Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '16

 
Kategori
Eğitim
 

“Bir an iyiyim… Bir an kötü… N’oluyo böyle?” Ergenlikte duygular

“Bir an iyiyim… Bir an kötü… N’oluyo böyle?” Ergenlikte duygular
 

Bu yazıyı okumaya başladın. Teşekkür ederim. Ama duygularınla ilgili bir yazıyı okumak sana kendini nasıl hissettiriyor? Neler yazdığını merak ediyor musun? Bir şeyleri çözümlemene yardım edebileceğini düşünüyor musun? Yoksa çok sıkıcı bir konu, sırf annen ya da bir büyüğün oku dedi diye mi okuyorsun?  Belki de arkadaşınla mesajlaşmak yerine buraya takılıp kalmak canını sıkıyor?
 
İşte insan olmak bu demek! Her an, her dakika bir duyguyu yaşamak demek. Derinden hissetmesen de…
 
Kendini sık sık  “Kimse beni anlamıyor! Her şeyime karışıyorlar. Beni sinirlendiriyorlar.” derken buluyor olmalısın.  Öfke duyuyor, bağırıp çağırıyor, kapıları da çarpıyorsundur.  Sonra birden tüm bu sinirin için üzülüyor, bu sefer de ağır bir suçluluk yaşıyorsun değil mi?. Kankanla birlikteyken ve çok aşırı neşeliyken ufacık bir davranışı ya da ettiği söz seni kırabiliyor ve hemen “duygusala bağlayıveriyorsun.” İyi de niye duyguların bu kadar çalkantılı, bu kadar inişli çıkışlı? Neden aynı olaya bir gün ara ile farklı tepkiler veriyorsun?
 
Çünkü değişiyorsun! Büyüyorsun, gelişiyorsun. Salgıladığın hormonlar değişiyor. Vücudun, beynin bu değişime uyum sağlamaya çalışıyor. Tabii bazen azıcık afallayabiliyor.  Okuma yazmayı öğrendiğin dönemi hatırlıyor musun? Birden bire eline kalın kitaplar alıp okuyabilmiş miydin? Önce bazı harfleri öğrendin: e, l, t…. Sonra onları yan yana getirip, birleştirmeyi öğrendin. Sonra heceleye heceleye okudun. 1 sayfa bile sana upuzun geliyordu. Halbuki zaman içinde okumak senin için sıradan ve doğal yapabildiğin bir eylem haline geldi.
 
Fiziksel, sosyal, duygusal, zihinsel, her türlü değişim yaşadığın bu dönemde de aynı okumayı sökmeye başladığın dönemdeki gibi yenisin! Vücudun değişiyor, sen adapte olmaya çalışıyorsun. Duyguların değişiyor, sen adapte olmaya çalışıyorsun. Bilincin değişiyor, sen adapte olmaya çalışıyorsun.
 
Yaşadıkların çok doğal bir sürecin parçası. Sorun nerede çıkıyor, biliyor musun? Adapte olmaya çalışmak, kendini bu değişime bırakmak yerine, direnç gösterdiğinde! Bu örneği eğitimlerimde de kullanıyorum. Sörf yaptıysan ya da sörf yapan birini seyrettiysen bilirsin… Dalga geldiğinde dalgaya karşı değil, dalga ile birlikte hareket ettiğinde suyun üstünde kalabilir, ilerleyebilirsin. Demek istiyorum ki, duygularınla savaşma! Çünkü onları durduramazsın. Ama onları nasıl yöneteceğini öğrenebilirsin.
 
İşe duyguları tanımakla başlayalım mı? Öyle hemen burun kıvırma. Bu yaşta duyguları mı öğreneceğim deme, çünkü aslında en zoru kişinin kendisine uzaktan bakması, kendisini analiz edebilmesi. Ne zaman ne hissettiğinin farkına varabilirsen, o duyguyu çok kolay yönetebilirsin. Yani birinci kural “bilmek” ya da “farkına varmak”.
 
 
İki türlü duygu var, seni “iyi hissettirenler” ve “kötü hissettirenler”. Aslında iyi ya da kötü duygu yoktur. Duygunu iyi ya da kötü şekilde ifade edebilirsin sadece… Onun için “hissettirenler” dedim. 
 
