Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '09

 
Kategori
Deneme
 

[şiir] Kimsenin anlamayacağı sükunetlere dönüştü sözler/zaman

[şiir] Kimsenin anlamayacağı sükunetlere dönüştü sözler/zaman
 

Kimsenin anlamayacağı sükunetlere dönüştü sözler/zaman


bi sürpriz yap..
uykularımda bile ayrılmayacağım bir suretini gönder...
ne kadar delice olursa olsun

Buruk içim
uzun cümleler sıkılıyor dilimde
Kelimeler kabullerimde
Çarpıyor da deliyor zırhlarımı
Alt zamanların birinde bir insana ait
Ne varsa olmuşsa yaşamışsa
Gürültülere karışmış
Bir şey yapma isteğim/isteksizliğim
Bir şairin veda/hoş geldin/karşılama dizelerindeki
Fark edememenin getirdiği şaşkınlık
karşımda
yanı başımdaydı
Söyleyiş tadında kavgalı
Sevişme tadında devamlı
Yer buldu kendisine
Şehrin alt mahallelerinde akşamlar
geçmişte ve bugünde aynı
zamansızlıkta geçiyordu farkedene


Ayrılıklar dizelerde yer buldu
birlikte olma halleri
yaşanılası bir hayata
isyanlara
buruk ayrılışlara
güzellikler de şiirlere
şarkılara dönüştü
Kelimeler
bedelleri ödenmeden
Dizelere borçlandılar
dizeler
şiirlerin bütünlüğünde geceye/gündüze
bağlandılar sırayla
kim ödemişse en yüksek bedeli
Geçmişte/gelecekte ona ait oldular
Kapıları vurup gerçeklerin yüzüne
gitmek için çıktığında bir gece yarısı
Çektiğinde kapıları gerçekleşmeyen düşlerinin üstüne
Kimsenin anlamayacağı sükunetlere dönüştü sözler/zaman
öylece öksüz kaldı özlemler

“herkes birbirini yüreğinden öpüyordu da
şairler yüreklerinden öpülüyordu sokaklarda”*

sadece düşündüm bir an
zamanın ilk seyirlerinde gençliğim
henüz cafeler yokken, derneklerde
ortak yaşamlarımızın en orta yerinde
hilmi’yi, mustafa’yı, nuran’ı keremi
akşamları bira-votkalı günlerimi hatırladım
bir mutlu oldum sorma, dedim ki şerefe
sende sevmiştin/özletmiştin bir zamanlar heyy

sonra durdu mu zaman?
beyoğlu’ndaki bir türkü barının taş mekanları
Diktörgen sert ağaçtan siyah masalarının
Ve her şeyden daha normal görünen
İki yanına minik saz sembolleri asılı
elektro saz/müzik/ezgilere dönüşen
Gürültü çıkaran ses ve envai çeşit düzenin
Bir arada orada durduğu minicik bir alanda
bir Taylan/mahzuni gelecekten/bugünden/dünden
yeni/süregelen/daimi olan gerçekliklerden
Naif resimlerden ve orada olan her şeyden
Sızan ağır sosyal mesajların dibine
Vurulmuş, terk edilmiş aşıkların
Kadehlerce dökülmüş rakının ve envai çeşit
İçkinin refakatinde masalar
tabaklar dolusu mezeler eşliğinde geçip gittiler sıra sıra
şimdi orada olmaya ve söylenmeye
direnmeye/yaşamaya/anlamaya dönüşmüş
ne varsa, sahnede
küçük sandalyelerde
Dünün yerini alan, daimi olduğumuzu anlatan
Çiğdem, Muhammet, Ece, Esra, Taylan,
Taylan’ın, gönlü uslanmaz babası biliyor
Taylan’ın türkülerle oynadığı kadar
Kızlarla da aynı iniş çıkışlarında oynadığını
Oynadığı geceler boyu
türkü ve ezgileri dillendirmede aynı kıvraklık hallerinde
orada bulunan herkes, olmayanlarla birlikte
Türlü çeşitli tekrarlar halinde
Dünü/bugünü ve tanımlanmamış geleceği
Herkesin çok öncelerde değiştiği gerçeğini
Yaşadılar da fark etmediler
Aynılığın/tekrarın değişmeyen anatomisini
Şiirlerde, isyana dönmüş türkülerin
Artık esrimiş mana ve öneminden
Çok şeyler kaybetmiş tekrarından
Yeniden yaşamı çağıran
herkesin anladığı
anlam bütünlerine dönüştüğü sahnede şairin
Hiçte planlamadığı kadar uzun süren yılgınlıkların
Bıkmışlıklarına bakıpta her zaman
gidişinde hatırlanan dönüşünde anlaşılmayan
kalınca, anlaşıldığı sanılan
her söz bir dizeye/nefese dönüştü de havaya karıştı

dizelerinde aradığı hiçbir şey
akşamın sonsuz tekrar inişlerinde hiç ama hiç
egemen ve daim olmamıştı
tekrarını asıl sandığımız bir yaşamın
incecik çizgilerinde ve gelgitlerinde
dökülüverdi ısrarlar ve nazlar
zamanı gelen her şeyin
gitmemesine/gelememesine ve yaşamadığına dair
oluşan kanaatler ise kesindi



Sen mi değişmiştin? Zaman mı gelmişti yakınlarına?
Yaşadığın, yeni sandığın her şey keyfin, kederin
Dünde, gelecekte ve daim içinde kaldığını/olduğunu anlıyorsun

* bilgehanca
 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..