Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '11

 
Kategori
Eğitim
 

Ülkemizin kanayan yarası "eğitim"

Ülkemizin kanayan yarası "eğitim"
 

Millî Eğitim, bir yandan dersanalarden yakınanların yüreklerine su serperken diğer taraftan " Aristo" referansı ile dersanecilere göz mü kırpıyor? 

Yıllarca, birbirimize üstünlük sağlamanın hırsı ile dersanelere koştuk. Bizi kuşatan sömürü çemberini sorgulama becerisini gösteremedik. Belli sayıdaki kontenjanlarda yer alabilmek için gereksiz bilgiler edinerek yarışlara hazırlandık. Bu yarış cocuklarımızın gençliklerini kemirdi. Onları yaşları gereği katılmaları gereken aktivitelerden soyutladı. Ödenen servetleri yazmama gerek var mı? Bunları yaşadık ve halen yaşıyoruz. 

Diyeceksiniz ki, "başka çara mi var" böyle gelmiş böyle gidecek. Ben de diyorum ki;" HAYIR, HAYIR böyle gitmemeli". Ve çözüm öneriyorum: 

Sorunu görebilmek için manzaraya tam karşıdan bakmalıyız. Kurulan tezgahlar bozulmasın, çıkar muslukları kapanmasın gibi gölgeleyici düşüncelerle sonuç alamayız. Bir ülkenin yeterli eğitim kontenjanı yoksa, mevcut kontenjanlarda yer almak isteyen gençleri bir yerlere bedel ödemeye mahkum etme hakkı da olamaz. Liseyi Başarı ile bitiren öğrencilerin çoğu istedikleri bir fakülteyi rahatlıkla başarabilirler. 

Sınavların bilgi ölçmek için değil, yeterli bilgiye sahip olanlar arasında eleme yapmak için uygulandığını bilmeliyiz. Çünkü, başarının artması kontenjanları etkilemiyor, sadece biri diğerinin önüne geçebiliyor. Bu kısır döngü ile bir gün gelir, tüm öğrenciler tam başarı sağladığında ne yapacaksınız? 

Kitap bilgilerine dayalı, belli dersleri içeren paket proğramlara göre düzenlenen sınavlar, özel dersaneler için "ballı börek" olmuşlardır. Milli Eğitimin yanlış sınav seçeneği dersanelerin çoğalmasına neden olmuş, veliler gereksiz servetler ödemişlerdir. Bu garip uygulamanın ne kadar yanlış olduğunu anlamak için uzman olmanıza da gerek yok, birazcık insan sevgisi yeterlidir. 

Şimdi Milli Eğitim kalkmış, bazı sakıncaları dile getirenleri ikna edebilmek için, çok, çok gerilere giderek Aristo'ya sarılmış. Neymiş? Bilgi satışı o devirde de varmış. 

Sayın okuyucular, yukarıda çeşitli örneklerle dersanelerin aslında Milli Eğitime bir katkı sağlamadıklarını, sadece bilgi yükleme ile yarış atına çevirdikleri gençlerimizi mutsuz ettiklerini dile getirdim. Amacım, geleceğimizi teslim edeceğimiz gençliğin sağlıklı yetişmesi daha filiz halindeyken budanmamasıdır. 

Şimdi diyeceksiniz ki; Attın, tuttun, evirdin çevirdin, bu işin başka yolu var mı? Sayın okuyucular, bu gençliği rahatlatmak ve velileri, hesabı kitabı aşan servetleri ödemekten kurtaran çözüm var. İşte çözüm: 

SINAV SİSTEMİ DEĞİŞMELİ. Matematik- Fizik- Kimya- Biyoloji- Edebiyat... gibi kitaplara dayalı sorulardan vazgeçilmeli. Milli Eğitim uzmanlarının hazırlayacakları "GENEL KÜLTÜR ve ZEKÂ testleri uygulanmalıdır. Böyle olunca, ne tür soruların geleceği tahmin edilemeyeceğinden, dersaneler konuya yandan "kaynak olamayacaklar ve kendi başlarının çaresine bakacaklardır. 

Hiç uğraşmaya veya dersane kapatmak için yasa çıkarmaya gerek yok. Genel kültürü edinmek için de servetler ödemeye gerek yok. Her öğrenci yaşamındaki birikimlerle sınavına girer. 

Bu önerim gençliğe hizmet içindir. Daha önce de" sınavlar kaldırılsın, kura çekelim" demiştim. O yöntem bile simdiki uygulamadan sağlıklıdır. İlgililerin çözüm üretmelerini bekler tüm ulusumuza esenlikler dilerim. 

 
Toplam blog
: 163
: 1230
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1941 yılında Trabzon'da doğdum. 1961 Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Okulunu bitirdim. 1965 A..