Pozitif Duygular
Negatif Duygular
Neşe
Öfke
Minettarlık
Sinir
Huzur
Başarısızlık
Grur
Üzüntü
Umut
Korku
İlgi
Endişe
Merak
Utanç
Hayranlık
Suçluluk
İlham
Kıskançlık
Aşk
Şüphe
Mutluluk
Nefret
 
 
Yukarıda bir takım duyguları sıralamaya çalıştım, bunlara daha farklıları da eklenebilir. Hedefimiz her zaman “iyi hissettiren” duyguları artırmak. Çünkü araştırmalar, pozitif duyguların bizi stresle baş etme ya da hedeflere ulaşma konusunda daha güçlü kıldığını, negatif duyguların ise mutsuz, depresif ve içine kapanık yaptığını gösteriyor. Ancak “iyi hissettiren duyguları artırmak” sürekli gülümseyerek ortada dolaşmak, negatif bir duygu hissettiğinde o duygudan kaçmak, onu bastırmak demek değil.
 
 
Aksine “negatif duygular” öğreticidir. Tabii bu negatif duygunun içinde debelenip kendini kaybetmediğin sürece. Önemli olan ne zaman sinirleniyorsun, ne zaman üzülüyorsun, ne zaman utanıyorsun bunun farkına varabilmek ve bunu o durumu değiştirmek için kılavuz olarak kullanabilmek. Tabii kendini iyi hissettiren duygulara yatay geçiş yapmak istiyorsan! Aşağıdaki örnek durumları kullanarak, sen de kendini değerlendirebilirsin.
 
 
Öfke
Birisi dalga geçer ya da aşağılarsa
 
İşler sürekli ters gider, önüne engeller çıkarsa
 
Senin adına karar alındığında, fikrin yok sayıldığında
 
Haksızlığa uğradığında
Üzüntü
Sevdiğin bir şeyi ya da birini kaybedince
 
Başarısız olunca
 
Değer verilmediğini hissettiğinde
Endişe ve korku
Vücuduna meydana gelen değişikliklerde
 
Ailedeki ani değişikliklerde (boşanma, taşınma..vb)
 
Yeni ortamlara girdiğinde ya da yeni kişilerle tanıştığında
 
İlk kez yaptığın bir şeyde hata yapmaktan ya da başarısızlıktan
Utanç
Eleştirildiğinde ya da suçlandığında,
 
Başarısız olduğunda
 
Kabul görmeyip, dışlandığında
 
Dış görünüşünle ya da fikirlerinle ilgili alay edildiğinde
Suçluluk
Hata yaptığında
 
Bağırıp çağırıp karşındakini kırdıktan hemen sonra
 
Beklentileri karşılamadığında,
 
İstediği sonucu alamadığı durumlarda
 
Bu duygu iniş çıkışları ile nasıl baş edeceksin?
 
Duygularının farkına var: Ne zaman ne hissediyorsun, hangi davranış hangi duygunu tetikliyor bir listesini yap. Karşındakilerin duygusunu anlamaya çalışmak da yanlış anlamaları en aza indirecektir. Yani annen mesela neden “duşa gir” diyor olabilir? Sana “kokuyorsun” demek için mi, yoksa kişisel hijyenine dikkat eden, hem kendine hem de diğerlerine saygılı bir birey olabilmen için mi? Ona sinirlenmeden önce söylediğinin arkasındaki niyete odaklanmayı deneyebilirsin.
·        
Duygunu sözle ifade et: Hem pozitif hem de negatif duyguyu ifade edebilmek pek çok kapıyı açan anahtardır. Örneğin “duşa gir”sözünü duyduğunda, bağırıp çağırıp odana kendini kapatmak yerine, “Bana işimi öğrettiğinizde sinirleniyorum. Ben canım istediğinde duşa gireceğim zaten. Ama siz söylediğinizde tam tersini yapmak istiyorum. Çünkü bana ‘sen yetersizsin, düşünemezsin’ demişsiniz gibi geliyor.” şeklinde niye böyle bir söze sinirlendiğini açıklayabilirsin. Evet doğru, sen böyle uzun uzun konuşmaktan da pek hoşlanmıyorsun. İlla bu kelimeleri kullanmak zorunda değilsin. Sadece “bu söze sinirleniyorum çünkü…”lü kısacık bir cümle de yeterli. 
 
