Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

"Keşke"siz yaşamak Tanrılaşmak mıdır?

"Keşke"siz yaşamak Tanrılaşmak mıdır?
 

Son yazdığım, “Ümit Besen’i Hatırlar mısınız?” başlıklı yazımdan bu derecede, derin bir konuya bağlanabilecek bir tartışma çıkabileceğini emin olun aklımın ucundan geçirmemiştim. Sayfamı yakından takip ettiğini, sıklıkla göndermiş olduğu, dolu ve çok değerli katkılarından tahmin edebildiğim Sevgili Ümit İpekçeker, öyle bir yorum yazdı ki son yazıma, o küçücük cevap penceresinden, kendisine üç-beş kelime ile mukabele etmeme imkan yoktu. Bu nedenle de, bu yazı çıktı ortaya.

“Ümit Besen’i Hatırlar mısınız?”ın final paragrafları şöyleydi:

İnsanlar, nostalji ve geçmişle daha bir haşır-neşir olmaya başlarlar ise bugünlerinden mutsuzdurlar demektir” mealindeki tezlere katılmıyorum. Bugün, bugünün şartlarında güzel; ne mutlu ki geçmiş de o günün şartlarında güzeldi. O yılları böylesine mutlu bir dolgu ile kaplayamamış olsa idik belki de bugün nasıl mutlu olabileceğimizi bilemeyecektik.

Hayatımda bir kez olsun “keşke” demedim. Bu da sanırım bir insan için yaşanabilecek en büyük mutluluk ve huzur zeminlerinden biri.”

Ve Sayın İpekçeker’in, yazıma yazdıkları yorumun tam metni:

Merhaba Aydın bey. Benim hayatım keşkelerle dolu. Keşke siz bu yazıyı yazmasaydınız. Keşke ben bu yazıyı okumasaydım. ''Benim hayatımda keşke yoktur'' diyebilen insan kendini minik bir tanrı yerine koymuş olmaz mı?. Bir zamanlar uğrunda ölümü göze alarak peşinden gittiğim liderin ben hiç hata yapmadım sözü beni derinden yaralamıştı, peşinden ayrıldığım için ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anlamıştım. Farkında mısınız? Ben ilk kez size eleştiri yöneltiyorum. Umarım son olur. Umarım sizin vermek istediğiniz mesajı yanlış anlamışımdır. Yok ben sözümün arkasındayım derseniz üzülerek bir daha sizi okumayacağımı bildirmek istiyorum. Keşke her fani özeleştiri yapıp hatalarıyla yüzleşebilse. Keşke sivrilen isimleri takip edenler sen bu konuda hatalısın diyebilse. Keşke eleştiri yönetenler hain konumuna düşürülmese. Aydın bey hayatta o kadar keşke var ki; keşke; keşke demenin insanı tüy gibi hafiflettiğinin ayırdına varılabilse. İnsanı tanrıdan ayıran en belirgin fark hata yapabilir oluşudur. Selamlar.”

Değerli Okur’un hayatının, “keşke”lerle dolu olması bana göre hiç de özenilesi bir durum değil. Ancak altının çizilmesi gereken ilk ve en önemli konu bence “keşkelerle yaşamak ile insanın, hataları ve günahlarıyla, dolayısıyla da kendi öz benliği ile barışık yaşaması arasında dağlar kadar fark olduğu” gerçeği olmalı. Ve, iyi ki de ben bu yazıyı yazmışım, siz de, iyi ki de bu yazıyı okumuşsunuz Sayın İpekçeker. Yoksa tüm bu önemli vurguları yapmak için çok beklememiz gerekebilirdi.

“Benim hayatımda keşke yoktur” diyen bir insanın, kendisini minik bir tanrı yerine koymuş olması tezi ise külliyen yanlış bence. Bir kere, her şeyden önce tanrının miniği, büyüğü olmaz. Tanrı; eleştirilemez, hatasızlığına ve kudretine şeksiz-şüphesiz iman edilen bir kutsal kavramı simgeler. Nasıl böyle bir fenomen, minik ya da birazcık falan olabilir ki?

