Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '09

 
Kategori
Siyaset
 

“Demokratik Açılım Sürecin’ın” hedefine ulaşacağı emareleri, artık %1000 olarak kesinleşmiştir

“Demokratik Açılım Sürecin’ın” Hedefine ulaşacağı emareleri, artık %1000 olarak kesinleşmiştir.

“-Biz bu filmi kaç kez gördük.” demeyin. Zira yanılırsınız. Ancak bu sefer bizim son sinemaya götürülüşümüz ve bu filmi değişik versiyonu ile en son seyir edişimizdir. Zîra, bu filmin as Rejisörü, önceki gibi bir senaryoya uymak niyetinde hiç değildir. O babalar gibi, kafaya taktığını sindire sindire, yedire yedire yapmaya kararlıdır.. Çünkü haklıdır.. Çünkü şu Yedi şehit evlâdımızın cenazesinde yükselen sesler de, bu Rejisörün niyeti ile eşdeğer bir şekilde, bütün bir millete, aynı hedefi göstermektedir.. Bizim Hüseyin’de, hedef konusunda, Rejisör ile aynı fikirdedir.. Bu filmin, bundan sonrasının tekmili birden, çekimi ve gösterimi, yaklaşık Üç Beş seneyi alacaktır. Bu Üç Beş sene zarfında, daha önceki yazılarımda da, bilgilerinize arz ettiğim gibi, CHP ile MHP Rus ruleti oynamakla kalmayıp, hep birlikte harakiri falan da oynamaya devam edeceklerdir. Ancak bu “Demokratik Açılım Süreci’ne” inanmayan ve bu işin Türkiye’yi böleceği vehminde olanlar, bir gerçekten çok emin olmalıdırlar ki; bu açılımın, süratle ve %1000 hedefine “mutlulukla” ulaşacağı çoktan kesinleşmiştir. Aksi de mümkün değildir.

Pekiyi de ben bunu nereden çıkarttım? En evvele ben AKP’li değil liberalim. Bu sebeple de, iyi bir izleyiciyim. Ben bunu çok önceden çıkarttım. Sonra da beklediğim işaretler de art arda gelmeye başladı. Zîra, e-muhtıra da şapkasını alıp gitmeyen biri, Ergenekon davasının arkasında duran bir devlet iradesi, PKK karşısında yerinden bile kımıldamaz. Bu gerçek böylece biline. O Rejisör, bu filmin jeneriğinde, zaten o ilk günden beri, bu filmin eski filmler gibi hiç olmayacağını, olamayacağını, tüm Türk milletine anlatmıştı. Ama bu gerçeği, bu milletten çok az kişi anladı. Sebep de çok basit. Biz Demirel, Baykal, Bahçeli, Yılmaz ve de darbeli türden, üstü yanık altı kavruk, fırında siyaset sütlacına alışmışız. Önümüze maytaplı, mumlu, çok renkli pasta gelince, durumu tam kavrayamadık. Takiye zannettik. Ve de takiye naraları atmaya başladık. Hele Baykal, istikbâli hiç göremeyip, ya da görmeyi istemeyip, son günlerde dahî, Rejisör ile “-Kasımpaşalı” diye alay bile etti. Ancak, Baykal’ın gözünden kaçırdığı bir mesele vardı ki; Onun küçümsediği o Kasımpaşa, Şişli, Nişantaşı, Osmanbey, Harbiye, Taksim, Galatasaray, Şişhane, Tophane, Karaköy, Eminönü, Beyazıt, Aksaray, Fatih, Halici’in karşı yakası ve dahasının kültür potansiyeline, en fazla On dakika mesafede bir yerdi. Kendisinin şehri ise, Ankara’ya bile İstanbul’dan uzaktı. Ve zaten onun için, tüm siyaset hayatında, rulet oynamaktan başka bir derdi de, çaresi de, bilgisi de olmadı, olamadı. Ancak bu yazımda meselem, asla Baykal değil tabii. Baykal’ın sadece son incisi, çizmeyi de aşarak, bir siyasetçiye yakışmayacak şekilde, Rejisörü vatan hainliği ile suçlaması oldu. Diğer tüm konuşmaları da çok abes olmakla birlikte, tarih bugünleri yazarken, tabi hainlerden bahis edecektir. Ancak, bu hain/hainler zannımca ve asla AKP’den birileri olmayacaktır. Zira AKP’lilerin, kendilerine sürekli atılan ama ispat edilemeyen, tüm çamurlara karşın, her konuda düzgün kalmaya, müthiş özen gösterdikleri de inkâr edilemez bir gerçektir.

