Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '15

 
Kategori
Öykü
 

15. Dakika

15. Dakika
 

https://www.youtube.com/watch?v=Q-eXtlfpylE

İş görüşmesine gitmek için hazırlandığında sadece 15 dakika sonra sokağın en işlek mağazasının önünden geçerken o telaşla yanından geçen adamla çarpışıp bunun tüm hayatını altüst edeceğini bilemezdi.

Görüşmeye saatler varken çok da hızlı hareket etmesine gerek yoktu. O da önemli işleri olduğunda âdet edindiği üzere sakince hazırlanıp, her şeyi defalarca gözden geçirmek için erkenden kalkmış, son kontrollerini yapıyordu.

Siyah şık bir pantolonun üzerine, yakası kolalanmış- bu işleri babaannesi yapıyordu- beyaz gömleğini, bu şıklığı tamamlayacak siyah ceketini giyinmişti.

Aynanın önüne geçti. Özenle topladığı saçları, hafif makyajı, uğur getirdiğine inandığı, babaannesinden hatıra olacak onun hediyesi inci küpeleriyle, beyaz gömleğinin aydınlattığı yüzünde, kıyafetlerinde eksik göremiyordu.

Siyah stiletto ayakkabılarını çıkardı. Çantasını eline aldı. Kendinden emin, kararlı adımlarla kapıya doğru giderken babaannesinin uzun bir tespihi mırıldanarak çektiğini gördü.

Kaç oldu babaanne dedi, gülerek. Babaannesi dudaklarını kıpırdatmaya devam etti. Cevap için biraz beklemesi gerekti.

4420, kızım. Sınava kadar yetiştiririm yavruma. Babaannesinin yanağına bir öpücük kondurdu. Yeşil sabunla yıkadığı, sakız gibi bembeyaz tülbentinin kokusunu içine çekti.

Hadi ben çıktım babaanne. Selametle kızım, Allah muvaffak eylesin.

İşte tam da 12. Dakika da o sokağa sapmış, 15. Dakika da az önce bahsini yaptığımız o mağazanın önüne gelmişti.

Birkaç dakika sonra denk gelen ilk taksiye binmeyi düşünüp kaldırımda ilerlerken, o her şeyi değiştirecek çarpışma gerçekleşti.

Bu çarpışmanın neye mal olduğunu birazdan ayrıntılarıyla anlatacağız.

Şimdi evden çıktıktan sonra evde kalanların yaşadıklarını anlatmak için 8. Dakikaya, onun evden çıktığı ana dönelim.

Babaanne 4423’üncü duayı okuyup önündeki kağıda numarasını not ederek, tespihini oturduğu kanepenin üzerinde bırakıp, mutfağa yürüdü.

Böyle heyecanlı anlarda sadece koca bir bardak ballı süt içen torununun masada bıraktığı bardağı şöyle bir sudan geçirip makinaya yerleştirdi.

Tüm bunlar olurken 12. Dakikaya girilmişti. Evin kedisi de mutfağa gelmiş babaannenin bacaklarına sürtünmeye başlamıştı. Çanağına azıcık ılıttığı sütü boca ederken bir Kerkük türküsünü söylemeye başladı babaanne, yıllar önce atalarının yurtlarında kullandığı şivenin aslına sadık kalarak…

Evlerinin Ögü Yonca………………………

O sırada evin bir arka sokağındaki adliyede bir göz doktorunun boşanma davası görülüyordu. Bin bir emekle kurduğu yuvası 10 dakika için de dağılıp gitmişti. Belki de son kez baktı karısına gözleri yaşarmış göz doktoru, evliliğini bitirmek için içine girdiği küçük mahkeme salonundan ayrılırken.

Arabasına binip radyoyu açtı, gözünün yaşlarını silerken.

Yoldaş Olak Düşek Yola;  bu kısma denk gelen sözleriyle Nermine Memedova bir Kerkük türküsü söylüyordu, doktoru daha da üzen.

Arabasıyla yan sokağa geçip, bir mağazanın önünde bir adamın hızlıca bir kadına çarptığını, kadının alışık olmadığı anlaşılan topuklu ayakkabıları yüzünden dengesini kaybederek düşüp, başını kaldırımdaki sivri çelik demirlere çarptığını görünce ani bir fren yaptı doktor 15. Dakikada.

İlk müdahaleyi yapmak istediği genç kız için artık çok geç olduğunu anladığında elleriyle gözlerini kapattı göz doktoru; ruhun gözlerde taşındığına bir kez daha inanarak.

Bu sırada babaanne mutfaktaki sandalyeye oturmuş, sütünü yalayan kediyi izlerken bir taraftan yaşlı ellerini dizlerine vuruyordu, türküyü söylerken tempo niyetine……

Torununun öldüğünden habersiz olan kadın; elinin bu salınımlı hareketi sürerken, hüzünlü sesiyle,

Evlerinin Ögü Darçın

Felek Koymur Gözüm Açım (Vallah Açım)… sözlerini kırışmış dudaklarından çıkarıp etrafa saçıyordu tam da 15. Dakikada……

 

 
Toplam blog
: 110
: 1076
Kayıt tarihi
: 26.05.14
 
 

Dünyanın kirletemediği bir lotus... ..