Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '09

 
Kategori
Deneme
 

“Sokaktaki Adam” 'ın yerini ‘Netteki İnsan’ aldı

“Sokaktaki Adam” 'ın yerini ‘Netteki İnsan’ aldı
 

Konuşan Türkiye’den sonra, artık ‘Yazan Türkiye’ olmaya başladık.

İnternetin yaygınlaşması, yazarak kendini ifade etmeye çalışan insan sayısını oldukça arttırdı. Kimsenin sokaklara dökülmeye cesareti de kalmadı zaten.

Hatta TV deki canlı yayınlara internet aracılığı ile ulaşabilmekteyiz. O nedenle biraz da hor görülerek “sokaktaki adam” diye kullandığımız kavram yerini artık; 'netteki insan' olarak değiştirmekte bir sakınca görmüyorum. Daha gerçekçi olacağını da düşünüyorum. En azından, görünümlerinden dolayı önyargısız okuyup, anlamaktayız.

Birileri, halkın nabzını tutmak için elinde mikrofonla sokaklara çıkmak zorunda kalmayacaktır. Oturduğu yerden birkaç tıklama ile sokaktaki insana göre daha fazla okuryazar olduğundan biraz daha emin olduğumuz “Netteki İnsan” ne düşünmekte anında öğrenebilir. Hem ucuz, hem zahmetsiz... Kadınların da devreye girmesi nedeniyle; din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin düşünce konusunda eşitlik de sağlanacaktır.

İnternette yazmaya başladığımdan beri yazmanın ne kadar zor olduğunu fark ettim. Türkçeyi yeniden öğrenmeye çalışıyorum desem daha yerinde olur. Sabit fikirli olmayı sevmediğimden de ‘acaba’ diye bildiklerimden de emin olamaz oldum. Hoş, doğruyu öğrenmek mümkün değil ya. Tam ‘hah tamamdır bu iş’ dediğim de konuşurken hiç takılmadığım bir kelime karşısında sorunlar çıkıveriyor. Elimin altındaki sözlüklere bakmak zorunda kalıyorum. İşte asıl sorun, tam da burada başlıyor. Her kaynak başka telden çalıyor! Gel de çık işin içinden. Yahu, artık bir karar verin, ben bu kelimeyi nasıl yazacağım. Çelişkilerle dolu bir dil olmuş Türkçe. Birinin dediği diğerini tutmuyor. Kimse bildiğinden şaşmıyor.

Aydınlarımız, hocalarımız kendi aralarında toplanıp, kelimelerimizin imlalarında bir birlik sağlayıp genelleştiremezler mi?

Neden biz böyleyiz ki? Hiçbir şeyi ciddiye almıyoruz, ya da almak istemiyoruz. Dilimize bile sahip çıkıp, bu iş böyledir, diyemiyoruz. "Türk Dil Kurumu uyuyor mu?" demek geçiyor içimden. Artık bir karar verilsin istiyorum.

Aklına esen bir Yazım Kılavuzu çıkarmış sanki.

Nasıl bir dil ki, bana göre böyle, sana göre öyle deyip, kendi müritlerini yetiştiriyor?.. ‘Hepsi ayrı ayrı bu işten nemalanmak istediğinden mi?’ diye düşünerek fesatlık yapmayacağım.

Hiç zamanı değil ama bir açılım da Türkçe Yazım Kılavuzu için yapılsa ne iyi olur diye aklımdan geçiyor...Hem de epeydir. Hoş, açılımlardan da şimdiye kadar ne çıktı, orası belli değil ya.

Yoksa ben böyle öğrendim, böyle de yazarım, sorana da böyle öğretirim diye hiç de sağlıklı olmayan bir yol tutturacağım.

Türk Dili bilginleri’nin en kısa zamanda artık bir araya gelerek karar verip, piyasadaki yalan yanlış tüm yayımları toplatıp, yeniden basılmalarını da yasaklayarak artık bu işe bir nokta koyup; ‘son kılavuz’ budur ve değiştirilemez demeleri gerekmez mi?

Fikir birliğini sağlayan hocalarımız da öğrencilerine bu tür teknik bilgileri verirse hem söyleyiş hem de yazma açısından ülkemizde bir imla birliği sağlasak ne iyi olur.

Okuma yazma öğrendiğim yıllarda takıldığım bir kelimede, eve alınan gazetelerden nasıl yazıldığını arar bulurdum. Benim yazım kılavuzum oydu. Şimdiki çocuklar benim yaptığımı yapmaya kalksalar ‘kılavuzu karga olanın....’ durumuna düşerler. İnsanda okuma zevki kalmadı desem yeridir. Ne başlıklar başlık, ne imla imla... Hoş, bu konuda konuşacak en son kişi ben olmalıyım, orası da başka ya... Ben de bunu söyleyebiliyorsam inanın durum vahimdir.

Gerçekten çok zor bir dil ama birlik sağlayabilmek için aydınlarımızın ödün vererek artık uzlaşması gerekir. Yazımın başımda bahsettiğim “sokaktaki adam” gibi horlanmadan dilimize hakim olarak bloglarda kendimizi ifade ederiz.

Gerçekten artık bu açılım yapılmalı. Hata bana sorarsanız Türkiye için bir Kuran açılımı da yapılmalı.

Yıllardır aynı eksende dolanmaktan kurtulur, dilimiz ve dinimiz budur deyip bir birlik sağlarız.

Herkes anasının dilini konuşsun, dinini uygulasın bence bir sakıncası yok, karışmak, karar vermek haddim de değil, ancak bir yazım kılavuzumuzun olması, yıllara göre değişmemesi konusunu takdir ya da bazılarına göre taktirlerinize bırakıyorum.

Saime Eren

 
Toplam blog
: 61
: 771
Kayıt tarihi
: 18.09.08
 
 

Dünyanın en güzel şehri olan İstanbul' da yaşıyorum. Emekliyim. Güncel olayları yorumlamanın yanı..