Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '12

 
Kategori
Deneme
 

''5 N 1 K''

''5 N 1 K''
 

(Ne)dir Duygu?

Duyumsamak değil midir hayatı? Elemi, kederi, sevinci, anıları! Acısıyla, tatlı anlarıyla yaşananları. Tuz buz olmaktır, zaman zaman yürek çırpıntılarının arasında bitesiye, biteviye…

Eteklerine dökülmüş mor sümbüllerin, morumsu izlerini taşıyan dağların doruklarında esen rüzgâr, bulutların arasından sessizce süzülen yağmur ya da bir kırık fincan tabağında dağılan kahve telvesi gibi serilmektir çaresiz!

Kendini aramaktır, sonsuza değin! Bulamayacağını bile bile!

Boşa kürek çekmektir belki de zirveye tırmanmaktır da! Mahkûm olmaktır, kaderin demir parmaklıklarının arasında, kalp esir, mantık kifayetsiz!

Ne zaman Mutluluk?

Kavramını yitirmiş, bazen umut, bazen bir sevinç kırıntısı! Kimi kez de bir sevgi çiçeğinin ışıltısının serabı. Bulmak zor! Anlatmak daha da zor! Ağlayan çok, bulan az! Bulamayan sayısız! Alınıp da satılan mal değil ki!

-Ver kardeşim, şuradan yarım kilo!

-Ah ah! Dün sattığın mutluluk çürük çıktı! Diyesin!!!

Var aslında! Baktığını görebilen gözlere. Hayat işin sırrını kilitlemiş ayrıntılara. Bütün mesele anahtarını sakladığı, labirenti aşmakta!

Kâh bir çocuğun gözlerinde yanan sönen sevinç dalgalarında. Kâh Sevda pınarlarında. Kimi zaman da; Uçurumdan düşerken tutunacak bir dal bulduğunda!

Yeter ki gönül bulabilsin aradığında!

Sararmış mektupların satır aralarında bile olsa…

Nerede Sevgi?

Bilinmez ki!

Aratır çoğu zaman kendini? Nazlı bir istiridye misali! Özlemin kardeşi, yeşil yaprağın üzerine düşmüş çiğ tanesi. Verirken cömert, alırken pinti! Gram gram eksilen su misali. Düşlerde kaybolmuş, kayıp şehrin silueti. Sımsıkı sarıldığında şımarıveren çocuk gibi! Ya da elinden kayıp giden sabun köpüğünün izleri! Sardıkça saran, sarıldıkça kaçan!

Bir varmış, bir varmış da iki yokmuş! Hayat… Hayat bir masalmış da daha ‘O’ masalın sırrına eren olmamış!

Masal yaşadım derken, esaret zincirinin paslı halkalarına tutunmaya çalışmaktır sadece!

Tel tel dökülen saçların arasında, koza tutmaya çalışan ipek böceği…

Neden Hüzün?

İçin için kan ağlarken için! Gülmeye zorlanmaktır. Bir ucundan yakalayabilmekse hayatı, mutluluğu ve sevgiyi, tutmadığımız ucunda yitirilenlere ağlamaktır, yas tutmaktır zamansız!

Kapılmaktır, yalnızlığın dayanılmaz cazibesine, delicesine!

Hayıflanmaktır, kör kuyulara uzatıp başını, haykırmaktır ölesiye!

Ağlamaktır, bağıra bağıra, kısılmış sesinin çıkmayan nefesiyle!

Terk etmektir solan günü bilinmezliklere!

Sırdaş etmektir gönlünü gecelere!

Çabasıdır, depremlerle derbeder olan hayallerinin yeniden canlanmasına da! Nafile…!

Aramaktır, şişelerin diplerinde tesellinin buruk tadını da! Yine de nafile..!

Nasıl Aşk?

(A)dan başlamaktır koşmaya, doludizgin, durmamacasına! (Ş) ye gelinceye değin soluksuz! Yoktur takatin! Karşılaştığın engellere yenik düşmüştür bedenin. Ruhun taşıyamaz olur, ağır gelir yüklendiklerin.

Yangındır yüreklerde; üzerine körükle kor atılan. Çaresiz bir halde dönersin geriye! (K) de alırsın soluğu…
Duraksarsın!

Şaşarsın!

Aşk! Üç harfe sığdırılmış anlamı derin! Kendi derinden de derin! Düştün mü içine; çırpınırsın, çırpındıkça batarsın!

Hep kaçarsın! Kaçtıkça yanarsın! Yandıkça…

Kim?

Kim bilebilmiş ki?

Kim çözebilmiş ki?

Kim çıkabilmiş ki?

Hayatın sunduğu karmaşanın içinden!

Kim kimdir?

Kim nicedir?

Kim herkestir!

Kim, herkesin kendisidir!!!

Ayşen Arslangiray Kura

9 Haziranda/ KUŞADASI’dan

 

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..