Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '13

 
Kategori
Futbol
 

“Siyasi ve ideolojik tezahüratlar”ın ölçütü ne?

“Siyasi ve ideolojik tezahüratlar”ın ölçütü ne?
 

İçişleri Bakanı Muammer Güler, demiş ki:

“Tribünlerdeki o yasa dışı gösteriler veya spor ahlakına uymayacak davranışlar, kötü tezahüratların içine siyasi ve ideolojik anlamdaki (kötü) tezahüratları da koyuyoruz. (...) Kombine satışlarda da kulüplerimiz bu konuda gerekli taahhütleri imzalatmış durumdalar. Bu da elbette ki bizim takibimizdedir.”

(Ayraç içindeki “kötü” sözcüğünü Bakan Güler’in ağzından çıkmış gibi veren, ama verdikleri videoda bu sözcüğün olmadığı görülen kimi gazetelerin/ internet sitelerinin olduğunu belirtelim.)

Başlıktaki soru, yazı bitse de, “soru çengeli”nde asılı duracaktır. Çünkü soru, başka soruları peşinde sürükleyecek, kartopu misali, büyüdükçe büyüyecektir.

Bir “tezahürat”ın “siyasi” ve “ideolojik” olduğuna kim karar verecek?

Günün “mana ve ehemmiyeti”ne uygun slogan/ pankartlar varsa...

Ata’m izindeyiz!..
Cumhuriyet’in bekçileriz!..
Şehitler ölmez, vatan bölünmez!..
Yaşasın renklerin kardeşliği, kahrolsun....


“Siyasi ve ideolojik anlamda iyi tezahüratlar” olur mu?

Olursa, artık, tribünlerde “iyi slogan” atanlar, kendilerini ayrıcalıklı hissedecek, tribün üstünlüğünü ele geçirerek, beğenmedikleri başkanları, teknik direktörleri al aşağı etme “kudret”ine sahip olacaklardır!.

“İyi slogan” atanlar “cici taraftar” olabilir. Bir zamanlar, güvenlik güçlerine yardımcı olan “siviller” gibi...

*****

Yeni sezonda, “iyi slogan” ve  “kötü slogan” atanları kim ayırt edecek?

Bu, oldukça zor, ama aynı zamanda çok kolay!

Diyelim ki, stada gelen bir siyasinin/ devlet adamının adı anons edildi. Kimileri, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tazahürat yaptı, kimileri de “Yuh!..” çekti.

O zaman ne olacak?

Hiçbir şey olmayacaksa, sorun yok!..

Ama olacaksa, sözgelimi “Yuh!..” çekenlerin üstüne gidilecekse, asıl sorun o zaman başlayacak!.. Onların üzerine polis gittiği zaman, onlara tepki gösterenler, bu durumu alkışlar, bir de “En büyük polis, bizim polis” diye slogan atarsa, gel de ayıkla pirincin taşını.

Ya da, sözgelimi, “İstifa, istifa...” diye sesler yükseldi.

Seslerin geldiği tarafa göre mi karar verilecek?

Güncel bir olayla ilgili, tribünlerden “destek” ya da “tepki”ye karşılık olarak bir “tepki” geldiğini varsayalım.

Sözgelimi, geçenlerde Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda Fenerbahçe ile PSV Eindhoven hazırlık maçındaki gibi...

Ne olacak, ne/ler, nasıl yapılacak?

(Taraftarlar, maç başladıktan kısa bir süre sonra “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı atar. Tepkisini, Gezi Parkı Direnişi’ne damga vuran “Biber gazı sık bakalım” tezahüratıyla sürdürür. Neredeyse bütün stadın eşlik ettiği sloganları, Türk Telekom tarafındaki kale arkası tribününde oturan taraftar grubu,  “Tribünde siyaset istemiyoruz” şeklinde tepki gösterir. Sonra da, “tribün lideri” saydıklarının lehine tezahürat yapar.)

*****

Kent takımlarında, o kentin bakanı stada geldiğinde, adı ve sanı abartılı biçimde anons edildiğinde, sözgelimi  “... seninle gurur duyuyor” diye alkışlanırsa, bu, siyasi slogandan sayılacak mı, sayılmayacak mı?

Kimi taraftarlar, bu slogana karşı “Yuh...” der, ıslıkla tepki gösterirse, o zaman ne olacak?

“Siyasi ve ideolojik kötü tezahüratlar”, görülecek ki, bakış açısına göre değişecek; böyle olunca da, “kötü taraftar”, “cici taraftar” yaklaşımı, ayrışmaya yol açacaktır.

Kulüp başkanları, o kentin bakanına, dolayısıyla partisine övgüler dizer, başta transfer olmak üzere bakanı, kulübün içişlerine karıştırmakta bir sakınca görmezse, o yaptıklarının “siyasi ve ideolojik tezahüratlar”dan ne farkı olur?

*****

Futbol taraftarı ile bir partinin taraftarı arasında çok fark olduğunu anımsatmaya gerek yok ya... Parti taraftarlığı, seçimlerdeki dalgalanmalara, buharlaşan partilere bakınca, süreklilik göstermiyor. Ama takım taraftarlığı, çok farklı...

(Futbol tutkusu/ sevgisi, “kent”lerin sınırlarını aşar, farklı din/ mezhep/ etnik ve siyasi yapının üstündedir. Bu bakımdan hiçbir taraftar, tribünde yanında oturduğu “renktaş”ının o yönlerini merak etmez. Ama merak bu ya, ilk kez görürüyorsa, doğal olarak önce adını, sonra memleketini, bazen de sıkılarak “ne işle uğraştığını” sorabilir.)

Siyasi nedenlerle, bakış açısıyla, taraftarı etkileme, “takım sevgisi”nde bir değişikliğe yol açar mı?

Her kesimde, çıkar için günübirlik düşünenler olacaktır. Futbol da bunun dışında olamaz kuşkusuz.

Taraftara “ayar vermek” düşünülür de, futbolda “yönetici kimliği” taşıyanlara, ekranları “medya mahkemesi”ne çevirenlere de her halde bir şeyler düşünülür.

Her türlü “hakaret”in, ”aşağılama”nın, “suçlama”nın yapıldığı bir ortamda, bunları yapanlar, nasıl olsa bize bir şey olmaz algısını yayarsa ve onlar, bu yönleriyle övünmeyi sürdürürse...

Gözlerin sadece tarafta olması, ona göre önlemler aınması, sorunları çözer mi?

*****

Statlarda istenen/ özlenen düzeni sağlamak yolunda, taraftarları birbirine düşürücü kollamalar yarar sağlamaktan çok, zarar verir. Statlarda düzen/ birliktelik, sporun/ futbolun bir görsellik, eğlence olduğu bilincine ulaşılmasıyla sağlanır ancak.

“Cici taraftar”, kendi başkanına ya da rakip takıma küfrederse, her halde kendilerine işlem yapılmayacağını düşünmüyordur.

Kulüp başkan ve yöneticileri, bir siyasetçi gibi davranır, kurumsal kimliğin ona verdiği kulüp yöneticiliğinin ne olduğunu unutur, o yönde davranırsa, o gibilere ne yapılacak?

İlginç bir sezon bizi bekliyor!

Umalım, ilginçlik, sportif açıdan olur.

Son söz:

Statlar, spor, siyasetin dışında tutulmalıdır; ama buna önce, siyasiler uymalıdır.


http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..