Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '12

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ütopyanın peşindeki Adam, “Hiçliğin ve Hüznün Hikâyecisi ” Kriton Dinçmen

Ütopyanın peşindeki Adam, “Hiçliğin ve Hüznün Hikâyecisi ” Kriton Dinçmen
 

“Sağlığında kaleme aldığı ölüm ilanına  “hayatımda tanıdığım herkese teşekkür ederim” diye nokta koyar Dr. Kriton Dinçmen. Bu ilan Cumhuriyet Gazetesinin 28 Ağustos 2008 tarihli sayısında yayımlanır; kuşkusuz çoğu insanı da şaşırtır. Ama o “ütopyanın peşindeki” adamdır. Hekim, bilim adamı, psikiyatr, adli tıp uzmanı… Salt bunlar mı Dinçmen? Hem onlar, hem de şiirleri, öyküleri, romanı, denemeleri, çevirileriyle edebiyat dünyasına nice yapıtlar kazandırmış yazar, şair, çevirmendir. Hepsi de yakışır ona. Düş, düşlem, imge, hayal, daha ötesi ütopya… Evet o varsıl bir ütopyacıdır.

İngiliz düşünür Thomas More’un Utopia adlı yapıtı  “yeryüzünde bir cennet yaratma isteği”nin özetidir. Sınıfsız, baskısız, tek dilin konuşulduğu bir dünya ülkesi… Başarılmış mıdır bu istek? Henüz değil, bir gün başarır mı bunu insanoğlu? Bunca silah, savaş, dinsel baskı, hırs, ayrışma varken, olası mıdır tüm bu istekler? İnsan gene de hayal etmekten, düşlemekten, umuttan, ütopyadan vazgeçebilir mi? O da bir yaşama sevinci belki.

Vedat Günyol  da ütopyaya inanan bir düşünce adamıdır.Bir yazısında (*) şöyle açıklar  ütopyasını:“Aslında herkesin bir ütopyası ya da ütopyaları vardır, yani gönlünde yatan arslanları. Ütopya Nermi Uygur’un deyimiyle yokülke, var olması istenen, özlenen bir ülke, ya da dünya, yaşanan ama bir türlü ulaşılamayan bir ülke ya da dünya.” Yazar Demirtaş Ceyhun  ise ütopya sözcüğüne Arif Damar’ın bir dizesinde geçen “umutsuz umut”un yakıştığını söyler. “Ne yazık ki, bu kavramın dilimizde hâlâ Türkçe, ya da Arapça veya Farsça bir karşılığı yoktur ve ‘ütopya’ şeklinde yazılarak kullanılmaktadır.” (**)

Biliyorum bu konulara dokunduk mu, yazacak, söylenecek, anlatılacak ne çok söz çıkar ortaya. Yokülke, umutsuz umut…İnsanın düş ve düşünce boyutu sonsuz işte. Ne güzel. Öyle olmasaydı bunca şiir, öykü roman yazılır mıydı, bunca resim tuvallerde yaşam bulur muydu, bunca şarkı, türkü, senfoni, bestelenir miydi? Sanatın, yazının, ekinin ürünleri insanlara yepyeni yaşamlar, görüntüler, tatlar sunabilir miydi? 

Kendini insanlığın hizmetine adayan bilim adamı için, yazınla ve yapıtlarıyla çoğalanyazar için,ömür denen süreç geçici değildir. Doğum ve ölüm yıllarının arasına sıkışan ne çok sevinç, hüzün, keder, özlem, heyecan, aşk, kavga, vardır… Yazan, üreten, yapıtlarıyla insana ulaşan ne çok yazı, söz, şiir, resim, öykü, roman, anlatı vardır…  İnsan duygu, duyarlık, düşünce, düş, düşlem bağlamında ne çok şey sığdırır o kısa gibi gelen yaşamına. Hele de yazan, düşünen, çabasını, emeğini yapıtlarıyla taçlandıran insanlar söz konusuysa…Öldükten sonra da yaşaronlar. Bu inancı taşıyan, bu düşünceyi paylaşan sanat, yazın ve hukuk adamı  Veysel Gültaş, “Ölümü değil / Anlamı iki parantez olan, / Asıl olan seni anlamak / Sığdıramam iki parantez arasına…” dizeleriyle ölümsüzleştirdiği  Dr. Kriton Dinçmen’e adanmış yapıtını hazırlar: “Ütopyanın Peşindeki Adam Dr. Kriton Dinçmen”  (***)

