- Kategori
- Blog
"MİM" Kartaneleri
MilliyetBlog
Evet işte sonunda buda oldu bende MİM`lendim.
Efendim öncelikle bu görevi sevgili" Ahmet Balcı" abim ve sevgili "zirve"den aldığım için çok mutluyum.
Yurtdışında yaşayıpta orta derecede iyi türkçeye sahip bir insan olduğumu düşünürdum hep. Tabiki Milliyet Blog ailesi ile tanışana kadar. İlk yazılarıma göz atıyorumda ne de çok imla ve kelime hatam var. Ama elbetteki ben usta bir yazar değilim. Sadece elimin uzanabildiğine paylaşımda bulunmayı seviyorum.
Ben kalabalık bir ailenin 4. ferdiyim. Kalabalık olmanın avantajındandır. Paylaşım gücümü sonuna kadar kullanıyorum, devamda edeceğim.
Blog yazma, daha doğrusu birşeyler yazarak insanlara ulaşabilmek, onlara birikimlerinizi sunmak, değerli olaması bir yana insanın kendisini geliştirmesinde de büyük bir faktördür.
Böylesine soğuk ve felsefik yaklaşımından biraz sıyrılıp daha sıcak kelimeler kullansam iyi olacak herhalde.
*****
Bugün sabah kalktığımda bir duvarı tamamen pencere olan odamın camlarına kar tanelerinin vurmasını izledim dakikalarca. Ne de güzellerdi. Milyonlarca kristalin olusturduğu kartaneleri.
Öylesine zahmetli bir yolculukları varki aslında, Çin seddini bir uçdan diğer uca yürümekten daha zahmetli. Hava ısındığı zaman buharlaşıp, bulutlarla birleşir. Bulutlar o buharcıkları iyice sarıp sarmalayıp saklar ve güneşin etkisini kaybetmesiyle onları tekrardan ait oldukları yere yer yüzüne ve ilk barındıkları toprağa geri dönerler.
Ama bu dönüşleri öylesine gösterişli ve narindirki.
İşte bu bir paylaşım.
*****
Milliyet blog öncesinde birçok blog ve paylaşım bölümlerinde faaliyetler göstermiştim. Ama Milliyetle tanışmam daha özel ve anlamlı. Ve zaten burada tanımadığınız bir çok insanla yıllardır tanışıyormuşcasına yeri geldiğinde sohbet yeri geldiğinde azılı bir tartışma ve dostluklar kurmak zaten bir ayrıcalık değil mi?
Kah Amsterdamın tarih kokan sokaklarında genelde Rotterdamdaki en sevdiğim teraslarda ya da Brükselin daracık ve iğne atsanız düşmeyecek derecedeki sokaklarında soluyorum hayatı. Kimine göre şans kimine göre özlem ya da hasret...
Kimi zaman bedenlerimiz biryerlere mahkum olur ve öylece yaşarız. Evlilik bir hapisane gibidir, okul bir yetişme kampı gibidir ya da evimiz bize dar gelir. Ama özgürlük hiçbir zaman bedenin hakim olduğu bir şey olmamalıdır. Öyle olsaydı ruhumuza mahkum olmayı sevmezdi. Özgürlük bizim düşüncelerimizin ulaşabildiği, erebildiği heryerdir.
İnsanı insan yapan duygulara sahipsek ve onlardan birini kullanmakta geri kalıyorsak bu ne büyük kayıp.
Yaşadığımız hayatın duygusal senfonilerinden birine sahibiz herbirimiz, kimi zaman çılgın kemanistin öfke oklarını fırlatır gibi birbirirmizi iğneliyor, kimi zamanda bir ud sesinin dinginliğini yaşıyoruz.
Ama bizler varız, duygularımızla, düşüncelerimizle ve en önemlisi paylaşım ruhumuzla...
Aslında nasılda hazırlanmıştım yazacaklarım konusunda ama içimden geldiği gibi, öylesine ve acemice döküldü kelimelerim. Yazmanın eşsiz özgürlüğünü tadıyorum... Ve işte ben en çok bunu seviyorum...
MiM lediğim Blogger arkadaşlarım...
Sevgili MURAT ERTAŞ
http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=971842
Sevgili NECİP KONI
http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=875870
Sevgili YAŞAM ÇİÇEKLERİM
http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=915131
Sevgili YAPUKAY
http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=570558
Sevgilerimle...
Pinar Gezmen
03/02/2009