"Çok sinirliyim ve küfredeceğim!..."

"Çok sinirliyim ve küfredeceğim!..." (Tedbirinizi alın)
Adamcağızın akılcağızına; kin nefret ve yalandan başka bir şey gelmiyorsa yazısına böyle başlaması tabiidir.
İşte, hemen her yazısı böyle olan birinden,
Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe hakkında bir 'iftira' paragrafı:

“(...) Ülkü’ye yönelik tepkiler aşık olduğu adamdan dolayı değildi. Öyle ya, gönüldü bu! Ota da konar b.ka da konardı.
Tepkiler onun bir ’Yahudi’ ile evlenmesinden ziyade ’üsteğmen kocasını bir Yahudi ile aldatması’naydı!
O yıllarda Ülkü’nün de yaptığı buydu. Hem evliydi, hem iki çocuk annesiydi ve hem de bir Yahudi ile ’aşna fişne’ yapıyordu.
Öyle ya, Atatürk’ün manevi kızı olan bir kadın
’Yahudi ile evlenirse’onu örnek alan diğer genç kızlar ne yapmazdı ki? ”

Hasan Karakaya (Vakit)

Sadece ve sadece kendini bilmezliğini,
Atatürk'ten, Atatürk'ün ilke ve inkılaplarından ve laik sistemden korku ve nefretini,
kabullenemeyişini, hazımsızlığını öne çıkardığı, dahadoğrusu bunu bir kez daha belgelediği,
her zaman olduğu gibi bozuk ağız ve kalemle karaladığı harflerin yanyana getirilmiş halini okudunuz.

Burada eski ve yeni çamaşırlarını (Hiçbir zaman temiz olmamıştır) dökmeye kalksam
en azından yüz ifadesinde değişiklik olur mu, diye düşündüm.
Değişen bir şey olmayacağı kanısıyla vazgeçiyorum.

Oysa, Ülkü Adatepe bu iftiraya bakın ne diyor;
“Benim çocuklarımın babası olan Fethi Doğançay’ı yani eski eşimi aldattığım koca bir yalan.
İlk eşimin cenazesini ben kaldırdım. 13 yıl evli kaldım.
İkinci eşim olan Yeşua Bensusen ile çok sıkıntılar yaşadık.
Gerçi Türkiye’nin bugünkü hali o tarihten daha kötü ama ben bu evlilikte bir mahsur görmedim.
Yeşua Yahudi’ydi ama Türk ve Türk vatandaşıydı. Benim için hangi dinden olduğu değil, nasıl bir insan olduğu önemliydi.
Yeşua ile 6 yıl evli kaldık ve ben o Yahudi diye değil, geçinemediğim için ayrıldım.”

İşte aradaki seviye ve kalite farkı.
Gerisi boş...