Veysel Gültaş, yurdumuzun değişik kentlerinde yıllarca savcı, yargıç olarak görev yapmış bir hukuk adamı. Bu alanda yayımlanmış çok sayıda kitapları da bulunuyor. Emekli olduktan sonra da İzmir’de avukatlık görevini sürdüren Veysel  Gültaş, aynı zamanda şiiri, yazıları, denemeleri, bu bağlamda yayınladığı kitaplarıyla da bilinen, sevilen, sayılan bir ad. Şiir ve denemeleri Çağrı, Çağdaş Türk Dili, Agora, Dize, Çalı, Milliyet Sanat gibi dergilerde yayımlandı. Cumhuriyet Gazetesinde  1994-2004 yılları arasında çok sayıda makaleye imza attı. Gültaş, şiir dalında bir çok ödülün de sahibi. 

Verimli, donanımlı bir yazar, şair ve hukukçu olan Gültaş, “kafadaşım, gönüldaşım, arkadaşım, sevgili hocam” diye nitelediği Dinçmen’le ilgili  yapıtında, onun yaşam öyküsüne, yazılarından ve mektuplarından seçmelere, yapılan söyleşilere, kısa öykülerinden bölümlere, şiirlerinden bir çok dizeye, denemelerinden seçilmiş yazılara, hakkında yazılanlara,  fotoğraflarından bir seçkiye yer vermiş. Ayrıca el yazısıyla İstanbul Kadıköy’de bulunan ünlü Hatay Restoran’ın Anı Defteri’ne yazdıklarını da duygulanarak okuyoruz.   

Peki kimdir Kriton Dinçmen derseniz, kısaca  tanıtalım onu: 1924 yılında Heybeli adada doğan ve günümüzde sayıları oldukça  azalan İstanbul Rumlarından Dinçmen, yaşı dolayısıyla emekli olana dek İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünde adli psikiyatr olarak görev yapar. Dört öykü, bir roman, iki şiir ve psikiyatrinin mitolojik kökenleri ile ilgili bir kitap yayımlar. Ayrıca üçü  tarihi olmak üzere, biri felsefi, iki şiir, üç roman ve iki biyografik romanı Yunanca, Fransızca ve İngilizceden çevirir.

2008 yılında  84 Yaşında yitirdiğimiz Dinçmen, yaşının verdiği sağlık sorunlarına karşın Tıp Fakültesi son sınıf öğrencilerine “Ütopya ve Hekimlik Ütopyaları” üzerine ders verme hazırlığındadır. Mesleğe yeni başlayacaklara hekimin ütopyasız olmaması gerektiğini, günü geldiğinde hasta ve hasta yakınlarının beklediği mucizeleri düşlemeden, insanların gözünde geçerli ve kalıcı hekim olunamayacağını anlatma çabasındadır.

Öğrencilerine hekimlik ütopyalarını ulaştırabilmenin kaygısını taşır. Söyleşilerinde toplumları geçmişleri kadar, gelecek beklentilerinin de ayakta tuttuğunu, ütopyası olan insanlar çoğaldıkça toplumların geleceğe kök salıp güçleneceğini vurgular. Aynı zamanda Şair Sapho’yu, Odiseus Elitis’i, hatta Konstantin Kavafis’in şiirlerini de dilimize kazandıranlardandır Dinçmen. 

Veysel Gültaş bu yapıtında  ütopya zengini bilim adamını kendi dili, anlatımı, rengi, ufkuyla buluşturuyor.  “…sevgisizliğe inat, dayatmacılığa inat, direnen az sayıdaki insanlardan” biri olarak niteliyor ve şu saptamayı yapıyor:“Bize sevgiyi miras bırakarak ve yüreğine iliştirdiği o sevgiyi de herkesle bölüşerek, dost, düşman ayrımı yapmadan, bir dünya yurttaşı kimliğiyle, ölümü bile güler yüzle karşılayıp ‘hayatta rastladığım herkese teşekkür ederim’ diyerek ayrıldı aramızdan.”

