- Kategori
- İlişkiler
"Mutluluk"... Kime göre? Neye göre ?
Mutluluk... kim mutluluğun tanımını yapabilir ki ? Dünya'da ne kadar insan varsa ; o kadar mutluluk tanımı vardır. Her insanın mutluluk anlayışı, yaklaşımı farklıdır. Ama, mutluluğa giden yol insanın kendisinde başlar. Tüm insanların mutluluk anlayışları ne kadar farklı olursa olsun; kişi öncelikle kendisi ile mutlu olmak zorundadır.
Yeryüzünde tüm kültürlerde kişinin mutluluğa giden yolda "olmazsa olmaz" ı kendisi ile mutlu olmaktır. Sabah uyandığımızda, aynaya baktığımız an, her insanın kendisiyle kolayca hesaplaşabilmeyi başarabileceği bir an değildir.
İnsanoğlu'nun kendisi ile barışık olabilmesi türlü nedenlere bağlıdır. Sosyal psikolojik persfektiften irdelersek; bireylerin "kültürel" ve "demoğrafik" konumları ile, "ülkesinin gelişmişlik düzeyi" "nerede", "kim ile" ve "nasıl" bir mutluluk algısına göre değişebilir.
Günümüzde, özellikle metropollerde yaşayan "çekirdek aile" toplumlarında karşı cinsler birbiri ile tanışıp ve "empati" yaparak "ruh ikizlerini" bulabiliyorar. Fakat, buna rağmen her yıl boşanma oranları yükselen bir grafik gösteriyor. Sosyolojik anlamda resmi nitelik kazanmayan "birlitelikler/beraberlikler" hatta okullarda ve mahallelerde "pupy love" denilen çocukluk aşkları da çok kısa süreli oluyor.
Sosyal Bilimciler burada iki görüşe ayrılabilirler :
Bir taraf, kısa süreli birlikteliktelerin veya evliliklerin "mutsuzluk"tan kaynaklandığını öne sürüyor olabilirler.
Diğer taraf ise, çağımızı "innovation" diye adlandırdığımız "keşifler çağında" karşı cinsleri de yeni keşifler peşinde koşan "kaşiflere" benzetiyor olabilirler.
Amacımız, iki ayrı sosyo-psikolojik anlayışı (bakış açısını) birbiri ile kapıştırmak değildir. Kültürlerarası iletişimde mutluluğa giden maratonda hiç olmazsa "common sense" dediğimiz "ortak duyarlılıkları keşfedebilmek ve uygulama alanlarına (yaşamımıza) yansıtabilmektir.
Sabah uyandığımızda bir gün "önceden devreden" tüm maddi/manevi olumsuzluklara rağmen, "bardağın dolu tarafını görmek" anlayışı içinde benliğimizi (nefsimizi) mutluluğumuza tanımlayabilmek "günlük mutluluk"ta barajı geçmek demektir. Öncelikle, kişi kendi benliğinde mutluluğu yakalayabilme başarısına ulaşmalıdır.
Günlük yaşamda çevremizde tanık olduğumuz "geçimsiz", "huysuz", "kaba-saba", "duyarsız", "agresif" ve bunun gibi olumsuz "ruh durumu"ndaki insan prototipleri kendi iç dünyalarında karanlığa gömülmüş, mutluluk güneşinin aydınlatmadığı "mutsuz insan" örnekleridir.
Öncelikle, "kendi benliğimizde mutluluğu yakalayabilme" BAŞARISI ile mutluluk maratonunda, ancak "start"(başlangıç) vermiş oluyoruz... Ne dersiniz ?