Kehanet değil gerçek olan: “Demokratik Açılım Süreci’nin” %1000 Gerçekleşeceği konusuna gelelim. Önce Bahçeli “-Dağa çıkarız.” dedi. Arkadan eş başkan Emine Ayna da “-Dağa çıkarız.” dedi. Bu nasıl bir karşıtlıktır? Bunu kimsenin anlaması mümkün değil!.. Birlikte dağa çıkıp, piknik mi yapacaklar?!. Nedense Baykal dağı tercih etmedi. Tabii kendisi deniz çocuğu. Ama yukarıda arz ettiğim, esef verici ithamlarda da bulundu. Belki Onun da aklında Toroslar’ın yelleri esiyor. Bilemeyiz tabii. Günahını da alamayız. Kendisi gibi niyet okuma durumunda da bulunamayız. Ancak bu şekilde, CHP, MHP, DTP, maalesef PKK ve İmrallı ile şu an %100 mutabakatla, “Demokratik Açılımın Süreci’nin” karşısında, saf tutmuş durumdalar. Demek hepsinin çıkarları, başka yönlerden de olsa, demokratikleşmeme konusunda, bir şekilde birleşiyor. Kaldı ki; işin ciddiyeti arttıkça, hepsinde hezeyanlar çok ciddi boyutlara da erişiyor. Şayet bu benzeşmez taraflar bu manzarayı arz ediyorlarsa, bu iş %1000 zaten olacak değil hatta olmuş demektir. Keza hükümet gayet soğuk kanlı. Ve giderek de, daha soğuk kanlı bir tavra bürünmekte. Bir insan ya da bir toplum, soğuk kanlı ise, hisleri ile değil de; mantığı ile hareket etmekteyse, mutlaka netice alır. Hem de her ne olursa olsun; kendi başını yese bile, yine de bir netice alır. Bu da böyle biline!..

Bu arada, şehit edilen Yedi erimize Allah’tan Rahmet, ailelerine de sabr-ı selâmet niyaz ediyorum. Bu şekilde, daha başka olaylar da olabilir. Daha başka sıkıntılar da yaşayabiliriz. Çünkü bu gruplar ve bütün odaklar, artık fark ettiler ki; Atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş. Ve neticede Kanlıca, Beykoz derken, Anadolu Fenerine bu atlılar varacaklar. Zîra, bu dik kafalı Karadeniz uşşağı Rejisörün, alışılmış senaryoyu falan taktığı yok. O kendine ve Dünya koşullarına göre, çok doğru bir senaryo içinde. O zaman ne olacak? Bu senaryo tuttuğu an ki; mutlaka tutacak. O zaman yukarıda saydığım Dört markaya da gerek kalmayacak. Onlar ancak O atların nalları ile meşgul olacak markalar haline dönüşüp, siyaset arenasından da silinip gidecekler.