Kriton Dinçmen, denemelerinden birinde pek çoğumuzun yaptığı gibi vefasızlıktan yakınmak yerine vefaya olan övgülerini şu sözlerle kaleme alır: “Ben Vefa’yım… Siz insanların en az bildiği, bilmeyi en az istediklerinizdenim.” diye başlayan o sözlerin arkasındaki adam… Sonra şöyle sürdürür yazısını: “Hep en son ortaya çıkar, coşku ve duygularınızın sakinleşip yatışmasından, problemlerinizin halledilip küllenmesinden sonra görünürüm. Ortaya çıkışım, çoğu kez sizlerin mutluluğunu ve huzurunu gölgeler. Çünkü, sorunun çözülmüş olması ile gelir ve kanatlarımın çırpıntıları ile duymakta olduğunuz mutluluğun bir bedeli olduğunu sizlere hatırlatırım.”

Vefa üzerine söyleyecekleri bitmez Dinçmen’in. Giderek unutulmaya yüz tutmuş, içeriği boşaltılmış, o anlamlı sözcüğü, kavramı anlamlandırır:“Ben Vefa’yım. Korkmayın, sizi esir almayan bir borçtur; vefa. İnsandaki karar serbestisini bozmayan, aklınızı çelmeyen, sizin insan olma gururunuzdan bir şey çalmayan, kişiliğinizin yapısından ödün vermenizi istemeyen bir borçtur. Sizi insan yapan bir borçtur.”

Kriton hoca, salt mesleki bilgiye sahip olarak “hekim” olunamayacağını vurgular yaşamınca. Örneğin “Ressam olmamakla birlikte, bir resim sergisine gittiğinizde, izlediğiniz resmin ne tür bir resim olduğunu söyleyebilecek kadar  resim bilgisine; müzisyen olmasanız da bir senfoninin hangi senfoni olduğunu çıkarabilecek kadar müzik bilgisine sahip olmalısınız” der. “O Benim” adlı şiirinde akan suyu, gülen çocuğu, fırtınayı, hüznü, yaşamı, hatta ölümü de sevdiği söyleyen Dinçmen dizelerini şöyle bağlar: “çok şeyi seviyorum, / hiçbiri benim değil / insan’ı seviyorum,  o, benim”

Veysel Gültaş’ın özenle, emekle hazırlanmış yapıtını okuyunca, Dinçmen’i bir kez daha seviyorsunuz, bir kez daha saygı duyuyorsunuz, ayrıcalıklı kişiliğini kavrıyorsunuz.

Boyu, kapağı, kağıdı, baskısı, düzeni ile kitaplığınızda özenle saklayıp koruyacağınız bir yapıta imza atmış Gültaş. Peki bu kapsamlı yapıttan ne kadar haberliyiz? Kendi olanakları, emeği, çabası ile hazırladığı kitabını gereğince dağıtabilmiş midir? İlgili okura ulaşabilmiş midir? Oysa örnek alınacak, dersler çıkarılacak ne kadar çok şey var Gültaş’ın bu yapıtında. İnsana değer veren, insanın düşlerini, ütopyasını derinliğin tanıması açısından da okur sevdalısı herkesin kitaplığında yer almalı diye düşünüyorum.

(*)     Yaza Yaza Yaşarken, Vedat Günyol, Günlükler, Cem Y. 1994

(**)   “Eksilmedi Bendeki Umuşuz umut” Çünkü Ben Edebiyatçıyım, Demirtaş Ceyhun,Cumhuriyet  Kitapları, Mayıs 1999

(***) Ütopyanın Peşindeki Adam Dr. Kriton Dinçmen, Hazırlayan: Veysel Gültaş Nisan 2010 İzmir,    271 s.

 

 

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..