Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '08

 
Kategori
İnançlar
 

"Yüzleşme" mecburiyetlerimiz...

"Yüzleşme" mecburiyetlerimiz...
 

Yaşadığımız haller için, inançlarımız için, düşündüklerimiz ve düşlemlerimiz için her birimiz bir şeyler demekteyiz. Kabul görüp-görmeyeceğini de pek umursamıyoruz. Dediklerimize kendimiz inanmışız, her birimiz tanrılarımızın, en sevdiği kulu kendimiz olduğumuzu düşünüyor ve bu nedenle "seçilmiş" lerin halleri ile ahkam kesmenin hakkımız olduğuna inanarak, yazıyor, anlatıyor ve tariflemeler yapıyoruz. Bir birimizin yazdıklarını da okuyor, genellikle teşekkürler eden yorumlar da bulunuyoruz. Sorgulayan, eleştiren, eksik gideren karşılıklar yok denilecek kadar az. Bu zemini birlikte paylaşıyoruz, bu ülke de, benzeri olmayan bir zeminde anlatımlar sergiliyoruz. Aydın olduğunu "inkar" edenimiz yok, bu güzel de; Ben, bir yerlere takıldım kaldım;
ama boştan yere olmadığını da biliyorum. Kimsenin, davranış ve düşünce tarzlarını bireysel anlamları ile eleştirel mercek altına almak gibi bir amacım da bulunmamakta. Çünkü yeteri kadar baş ağrılarım var. Bu sıralar olanlar ise sadece ağrılarımı biraz daha artırmaya yarıyor. Belki de ağrıların nedeni takılıp kaldığım haller olabilir.

Takıldığım noktanın ne olduğunu açıklayayım; Sosyal yaşantımızın tarihi içinde gelişmiş olan, "insan olmanın anlamsallığı" yönüyle, yakıcı ve yıkıcı etkileri bulunan ve "unutmak" için (bana göre özellikle çabaladığımız) olguların ve olayların sayısal olarak fazlalaşması ve toplumsal tepkilerin; "bizden değildir" diyerek sessizliği seçen insanlık dışı davranış anlayışının, tümüyle hakimiyet kurduğu hallerin sınırlarını hiç zorlamayacak sanısı yaratan; bütünümüzün ve tek-tek hepimizin kapattığı perdelerimizdir. O perdelerimiz kapalı olsa da, olanlar gerçek ve bir gün biz de "o gerçekliği yaşadığımız da", perdelerinin gerisinden çıkmayanlara tek söz edemeyeceğiz.

Alman Faşizminin Hitlerin önderliğin de kurumsallaştığı dönemler için anlatılan ciddi bir hikayeyi aşağıya alıntıladım. Bizler, anlatılan hallerin aynısını şimdi yaşamıyoruz. 1980 yılının Eylül ayının 12'sin den itibaren 10 yıl boyunca yaşadık. Özgürlük ve Hürriyet talepkarlarının susturulmasına, katledilmesine "Papaz" gibi seyirci kalanlarımız fazlasıyla bulunduğu ve şimdi "papaz'ın pişmanlığını" bile yaşayamadıkları için "yalnızca Tanrılarına gözyaşı dökebiliyorlar." Bunlar, yani yaşanılanların tümü gerçek ve ömrünü özgürlüğe adayan hiç kimse bu olanlardan sorumlu tutulamaz.

NAZİLER onu götürmeye geldiklerinde, kilisedeki papaz o ünlü sözünü söylemişti:
“Önce Komünistleri götürdüler, sesimi çıkarmadım; arkasından Aydınları götürdüler, sesimi çıkarmadım; sonra Yahudileri götürdüler, sesimi çıkarmadım; peş peşe Demokratları, Sosyalistleri, Liberalleri götürdüler, sesimi çıkarmadım; peşinden Çingeneleri götürdüler, yine sesimi çıkarmadım.... , sonunda beni götürmeye geldiklerinde ses çıkartacak kimsem kalmadı..!"

Fotoğraflar, toplumsal hafızalarımızın unuttuğu tarihsel süreci sergilemektedir, bu sayfanın
perdeleri yok ve "basılacak düğmeler de" bulunmamaktadır.

Fotoğraflar:= Geçmişimizin ve Günümüzün Gerçekleri. (istemesekte)

 
Toplam blog
: 61
: 762
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Sosyoloji, psikoloji, kültürel alanlar ve ilişkiler, insan ilişkileri ve ekonomi-politik ilgi ala..