Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '09

 
Kategori
Deneme
 

’Kıskanç iki kardeştir şüphe ile korku..

’Kıskanç iki kardeştir şüphe ile korku..
 

Parmaklıklara yaslanınca yüksekliğin kışkırtıcılığına kapılıyor, kendini aşağıya bırakıverecekmiş gibi hissediyordu. Bu nedenle balkonun duvara yakın kenarına iskemlesini çekip oturuyordu. Akşam olunca hep aynı yerde oturup birkaç blok ötedeki apartmanın penceresini gözetliyordu. Her akşam aynı pencerenin karaltısında kırmızı bir ışık yanıp sönüyordu. Bu ışığı gözlemek alışkanlık haline gelmeye başlamıştı. Hem de yavaş yavaş bu ışığa anlam yükler oldu.
‘’Bu bir dost olmalı’diye düşündü.’ Bana bir şeyleri haber vermek istiyor. Anladım! Yarın sabah beni alıp götürecekler. Hazır olmam gerektiğini haber veriyor, bu ışıkta ki kişi. Peki ama kim? Kimler? Neden götüreceklerdi beni?’’

İşyerinde her zaman işleri en düzgün ve zamanında yapan oydu. Kendisi işinde o kadar iyiydi ki aynı konumda olanları küçümser, onların beceriksizlikleriyle dalga geçerdi. Bu nedenle gerginliklere neden olur, sonra da ortalığı yumuşatmak için yüzünde yapmacık bir gülümseme ile şakalar yapmaya çalışırdı. Herkesin kendisini kıskandığını düşünür, arkasından kuyusunu kazdıklarına inanırdı.

Hatta aynı işyerinde çalışan karısını bile kendisine rakip ve düşman bellemişti. Kim karısının masasına yaklaşsa kendisi hakkında konuştuklarını sanıyordu. Karısı konuşulanı olduğu gibi ona aktarsa da inanmıyordu. Evet birileri onun kuyusunu kazıyordu, karısının da bu işte ortak olduğunu düşünüyordu. Hatta bu düşünceyi kafasında öyle bir olgunlaştırıyor karısının kendisini bürodan biriyle aldattığına kadar götürüyordu. Öyle olmasa karısı evde geç vakte kadar televizyon izlemez yanına gelirdi. Gelmiyordu. Neden? Mutlaka başka biri var diye aklından geçiriyordu. Gece yarısı kalkıp salonda ki kül tablasını kontrol ediyor; iki sönmüş sigara varsa o uyurken salona birilerinin alındığına inanıyor; sonrada apartman boşluğunu, balkonu, çocukların odasını kontrol ediyor, kimseyi bulamayınca da gene yakalayamadığını sanıyordu.

Büroda ki herkes bu konuda zanlıydı kendisi için. Artık işyerinde işleri yapmanın dışında karısını ve arkadaşlarını takip etmek ek iş olmuştu onun için. Kafasının karışıklığından düşüncelerinin labirentinden çıkış bulamıyordu. En iyi oydu ve o bunları hak etmiyordu. İşini ve karısını çok seviyordu. Onları kaybetmek demek hayatını kaybetmekti. Onlar olmazsa hayatı da olmasındı… Hatta onların da hayatı olmasındı…

Uzun süre, karaltıdaki kırmızı ışığı gözetledi. Yerinden kalktı, banyoya gitti. Traş oldu, duş aldı, en güzel takım elbisesini giyindi. Yanına hiç bir kimlik almadı. Gün doğmadan yola çıktı. Bir kolunda şüpheleri, bir kolunda korkuları habire kavga ediyordu. O sadece yürüyordu; korku ve şüphenin sözcüklerini mırıldanarak…..

Yürüdü...Yürüdü...Yürüdü...


Şüphelerini ve korkularını büyütmeye karar verdi, korkusuzluğa kadar.

Leyla

Siluetekibi dergisi ''korku''adlı sayısı.

 
Toplam blog
: 105
: 670
Kayıt tarihi
: 18.10.07
 
 

Karlı bir kış günü, yaşam denilen bu yola düşmüşüm. Yürümüş yürümüş de bir arpa boyu yol alamamış..