“Ben mükemmelim, ben hatasızım, ben yanılmam, ben kadir-i mutlak’ım” diyen bir kimse kendisini tanrılaştırıyor olabilir. Ki muhtemelen de öyledir. Ama “ben keşkesiz yaşadım, hayatımdaki hiçbir dönem için, yaşadıklarım ve hissettiklerim için keşke böyle olmasaydı demedim” diyen birinin ya da benim, tanrılaştığını veya tanrılaştığımı düşünmek olsa olsa “keşkesiz yaşamak” ile “hatasız yaşamak” arasındaki derin kavram farkını ayıramamak olur.

Her insan hata yapar, ben de yaptım. Her insan hatalarından dolayı üzülür ve sıkıntı çeker, ben de çektim. Her insan, hayatının çeşitli dönemlerinde büyük ya da küçük ruhsal çöküşler yaşayabilir, ben şükürler olsun ki yaşamadım ama yaşamayacağım anlamına da gelmez. Bunlar son derece tabi ve olası hayati realitelerdir.

İnsanın, hataları ve günahlarıyla barışık olması, onlardan dersler çıkarabilmesi, tekrarından kaçınması, onları sevebilmesi ve kendisi için, mutluluk ve huzuru için hatalarını bir fırsat olarak görebilmesi erdemdir. Bu erdemin adı da “keşkesiz yaşamak”tır.

Ben de yaşamım boyunca büyüklü-küçüklü pek çok hata yaptım ve hala da yapıyorum. Çünkü insanım. Ancak “keşke bunu böyle yapmasaydım” lafını hiç ama hiç kullanmadım. Her yaptığım hatanın beni eğittiğini, olgunlaştırdığını ve zenginleştirdiğini düşündüm. Ya da en azından böyle olduğuna inandım, inanmak istedim. Sonuç ne oldu derseniz “engin ve dingin bir huzur, kökü en derin hissiyat alt sularına bağlı mutluluk kaynağı” oldu.

Özellikle Sayın İpekçeker’in iyi bildiğini tahmin ettiğim eski jenerasyon, hekim öğretim üyelerinden, merhum, Prof.Dr.Ayhan Songar Hoca’mızın ve yeni jenerasyonun değerli psikologları, Doğan Cüceloğlu ve Üstün Dökmen Bey’lerin, özellikle bu konu ile ilgili çok değerli ve dolu eserleri vardır. Kendileri bu mevzuları çok derinlemesine irdeler ve tartışırlar. Benim yazdıklarım onların tezlerinin yanında bakkal defteri notları gibi kalır olsa olsa (bir minik tanrıya yakışmadı biliyorum, bu son sözlerim).

Beni ilk kez eleştirdiğinizi biliyorum. Ama bakın ne güzel bir sonuç ortaya çıktı değil mi? Eleştirmek ve eleştiriye açık olmak kültürünü, böylesine seviyeli ve dolu yaptıktan sonra ardından gelenler, genellikle güzellikler oluyor galiba. Umarım ki son eleştiriniz olmaz efendim.

Sözümün, gördüğünüz gibi sonuna kadar arkasındayım. Ancak sizin beni yanlış anladığınız ya da belki de benim kendimi yeterli ifade edemediğim bir gerçek. Umarım ki şimdi hep birlikte, bu yazıları okuyarak zenginliğimize ortak olma teveccühünü gösteren tüm okurlarla beraber, taşları daha bir yerli yerine oturtabilmişizdir.

Beni okumaya ve değerli katkılarınızla sayfalarımızı zenginleştirmeye devam ediniz Sayın İpekçeker.

İnsanı tüy gibi hafifleten şey “keşke” diyebiliyor olması değildir. Tam aksine her “keşke” biraz daha üzer ve burar insan yüreğini. Keşke pişmanlıktır, keşke teslimiyet, keşke kabulleniştir.

Keşke diyerek hayıflandığımız hata ve eksiklerimizden ne derecede güzellik ve mutluluk çıkarabiliyorsak, kendimizle barışık olduğumuzun resmini çiziyoruz demektir hayat tuvallerimize. Hatalarımızı sevelim. Başımıza taç yapalım onları. Onlar bizim için çok önemli.

Unutmayın ki hayat boyu çevremizde, yakınımızda her an, bize “kral çıplak” diye haykıracak kişileri bulmamız imkansızdır. Çıplaklığımızı fark etmemiz için aynalara ihtiyacımız vardır. Aynalar, hatalarımızla sırlanırlar. Başka hiçbir şeyle değil.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..