Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

"Böyle işte, böyle kasık kasığa"

"Böyle işte, böyle kasık kasığa"
 

İngiliz ve dünya edebiyatının büyük ozanı, tiyatro yazarı W. Shakespeare, "Tüm Soneler" adlı kitabının 21. Sone'sinde şöyle seslenir:

Ben başka bir ozanım. Öbür manzumeciler
Boyalı güzel görür, kalemi alır ele.
Göğü tutup onunla yazdıklarını süsler.
Her güzeli benzetir kendindeki güzele.
Hem de ne şatafatlı teşbihler, çifter çifter:
Güneşle ay: toprağın, denizin cevherleri,
Nisan tomurcukları, nice bulunmaz şeyler
Yeryüzünü kuşatan o cennet çemberleri...
Ben gerçeği yazarım benim sevgim gerçek ya:
İnan olsun sevgilim, güzellerin güzeli
Ana yavrusu gibi pek parlak olmasa da
Gökyüzünde yanan o altın kandil misali...

Onların boş lafları olamaz benim işim:
Satacak değilim ki, niçin övecekmişim.


Aşkın parmalası için, gerçekdışı, marjinal olmasına, hayallerin gergefinde işlenip donatılmasına gerek yoktur.

Günümüzde her aşk diye sunulan şey, boyalı gözüken, göğü yaldızlarla kapladığını söyleyen, üç gün sonraysa bitip arkasından tonla laf edilen garip bir balçık gibi gösterilmeye çalışılıyor.

Magazin programlarından boyalı dergilerin içine kadar, her yerde karşı tarafı nasıl "kullanacağınızı", "arzularını nasıl tetikleyeceğinizi" yazıp çiziyorlar.

Önce birleştirip övmeye, sonra ayırıp yermeye çalışıyorlar ki böyle olunca magazin değil, daha çok "mizah" programı oluyorlar.

Çünkü gerçek aşka hiç kulak vermemişler. Günlük "kullan at" öyle benliklerine işlemiş ki, halka da tek sunabildikleri egosit ünlüler, paçavra değeri taşımayan duygular, ölçüp biçmeler...

Amaç, insanı acısı ve hüznüyle, sevinci ve sevişmesiyle en aziz hisleri de çöpe çevirmek.

Oysa aşk, herkesin üstündedir geldiğinde. Ne zaman ki içinze iner, o zaman içinzdeki evrene doğru taşmaya başlar...

Han-fei-tzu adlı Çinli filozof, Milattan Önce lll. Yüzyıl’da şunları yazmış: “Bilge kişi, ne eski yolları izler, ne de bütün zamanlar için sabit olan bir yol geliştirir. O daha çok çağının gereklerini inceler ve onlarla uğraşmaya hazırlanır."

Aşk da bu çağda, akacak yollarını buluyor.

Sürekli büyüyen kadın ve çocuk ticareti, bir saniyiye dönen pornoya inat, her zaman filizlenecek bir yer buluyor.

İtalyan toplumbilimci ve gazeteci Francesco Alberoni (d.1929) , Aşık Olmak (Falling in Love) adlı kitabında, aşkın kimyasını, nasıl ve niye doğduğunu soruşturur. “Eğer biri sahip olduklarından ya da kendisinden memnunsa âşık olamaz. Âşık olma deneyimi, bunalımdan, gündelik yaşamda değerli bir şey bulamamaktan kaynaklanır.” diyor.

Ona göre, bir bakıma parlamayan, sıkıcı hayatlarımız, aşkın gelişiyle silkiniyor, ölü toprağını üstünden atıp canlanıyor ve parlamaya başlıyor.

Kendi değerlerinden emin olmayan, çoğunlukla kendilerinden utanan gençlerin daha çok âşık olduğu görülüyor. Öteki yaş gruplarındaki insanlar da gençliklerinin sona erdiğini ya da yaşlanmaya başladıklarını düşünüp, yaşamlarında bir şeylerin kaybolduğu duygusuna kapılınca âşık oluyorlar.

Kısaca ne zaman daha az parladığınızı anlasanız, daha çok parlamak ve pervanenize çağırmak için âşık oluyorsunuz.

Bu düşüncelere katılmayabiliriz. Beni asıl düşündüren şey, her hakiki aşkın, birleşmek ve büyümek arzusudur.

İki birden fazla gözükse de, iki farklı partneri birleştiren ve oradan başlayan aşk, bir olmak... Sonsuzca bir olmak...

Aşk kılavuz istemez, tek başına yol alır.

Ve pusula daima birleşmeyi gösterir. Gerçek aşkı, sahtelerinden ayıran şey de budur. O doğaldır, övülmeye ve başkalarına ihtiyacı yoktur. Sadık olması gerektiği için sadık değildir o, içinden aşkına bağlı olduğu için sadıktır...

Âşık olduğunuz kişiyle sonsuza kadar birleşmek ve bir olmak... Ona baktığınızda evrenin sonsuz ihtişamı görmek ve o evrene gömülmek, o evrenle "bir" olamk için...

Tıpkı İlhan Berk'in "Bakmak Aşktır" şiirindeki gibi...:

Kal böyle aşkım, kal böyle
Ve yalnız
Bana bak.
Bakmak aşktır.

'Soyundum işte sana yol olsun diye.'
Böyle çıplak böyle et ete
Bırak gezinsin üstünde soluğum.

Saydamdır aşk, o naif şeytan
Gözlerin, çıplak memelerin, dudakların
Böyle işte böyle gel gir yatağıma.
Ve öp sonra da
Durmadan bir daha, bir daha öp beni
Böyle uzun bir yolculuk ister aşk.
Ve çek sonra da, daha bir kendine beni
Çek ki
Bileyim benim olduğunu.
Böyle işte böyle kasık kasığa.
[1]


[1] İlhan Berk, "Toplu Şiirler", Delta , YKY, Mart 2003.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..