Bir tiyatrocu anlatmıştı, bir dizi film için seçmelere gitmiş, yönetmen seçim için doğaçlama yapmalarını istemiş. “Doğaçlamayı da hiç sevmem. 100 sayfalık senaryo ezberlettir, doğaçlama yaptırma. Karnıma bir sancı girdi. Nasıl gerildim. 10 kişi kadar varız orada. Gönüllü var mı diye sordu. Parmak kaldırdım. 10 kişiyi bekleyip, bu gerginliği devam ettireceğime bir an önce yapıp rahatlarım”, diye düşünmüş. Sonra yönetmen ilk doğaçlama için onu çağırınca da, en başta “ne kadar gergin olduğunu, doğaçlamayı sevmediğini” açıklamış. Yani duygusunu ifade etmiş. Ne olmuş biliyor musun? Diğer 9 kişi de “ben de, ben de” diye dökülmüşler. Bu oyuncuda büyük bir rahatlama yaşatmış tabii. Böyle hisseden bir tek ben değilmişim, rahatlığı. Sonrasında kötü yaparsam, zaten ben sevmediğimi ifade ettim rahatlığı. Peşin peşin ne hissettiğini söylemek her zaman kazandırır.
 
Tabii negatif duygular kadar, pozitif duygularını ifade etmek de önemli. Çünkü böylece pozitifleri artırabilirsin. Seni mutlu eden, gurur duyduğun, huzur duyduğun, sevdiğin şeyleri söylersen, annen-baban ya da arkadaşların da seni iyi hissettiren bu davranışları tekrar edeceklerdir. Sen de böylece daha mutlu, daha huzurlu, daha gururlu hissedebilirsin.
·        
Duygularını yönet:
 
İyi hissettirene yönel: Hani bir listeyap demiştim ya, hangi durumda ne hissettiğinle ilgili. İşte o listedeki kötü hissettiren durumlardan olabildiğince kaçınmaya çalış. Yani seninle alay eden ve seni utandıran ya da üzen bir grup arkadaşın varsa, onlarla arkadaşlığını sürdürmek zorunda değilsin. Seni iyi hissettiren kişilerle, iyi hissettiren şeyler yapmaya gayret et. Müzik dinle, spor yap, sevdiğin filmleri izle.
 
Destek al: Yardım almak zayıflık değildir. Aksine baş edemediğin durumlarda anne-babandan, öğretmeninden ya da bir profesyonelden destek almak, göremediğin noktaları görmeni, bazı durumların daha kolay üstesinden gelmeni sağlayacaktır. Örneğin herhangi bir üzüntün, kaygın varsa anne babanla paylaşmak, problemi daha kolay çözdüğün gibi hem aranızdaki bağı kuvvetlendirecek, hem de birbirinizi daha iyi anlamanızı sağlayacaktır.
 
Kendini yargılamaktan vaz geç: Birçok olumsuz duygunun sebebi kendini yargılamandan kaynaklanıyor. Yeterince iyi, yeterince zeki, yeterince güzel, yeterince başarılı olmadığını düşünüyor ve bu yüzden de sana bunları çağrıştıracak olaylara, sözlere tepki gösteriyorsun. Kendini başkalarıyla kıyaslamaktan vazgeç ve kendini olduğun halinle sevmeye çalış. Bu dediğim çok kolay değil biliyorum, ama çevremizle iyi bir ilişki kurabilmemizin anahtarı, önce kendimizle iyi bir ilişki kurmak. Öfke duyduğunda örneğin, “Öff yine sinirlendim bak. Bir öfkeme engel olamıyorum. Benden adam olmaz.” şeklinde kendine yüklenmek yerine, “Demek böyle durumlarda öfkeleniyorum. Neyi farklı yaparsam artık öfkelenmeyi bırakabilirim?” şeklinde düşünmek daha çözüm odaklı bir düşünce şekli değil mi?
 
Unutma:
Herkesin duyguları var. Herkes acı, öfke, üzüntü, kaygı duyuyor. Yaşadığın duyguları yaşayan bir tek sen değilsin. Bir tiyatro oyuncusu 1000 kez sahneye çıkmış olsa da, her sahne öncesi heyecan duyuyor. Bir cerrah birçok kez ölüme şahit olsa da, ölümle sonuçlanan bir tedavide yine üzülüyor. Bir öğrenci birçok sınava girmiş olsa da, yeni bir sınava girerken kaygı duyuyor. Sen kendini dinle, neden öyle hissediyorsun anlamaya çalış ve ifade et.
 
Her şey daha güzel olacak, bana inan. 
 
Kaynaklar
 
http://www.pamf.org/teen/life/
https://www.psychologytoday.com/blog/surviving-your-childs-adolescence/201007/adolescence-and-emotion
https://www.studenthealth.gov.hk/english/health/health_ph/health_ph_eia.html
 
Toplam blog
: 168
: 336
Kayıt tarihi
: 04.05.09
 
 

Elgiz Henden 1968 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini 1989 yılında, yük..