Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '17

 
Kategori
Estetik / Güzellik
 

“Abla” kendini şişman bulanlardandır. Zaman geçer, 90-60-90 olma zorunluluğu geçmez.

“Abla” kendini şişman bulanlardandır. Kupkuru olduğu halde yediği her lokmayla pişmanlık ateşlerinde kavrulanlar gibi değildir çok şükür, çok daha makûldür bu konuda. Kendisini, soğuk deniz mensubu balıketi olarak tanımlamayı daha uygun bulur.
 
Gençkızlığa geçiş sırasında kebap diyarı Kilis’te bulunmalarının bariz bir etkisi olmuştur üç kızkardeş üzerinde ama o, ötekiler kadar yediğin erikleri say, naylonlara bürün güneşe yat, bilmemne suyu iç, talimatlarına uymaz. O hep içinden gelen sese uyup mutsuz bir sıska olmaktansa mutlu bir tombul olmaktan yana kullanır tercihini.
 
 
Lisenin ilk yılında birbirlerine yana yakıla tutuldukları ilk kocası “abla”yı çok sever; babasının tayin olup gideceği ihtimali üzerine bağıra çağıra hüngür hüngür ağlamışlığı vardır ama, elden ne gelir, Venüs etkisinde bir Terazi’dir ve "abla" zayıflamalıdır. Kalbindeki kırıklık, bedenine küskünlükten başka bir sonuç getirmez ne yazık, sevgilinin, seni çok seviyorum ama 10 kg eksiğinle tavrı. “Abla”nın kendisini kendisine küstüren sevgiliden vazgeçmeye başlaması belki de o günlere dayanır. Bu çok mümkün. 
 
Zaman geçer, 90-60-90 olma zorunluluğu geçmez. 90 yaşını aşmış halasından aldığı göbeği, genç kızlığından bu yana başına bela iri göğüsleriyle mücehhez bedeni; ağır adet sancılarına, bir düşüğe, Çernobil felaketi sırasında yaşadığı sonlandırılması gereken tuhaf hamileliğe, ölmeyi dilediği bir zaman aralığına denk geldiğinden narkozdan zor uyandırdıkları bademcik operasyonuna, ailece arabayla bayır aşağı yuvarlandıkları trafik kazasına, 8 saat süren sancı ile normal doğum yapmanın acısına... dayanır. Hiiiç sızlanmadan dayanır.
 
Güzel günler de paylaşır bedeniyle “abla”; sevgiliyle birlikte olmanın, dokunmanın güzelliğini, bir dosta sıkı sıkı sarılmanın boyutlararası ihtişamını, soğuk havadan sıcacık bir yere girmenin, babasının yaptığından elbasan tavanın, rakının, bitter çikolatanın, kirazın tadını, üşümüş ayaklarını sobaya uzatıp ısıtmanın güzelliğini, yağmur sonrası toprağın, kayalara vurup köpüren denizin, hanımelinin, iğdenin, irisin kokusunu, Sad Lisa’yı, Endülüs’ü, Simone Dolidze’yi içine akarken dinlemeyi, kızının gözünde mutluluğu, yıldızların ışıltısını, iki bebek kedinin boğuşmasını izlemeyi... ve bedenine demek ister ki!
 
"Aynadaki görünüşün ne olursa olsun, sen benim en iyi dostumsun. Dünyadaki yaşamımı senin sayende sürdürüyorum, sevdiğini söyleyip sonsuza dek sözleri veren pek çoğu gelip gitti, sen beni terketmedin, beni terketmeni istediğimde bile... Hep sağlıklı, hep güçlü olarak beni bu güne taşıdığın, doğruyu eğriden ayırmayı eninde sonunda başarmamı sağlayan aklımı, kırıldıkça onarıp yeniden sevmemi sağladığın yüreğimi barındırdığın için çok teşekkür ederim!"
 
Toplam blog
: 591
: 63
Kayıt tarihi
: 27.07.15
 
 

İstanbul'da 20 yıldan fazla, tasarımcı grafiker olarak çalışırken bir kız çocuğu da yetiştiren "a..