL BEYİN: Sadece insanda bulunan ve bizi diğer memelilerden ayıran beyin sistemidir. Duygusal beyni sarmalayan girintili ve çıkıntılı olan en büyük bölümdür. Mantık beynidir. Hayal kurabilme, gelecek görüntüsü oluşturma yeteneği, planlama, seçenek oluşturma bu bölümün özelliklerindendir. İnsan olma mucizesinin sorumlusudur. Örneğin, şuan bir dağa tırmanıyorsunuz desem o anda sizi hayale götüren, görsel beyindir. Üretmeyi sever, düşünebilir, sorgulayabilir, keşfeder, meraklıdır. Problem çözen, yazı yazan, okuyan, öğrenen bölüm görsel beyindir. Beynimizin bu üç bölümü tek başına çalışmaz, birbiriyle etkileşim halindedir. Görsel beyne sahip olan insan, kendini diğer canlılardan farklı kılan bu özelliğini nasıl kullanıp, insan olma şerefine erecektir? Herşeyden önce üç beyin sistemine de ihtiyacımız olduğunu kabul etmek gerekir. Önemli olan bu üç beyin sistemini dengeli kullanabilmektir. İşte NLP (sinir dili programlama) teknikleri bu üç sistemi tanıyıp, yönetebilme becerisi kazandırır. Hayatımızda değişim istediğimizde, bize destek verecek olan görsel beyindir. Seçenekler yaratıp, hayal etmemızı sağlar fakat değişimden hoşlanmayan ve tüm iyi niyeti ile bizi bilinmeyenden korumaya çalışacak olan duygusal beyin sistemi, her zaman devreye girecektir. İşte önemli olan tam da o anda bunu farkedip, kontrolü elimize alabilmektir. NLP teknikleri ile beynimizin çalışma sistemini tanıdıkça, beynimizin bizi değil, bizim beynimizi kullanma gücüne sahip olduğumuzu anlar, hayatımız üzerinde sihirli ve mucızevi değişim ve dönüşüme şahit oluruz. Bilinçaltının derin sularında zihnimize yelken takarak, başı boş dolaşmasını engelleyıp yön vererek fark yaratır, duygularımızı etkin bir şekilde kullanıp, zihnimizi istediğimiz gibi programlama özgürlüğüne kavuşuruz.
NLP bize, zihnimizde kendimizle, kendimizde, kendimize olan yolculuğun sırlarını açıyor. Yeter ki "DEĞİŞİM ve DÖNÜŞÜM" için gerekli olan cesaret, güç ve sabra sahip olalım. NLP ile farkındalık yaratmaya, hayallerinizdeki sizle, gerçek hayattaki sizi tanımaya hazır mısınız? Sürüngen beynin emrinden kurtulup, onu hakimiyetiniz altına alarak, gelişmiş insan mertebesinde hayatınıza anlam katmaya ne dersiniz?