Esasen DTP birkaç gün evvel sevinç ve gülücüklerle, “-Demokratik Açılım Süreci bitmiştir.” demekle, ne yazıktır ki; hem niyetini belli etmiş, hem de partisini zaten kapatmıştır. Keza, mecliste bir DTP’li hanım tarafından yapılan felâket derecede mesnetsiz bir konuşma da, bu durumu, şiddetle perçinlemiştir. Ve zaten görünüm odur ki; DTP’liler, partinin mutlak kapanmasını da istemektedirler. Onlar da başka türden bir Rus ruletine heves etmişlerdir. Ancak, Anayasa Mahkemesi yine siyasi bir karar alarak, İnşâallah DTP’yi kapatmaz da, öncelikle bu partiye oy verenler, elde ettikleri neticeleri, zaman içinde görerek, ne yanlış yaptıklarını anlarlar?!. Ve sonra kendileri Onları, siyaset arenasından silerler. İşte yukarıda üzerinden işaret ederek geçtiğim konular, bu sürecin süreceğine ve hedefe ulaşacağına en büyük delildir. Ancak, aşağıdaki bölüm, daha önemlidir.

“Demokratik Açılım Süreci’nde” ne olduğunu?.. Dönüp dönüp halâ AKP’ye sormak, tamamen ilm-i siyasetten habersiz, safdilli olmakla eş değer bir manzaradır. O Rejisör, Kasımpaşalı olduğu için, fazla pilâv yemez. Anayasa paketinde mandepsiye basmış gibi görünen bir parti, bir daha aynı kazığı, aynı kişilerden hiç yer mi? Kasımpaşa’dan salak çıktığı görülmüş işlerden midir?.. İçi çoktan dolmaya başlamış, esasen sonrası da dolu olan bir süreçle, Rejisör muhalefete gelir. Muhalefet eveleyip geveledikçe, reddedip kıvırdıkça, Türk milletine, muhalefet tarafının ne denli boş ve ne denli loş olduğunu gösterir. Zaten durum da aynen böyledir. Hatta muhalefet kaş yapacağım derken, “Dersim, Atatürk” gibi lâflar ederek de, hem Alevi, hem de Kürt vatandaşlarımızın gözlerini çıkartmıştır. Bunun için özür de dilememiştir. Zîra, esasen bı konuya yaklaşımı da, bundan gayrı bir tavırda değildir. Bu sebeple Rejisörün ve bütün arkadaşlarının, çağ dışı siyasetçilere, için için hep güldüğünü, görür gibi oluyorum. Çünkü yaptıkları işin ilminden yoksun muhalefetin, “-Demokratik açılım Süreci’nin” içi mi, dışı mı, önü mü, arkası mı, ihanet mi, dalâlet mi, boş mu dolu mu, dağ mı, çayır mı, telefon dinlendi mi, videoya kayıt mı etmeli?!” gibi teferruat ile uğraşırken, AKP tarafından Üsküdar gerçekten geçileli çok olmuştur. Bir de bu gürültünün finâlinde, Anayasa dahî bu “Demokratik Açılım Süreci” ile birlikte, halka referandumla onaylatılacaktır.. Aksi zaten düşünülemez. Lafzı dahî yanlış olur. Zîra bu Anayasa ile demokrasi söz konusu olamaz.

Yıllar önce AKP’nin başlattığı ancak adına “Demokratik Açılım Süreci” demeden evvel; sürdürdüğü ve bazı detayları aşağıda bulunan, harekâtın Sizce adı nedir?! Bu konuyu hangi muhalif düşünmüştür?! Güney Doğu’dan olağan üstü hâli kaldırması, terör suçları ile ilgili olarak kanunları yeniden düzenlemesi, sıfır işkenceyi kesin kılması, güvenlik kuvvetlerinin ya da gizli güçlerin cinayetlerine son vermesi, ve sonra bütün bu bölge köylerine yollar, sular, elektrikler, doğalgazlar getirmesi, 125.000 derslik, ayrıca Yüz civarı okul ve de her şehirde üniversite yapması, TRT ŞeŞ ile yayın konusunda ve geniş ölçekli sağlık sistemi üzerinde reformlar yapması, askere giden fakir eratın eşlerine aylık ödemesi, mağdur edilmiş Kürt vatandaşlarımıza zararları kadar tazminat vermesi, devletin çalışanlardan haksız tasarruflarla sağladığı gelirleri, işleyen faizleri ile hak sahiplerine iade etmesi, fakirler için aşevleri kurması, Türkiye’yi YirmiAltıncı ülke olmaktan, bu yıl sonu itibariyle OnAltıncı ve gayet itibarlı bir G20 ülkesi hâline getirmesi, komşuları ile sıfır problem yaşamaya karar almış bulunması, bu ve benzeri işlerle, bu “Açılım” muvacehesinde, “Demokratik Açılım Süreci’nin” başlatıldığının, çok zaman önce olduğunu göstermez mi?.

Muhalif siyasetçiler olarak, bu gerçekleri şayet bilmiyorsa, Onların, şu son birkaç yıllarına bakarak, hiç şaşırmam. Kendi iktidarının dışında, Ülkesi ve Milleti ile ilgili olmayanlar, bazı şeyleri anlamazlar da, bilmezler de Öğrenmek istemezler de... Rejisör ve Şürekâsı, bu güne kadar, yukarıda saydığım ve daha sayılabilir çok şeyler yapmışlardır. Daha önemli bir şey daha yaptılar. Bölge ve Dünya’yı, PKK’ya karşı müteyakkız ve karşı bir duruma getirdiler. Ve çok büyük ölçüde PKK’nın uyuşturucu trafiğini engellediler. Avrupa’nın yarın ki enerji hatlarını da ele geçirdiler. Artık PKK kendini besleyemez bir halde. Bütün bunlar, ancak devletler arası, belli bir itibara ulaştığınızda olabiliyor ancak. Keza, çevrenizdekilerle çıkar birliğiniz, söz konusu olduğunda, muvaffak olma şansınız daha da artıyor. Amerika ya da Irak’ın Kuzeyi size bir şey dikte etmiyor. Al gülüm ver gülüm şeklinde olaylar gelişiyor. Muhalefet bunu da bilmiyorsa, ben ne diyeyim. Bu muhalefetin istikbalini seçmenleri düşünsün.

Tekrar ediyorum. Rejisör ve Şürekâsı, tüm engellemelere, esteklere kösteklere rağmen, geçtiğimiz Yedi senede, sürecin zaten %75’ini tamamladı. Yani şu an Kanlıca’da oturmuş yoğurt yiyorlar. Anadolu Feneri’ne kadar geriye kalan: %25 zorlu bir safha var ama bu arkadaşlar, o etabı da rahat geçecekler. Çünkü azimliler. Çünkü çalışıyorlar. Çünkü Türkiye’nin menfaatini akıllarına takmışlar. Ancak bize düşen, bu zor süreci, çok soğuk kanlı olarak izlememiz ve provakatif bir durum yaratmadan, yaratılan provakasyonlar karşısında da, infiâle kapılmadan, yola devam edilmesini sağlamamızdır. Her kime oy verdiysek, Onları da itidale ve vakara, akla, izana, bu işe yardıma çağırmamız gerekmektedir... Gerek bütün parlamenterler, gerek sivil toplum örgütleri, gerek Kürt aydınları, gerek Alevi grupları, tüm medya Mensupları, bütün Üniversiteler, büyük kurum, kuruluş ve şirketler, Barolar, Odalar, Dernekler, bu işin arkasında durmalıdır. Bu “Demokratik Açılım Süreci” tamama erdiği zaman, Türkiye’yi kimse tutamayacaktır. Ve İnşâallah Allah’ın izni, milletin izanı ile: Cumhuriyet’in 100.Yılına, gerçek anlamda: Demokratik, Lâik, Üniter, Bir Hukuk Devleti olan, Türkiye Cumhuriyeti ile Atatürk’e karşı açık bir alınla ve artık Ona lâyık olarak girebiliriz...

Haydar Volkan

Çftehavızlar: 10.12.2009

 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..